Kişi başına bir yalnız..


Çok adam tanıdım,çok kadınla konuştum yelkovanın akreple savaşında..
Ağlama küçük aptal peri..
Zerafetin kadar küstahlığın var omuzlarından dökülen saçlarında..
Eski türk filmlerine takılı kalmış, pavyon emeklisi bir şarkıcı gibisin..
Pilesi bozulmuş eteklerin hiç mi rahatsız etmiyor seni yürürken...
Gördüğün her köprüde inip boğaz havasını içine çekmeye çalışıyorsun,nefes almayı çoktan unutmuş bedenine oksijen verme niyetinde..
Her konuştuğum adamın içindesin aslında,
Biraz yosma biraz kendi tavrınca.. Gülümsüyorum sana, son derece batılılaşmış bir dille..
Düşeceksin bir gün bu eteklerini savurduğun yollarda, biliyorum..
Avuçlarımda öldürmüşüm ben sana getirirken kaçmasın diye sıkı,sıkı tuttuğum kelebekleri..
Şimdi diz çöksen silinir mi ellerimden o pullar,bıraktıkları vedalar..
Yürüme İstanbul sokaklarında..
Bırak kız kulesi yalnız yesin akşam yemeğini..

Tavanda rüzgardan dönüyor pervane..
İniltili bir sesle şarkı söylüyor duvarlarıma..
Çok okumuyor,çok yazmıyorum son günlerde..
yeni akustik şarkılar keşfediyor yeni gruplara göz atıyorum..
Sayfaları eskimiş günlüğün bir anlamı yok bu zamanda..
Sahi..
Onun derdi kiminleydi?

Önemsemek? Efendim?


Önemsedikçe önemsizleşiyor bazı ayrıntılar..
Ayrıntılara takılmamak gerek..
Şu konuşmayı yaşadım bu gün..
''içim bir buruk '' dedi bana..
Neden diyesim geldi..
'' merak etme senlik bir durum yok '' diye yanıtladı münasebetsiz!
'' benlik mi! ne alaka! ''
'' Yani seninle alakalı değil sen burkmuyorsun içimi.. ''
Unuttum seni der gibiydi,yada al buda sana kapak olsun, laf öyle sokulmaz böyle sokulur deyip heyecanla benim ani şok geçirmemi beklerken yüzünde ki o kocaman ve bir o kadar da boş gülümsemesini hazırlar gibiydi..
Derin bir uf çektim içimden yapma ya çok üzüldüm dercesine..
Birbirini ana yolda sollamaya çalışan iki arabadan önde olanın arkadakine yaptığı gibi gülümsedim ona..
Bir o kadarda keyifliydim..
Bozmasaydın keşke kendini,zorlamasaydın bu kadar..

D.N..
Gülmekten ölebileceğim bir konuşmaya şahit oldum otobüste...
' Evladım ışıklarda.. '
' Evladım dursana! '
' Ay ay geçtik ışıkları! ''
' Evladım niye indirmiyosun evine mi götürücen beni?? '
Koltuğun altına girmiş gülüyorum,uyumuş taklidi yaparak..
E, abi napıcaksın bu yaşdan sonra teyzeyi..?
İndiriversene,indiriversene...
Çek sağa!!

Dün,bugün,yarın,,


Harika bir gündü sanırım...
Son haftalarda üstüme çöken,bunalım kokan sinişik duygu bu gün tamamen dağıldı..
Uçtu parmak uçlarımdan gökyüzüne.
Dünün verdiği yorgunlukla bu sabah 12,30 civarı uyandım..
Yatak bomboştu.. Kimse kalmamaştı..
Kahvaltı etmek yerine sigarayı tercih ettim.. Son aylarda kahvaltıdan nefret eder durumdayım..Zorluyorum kendimi ya hadi bakalım..
Evden çıkmak için hazırlanırken bir telefon..
Gizeme açtırdım beni sorarlarsa yok desin diye ama direk bana uzattı telefonu annemdi..
-Benay , çıkıyormusun?
- E, evet..
- Gitme bugün baban seni bir yere götürcek hazırlan..
- nereye?
- Hazırlan hadi..
- peki...

