Ben olsaydım?????

... sonra işte bana o cümleleri kuruyorlar ' senin gibi bir insan... ben olsaydım asla yapmazdım bunu, ben senin yüzüne dokunmaya kıyamazdım..' susup dinlerken dudaklarım, binlerce küfürü ardı ardına diziyor aklım, ağız dolusu küfür ediyor ruhum, gülümserken nazikçe yüzüm.
Çok samimi geliyorsun bana diyorum yalana aşikar olmuş bir vaziyette, sonra dayanamayıp o.çocuğu diyorum senin sözlerinin son kullanma tarihi kaç ay sonra doluyor, vaadlerini ciromu ediyorsun yoksa vadesi dolana kadar zaten çoktan gitmiş mi oluyorsun, senin yaşam periyodunda kaç yedek var, güven konusunda ikna kabiliyetin ne kadar sen kaç senede bıkıp başka yüzler aramaya çıkıyorsun, heybende beni kandırabilecek kaç yalanın var, ben olsaydım yapmazdım diyorsun ya her kandırış zaten böyle başlar, oda bunları söylemişti, ben yapmam direk söylerim derdi söylesene senin ondan farkın ne, benim güvenimi kaybettiğim yer nerde..
Zaten cümleler hep aynı başlıyor bu hikayede,
sözler,vaadler,kurgular,planlar herşey tıkırındayken çok iyi ilerliyor sonra bir yerde raydan çıkılınca zaten bende bitmişti oluyor...
Ne yazık, ne adice, ne karaktersizce bir durum bu.
Düşünüyorum,
ben mi çok değer vermiş olabilirim diye, yine olsa yine aynısını yapardım demekten hiç ama hiç alınmıyorum karakterimi seviyorum, kişiyeverdiğim değer aslında kendi değerim bunuda biliyorum..
Ama diyorlar ' ben olsaydım asla .. ' diye işte o zamanlar kocaman bir SİKTİR çekiyorum.

16 Sonra ev - 2 Ay sonra Portekiz!

Güneş yüzüme vurup uyandıkça evimi özlüyorum, evimde beni özler biliyorum..
Kahvaltılar geliyor aklıma, balkonda kurulmuş bir masa, karşımda annem hem birşeyler anlatıp hem kahvaltı etmek, yaz gelsin artık bu yaz çok güzel geçsin, evim, ait olduğum şehrim, ailem..
Tanıdık kokularla uyanmak istiyorum,
şortumla ekmek almaya gitmek,
gördüğüm garip rüyaları kahvaltı masasında dile getirmek,
kahvaltıdan sonra annemle kahve içmek..
Yazın sıcaklığı,ailemin ışıltısı, ben yine eski ben, tanıdıkları kızları, uyanır uyanmaz ufaklığın üzerime atlaması, bugünde şunu yapalım diye planlar kurulması, evimi çok özledim ben.
Bugünde konusu geçti, burayı hiç benimseyemedim ben, bazı sebeplerim oldu sevebilmek için ama gördüm ki onlar bile yetmedi, zaman sürekli geçiyor ben bir şeylerin peşinde koştururken, dururken, konuşurken, gülerken ama o ev için sayılan şafak yaklaştıkça sanki yaz geliyor, ailemi özledim, en sevdiklerimi..
Sevdiğim herşey oradayken buraları nasıl benimserim?
İstanbul kızıyım ben,
denizi görmeden, kahve dünyasının bahçesinde gün aşırı annemle kahve içmeden, drajeleri tatmadan, gkhn'la şehrin felsefesini sabahları yapmadan,abimin arabasını çalmaya çalışmadan nasıl geçiririm günlerimi..
Evimi özledim şafak O-N Y-E-D-İ !

p.s;
Yazın portekize gidiyoruz, düşünmek bile şimdiden aşırı eğlenceli.

BurgerKing

Burgerda çalışan Özge E. adlı kız tweetynin kopyası o öyle olur da biz rahat dururmuyuz başladık tabi;

- Tweetttyyyyyy koooş nenenn burdaaa
- Tweeetttyyy bkooollll çeeeekkk

p.s;
Demirleyseniz hayat bkool tadında

Az geri kaç.

Fakültenin kapısında dikilip sigara içen profesörümüzün bir sağından bir solundan geçmeye çalıştım mı çalıştım, geçebildim mi hayır, sonunda dayanamayıp;

- Hocam bi az geri kaç ya, dedim mi dedim, ağzımdan nasıl çıktı bilmiyorum ama cevap;
- Efendim, anlamadım,ne yapayım???

p.s;
R yap, R.

Şafağa eren sohbetler..