Konuşma buydu sadece.. Nasıl duşa girdim nasıl çıktım kotumu nasıl giydim hiç bilmiyorum..
Babam geldi hep beraber giderken formula 1 e gittiğimizi öğrendim..
İçimde ki tutku bir anda boğazıma kadar çıkıp adeta kontrolü altına aldı beni. Piste yakınlaşmaya başladıkça bu tutkuyu deliler gibi yaşayan bir sürü daha insanın olduğunu gördüm.. Binlerce araba,binlerce insan..
Yarış başladı..Annem,ben ve babam gerçekten hayrandık bu tür yarışlara..
Ve gerçekten çılgın bir aileyiz sanırım..
Mr.Massa tur bindiriyordu daha 5. dakikadan.. İşin ehli olmak başka bir duygu cicim!
O arabaların sesleri bile huzur veriyor insana ..
Biliyorum garip birisiyim 3 gün önce sessizlik için çırpınırken bu gün yarış sesleriyle dinginleşiyorum.. Sorun bende mi? Yo hayır..
Kader diyelim geçelim..
Velhasıl..
Dönüşte farklı yollara girdiğimizi gördüm..
Boş bir pistte durunca , babam durdu arabadan inip al bakalım dedi..
Babamın bebeği bir anda kucağımdaydı..
Arabaya yavaşça kimin hükmettiğini göstermemi bekliyordu belki de.. Bunu yaptım ..
Arabayı kaçırmak yerine babamın bana teslim edişinde ki sezdiğim güven ve büyüme duygusu yeniden düşündürüyor beni..
Büyüyoruz azizim..
Hiç durmadan büyüyoruz,yaşlanıyoruz..
Daha geçen gün bebekler için ağlayıp lunaparka gitmek için anneme,babama masumlaşarak lütfen derken bu gün sevda buhranlarımız bizi nerelere sürüklüyor..
Bu 20'lik dişini sanırım gerçekten kaldırabilecek bir yaştayım artık..
Biraz buruğum sanki..
Nerede o eski oyuncaklar..

D.N..
Şarkı dinlemiyorum bu akşam..
Sigara kokan kıyafetlerimi değiştirip pırıl,pırıl pijamalarımla oturuyorum..
neredeyse posterden gözükmeyen duvarlarıma bakıp belki de gerçekten olmak istediğim yerdeyimdir diyorum..
Kim bilir..
Daha ne rüzgarlar kapımızda bekliyor..
Eteğimizin ucuna takılan bir yaprak gibi savruluyoruz akan nehirlere ..
Hadi bakalım..
Kolay gelsin..
Bu arada..
Abim ve Gizemin bugün 2. evlilik yıl dönümleri..
Nice yıllara..

Rom-Jül


Uyumak ve yepyeni bir güne başlamak istiyorum..
Çilek kokuları uçuşup giderken camdan dışarı yepyeni bir koku alayım kendime ait olan..
Ve herkes Grizu'nun dönüşünü seyredip bira ve kahve desin yeşil çimlerde..
Toprak kabarsın nisan yağmurlarına geri dönüp iç çekelim yaza..
Babamın sürdüğü arabada uykuya dalıp koyu otoban karanlığını içime çekeyim,
Bir uzun yolculukta..
Bu şehir eskisi kadar temiz olsun,eskisi kadar huzur versin dizlerime..
Ve özürler dilenmeli tüm kırıklıklara karşılık..
Lakin.. Şehir geri döner mi..
Çok oldu onun bizden vaz geçişi önce biz terk ettik onu tıpkı benim sana,ona ve diğerlerine yaptığım gibi..
Ellerimin üç dikey uzağında bir Ege havası, kokusunu sevdiğim eski aşklar tamda bu hizada ikamet ediyor şimdi bizlere çok uzak bir noktada..
Alelacele yalnızım paniğe gerek yok yine kontrolümün altındayım..
Bu bir Romeo ve Julliette masalımı?
Yoksa perdesiz gitarın parmaklarda bıraktığı boyamı..
Tam kavrayamadım..
Mavi,yeşil,ela ve kahverengi bakan gözlerini seviyorum senin..
Elma renginde ki hüznümü sana ait buluyorum,sorduğum gibi cevaplıyorum her şeyimi, başkalaşıyorum..
''yağmurdan sonra denizin tuzu az olur '' günlerden nisansa..
Gülüşlerimizde fazla alkollüydük,fazla çocuktuk,yalnızdık,umursamazdık,nisandık...
Gül dediler,güller kopardık çalıntı bahçelerden..
Sen bir perisin meleğim.. kanatları yolunmuş,düşünemeyecek kadar aptal olan bir perisin..
pembe tül-ipek karışımı etek uçlarına ağlıyorsun basmaman gerekliydi o çamurlara..
Ağla.. Açılırsın..
Yalnız bir şey daha..
Ağladıkça yayıyorsun lekeleri tenine..
Gül geçer,çalıntı bahçelerden..

Tanımadığım birisinin dediği gibi
periler ölürken özür diler...

D.N..
Unutmadan,sağolsun saat hatırlattı bana..
Anneler bilmeselerde tahmin ederler herşeyi..
Tıpkı annem gibi,Anneler günün kutlu olsun..

i'm ...


Bazen...
Tanımadığım bir şehir kokusu içimi kaplıyor..
Sevdiğim,sevmediğim tüm insanlar orada sanki..
Bir ağlama duygusu..
Senli,benli kokan tüm konuşmalar orada gizli. Saklayıpta hiç okumadığım dergiler,söylediğim yalanlar..
Amatörce bir mizah anlayışı gibi tebessümlerle geçiştiriyorum günlerimi..
Bazen çok soğuk oluyor üşüyorum derinlerden,gizli bir mabed'den.
Kızıyorum tüm herkese, dolabıma saklanıyorum saatlerce sesimi çıkarmadan belki kendimle baş başa kalma düşüncesi belki gizlenme duygusu..
Bilmiyorum aslına da bakılırsa kendimi çözebilmiş değilim henüz..
Bu ilk söz verişim değil ki tutmam beklenilsin,daha niceleri var geçmişimde tutulmaya yüz tutmuş,akışına bırakılmış olan..
Nisan yağmurlarını geçtik artık bahar kokusu işledi tenimize eskiye dair ne varsa kapladı üstünü yaldızlı cicili bicili paketlerle..
Kızmak geliyor içimden..
İstediklerime,aldıklarıma,red edipte keşke dediklerime kızmak geliyor bağıra,çağıra kızmak..
Öfkeyi kontrol edebilmesini öğrensek bir öğrenebilsek..
Yorgunluk akıyor leş gibi üstümden hiç bir şey yapmadan,mücadele etmeden yorgunluk akıyor,süzülüyor bacaklarıma..
Tırnaklarım batıyor avuçlarıma..
Her şey bir yanada şu aynı nehirde 2. kez yıkanamamak düşündürüyor beni..
Hiç bir şeyin bir saniye öncesi ile aynı olmaması..
Her geçen gün krokilerimizin bir öncekine oranla değişimi..
Sen hala aynı metroda aynı sefere yol alıyorsun ya geriside pek önemli değil zaten..
Avuçlarını aç..
Gökyüzünden bir kaç yıldız kayıyor...


D.N..
20'lik dişim çıkıyor,ağrım var..
Rob Thomas - if your gone çalıyor..
Bir yandan şampiyonluğumuz kutlanıyor..
Tebrikler yağdırıyoruz birbirmize, aynı renklerin sevdalılarına.
Şarkı değişiyor Unwell başlıyor..
İşte bu kalmalı..
Bizim şarkımız olmalı..
i'm not crazy..

Alright..


Parmak uçlarımla dönerken fincanın etrafında müzik aynı sessizliğiyle devam ediyordu..
Sanki bomboş bir opera salonunun ortasında tek başıma piyona çalar gibiydim..
Her tuşta bir his bırakıyordum geleceğe..
Müzik yavaşça yükselmeye başladı..
Çatladı fincan..
Sızdı kahve kesiklerden,
Parmaklarımda tadı..
Grekçe yazılmış notalar akdeniz kokuyor buram,buram..
Ve sende bir eflatun edasıyla bırakıyorsun en son sevdiğin adamı,metroya biniyorsun kaçak olarak..
Teninde ap-ayrı bir huzur..
Kedi yavrularını düşünüyorsun,balıklarına en son yem verdiğin zamanı..
Ve benim süzüldükçe bitiyor kahvem fincanda..
Birisi bağıra,bağıra şarkı söylüyor yanımda umursamadan,hissetmeden,duymadan.
Birisi ben oluyor bazen,
Umursamıyorum..
Aynı metroya ayrı zamanlarda biniyoruz seninle,aynı koltuğa,aynı demirlere dokunarak..
Sen benim bıraktığım tarihi geçeli epey olmuş dergilere bakıyorsun.Farklı şeyler düşünüyor,gazeteni açıp iş ilanları arıyorsun kendine..
İlan veriyorsun gazetelere ' Kiralık hayaller ' diye..
Başkaları geçiyor farklı istasyonlardan,farklı şehirlere. Başkaları hepimiz oluyor çoğu zaman, kah gülüyoruz aynı anlara ,kah ağlıyoruz romantik-komedi bir filmin sonuna..
Avucuma düşen külleri üflüyorum camdan dışarı..
Hepsi yanmış birer kelebek..
Ve asla bir daha yanma korkuları olmadan özgürce uçuyorlar ufka..
Piyonanın tuşlarına başını yaslayarak uykuya dalıyorsun..
Bense üşümüşlükten olsa gerek daha bir sıkı giyiniyorum uykuya..
O an çok övündüğümüz zekamız bizi yalnız ve huzursuz varlıklar haline getirmekten başka bir işe yaramıyor..
Aşksa sadece aptallığı veriyor bize. Sürgünden dönmemizi sağlayan o güzel aptallığı..

D.N..
İzlediğim filmin adını unuttum..
Tadı hala nutkumda..
Alright çalıyordu.. Çalmalı..
Daha nice alrightlara..