Gkhn - Karanlık.. Karanlık dediysem elektirik kesintisi değil,bildiğin gecenin karanlığı,zifiri,güneş yok,ay yok, karanlık.
Silent -Bildiğin gece, kimsesizlikten çirkeşleşip ayaza vurmuş karanlık, soğuk en az kendi kadar kibirli, ve fonda bir şarkı çalıyor gesi bağları, 'ey allahtan korkmaz sana bana ölüm var' diyor, sahi ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?
Gkhn - Gece, adı üstünde karanlık, zifiri ve yalnız. Öyle yalnız ve kibirli ki dayanamıyor 'biz' olanlara.. Bizi ayıran değil mi geceler? Her geçen gece bizi 'biz' olmaktan alıkoyan bir engel değil mi? Ölüm var elbet.. Yaşadığımız müddetçe güzel değil miyiz?
Silent - Yaşadığımız müddetçe güzel değil miyiz.. Nefes aldıkça varolmuyormuyuz, varoldukça güzelleşmiyor muyuz.. Bahar geliyormuş hatta gelmiş gelsin.. İçim böyle oldukça bahar bana neylesin? İçimde bahara diş geçiren kışın ayazı varken bahar bana ne desin? Yaşadığımız müddetçe güzeliz elbet ama kışın çiçek açmaz ki ağaçlar, konmaz ki dallarına kuşlar..
Gkhn - içtiğim her dublede sen varsın.. Gönül istiyor ki bitme,gitme hiç. O yüzden kadehin dibinde bırakıyorum birazını.. Biraz daha sen hiç bitmeyecekmiş gibi..Çiçek açmasın ağaçlar,çam oluruz, selvi oluruz.. Ne yaprak dökeriz ne de çiçek açarız.. Çiçek mi açacağız illa.. Kardelen oluruz tepede, yalnız ama soğuğa karşı mukavemetli.. Gelmiş bahar gelsin, Ben seni beklerim her bahar..
Silent - Köşeleri bile olmayan bir bardağa hapsetmek seni diyorsun bana, bitme diye gitme diye kal diye benim ol diye bir bardağın dibi kadarmış mutluluk son duble kadar yakın ve o kadar cesaret istermiş sense son dublemsin diyorsun içmeye kıyamadığım bırakamadığım boğazımda takılı kalan yutkunamadığım.. Oysa ben yunuslar gibi yüzemesem de, kuşlar gibi uçamasam da, inadına martılar kadar özgür olacağım!
Gkhn - Değil kadehe hapsetmek, şişeye bırakıp kapatsam da kapağını, yine gideceksin.. Her gidişin bir öncekinden daha şiddetli olacak.. Her gittiğinde bir parça daha götüreceksin.. Fazla birşey kalmadı aslında. Martı Jonnathan'ı bir balıkla kandıramam.. Yanında rakı bile olsa..
Silent - Uçmak istiyordu Jonnathan, uçmak istiyordu sadece o kadar ve bir gün çok yükseğe çıktı ve diyorlar ki ağır rüzgarı altına alıp, denize gitti martı.. Rüzgarı göğsümde hissetmedikçe tutsak gibi düşünüyorum kendimi, hayallerle bağlasanda gözlerimi yetmiyor bir müddet sonra saçlarımda hissetmeliyim özgürlüğü, yüzümde ve hiç dönmeyecekmiş gibi gitmeliyim. Elbet hiçbirşey olmamış gibi bir gece vakti soluklanmak için yine geri döneceğim..
Gkhn - Özlerken seni, umarsızca gitmekten bahsediyorsun ya alacağın olsun çocuk.. Gideceksin elbet,korkarım gideceksin. Döneceksin elbet, sonrasında ağzımda bir parmak bal, el sallayacağım kokuna..

hüp!

herşey öyle böyle değil bak olacağına varıyor hepsi
ne kadar sıkı tutarsan tut bir yerden sonra kopuyor bak ipi
sende uzun uzun masallar dinlerken kapat gözlerini
rüyalara dalarken anlarsın belki sende beni

O gün hapşurduğumda arkamdan çok yaşa diyince sen
Keşke hep beraber diyebilseydim diye geçirdim içimden
Ama bugün hasta olmama rağmen gelipte göremeyince seni
Nasıl üzüldüm anlatamam bak derslere vurdum kendimi

Bir çakmak istemenle başlamasına rağmen senin hikayen
Öyle sardı ki bu hikaye uyuyamam hiç dinlemeden
Gözlerin bende kalsın hep diye sızlanırken
Birde baktım ki yanıbaşımda sen bu rüya olmalı gerçekten

p.s;
Ben bu şarkıyı yazıpta gözlerinin içine baka baka çalar söylerim de sen etkilenmezmisin, öyle tatlı tatlı gülmezmisin yerim ya

Bugünlerde.

Bugünlerde buralarda birşeyler garip,
ya ben eksiğim buralarda,
ya onlar çok fazla buralara..

p.s;
ya merkezindesindir içinde,
ya dışındasındır, hasretinde.

Yazık.

Duyuyormusun;
hala susuyorlar,
susadıkça adın düşüyor dudaklarıma.
Görüyormusun;
hala ortada yoklar,
kaybolmaya rehavet edilmiş bir günde,
hala gidiyorlar.
Acıyormusun;
acıdıkça üste çıkıyorlar,
acıtmaya meyilli gibi gülüşlerde,
aslında nede çok üzülüyorlar.
Hissediyormusun;
hissene neyse düşen çalıyorlar,
sen kendine saklamaya çalışırken,
ruhunu delicesine yağmalıyorlar.
Konuşabiliyormusun;
dilin lal olmuş, gözlerin ama,
kulakların sağır, kalbin ağır,
tırnakların kırık,
bakışların hala alık,
beş para etmez bir bedende,
bu kadarı da yeter..
Çünkü;
sanada yazık..

Sonrası mühim değil.

Heybeli ada; mezarlık yolunda ki bank.
Marmara manzaralı,sonra yanımda annem.
Gülümsemeli bana,oda sevmeli bu manzarayı.
Derin bir nefes almalıyım, işte diye göstererek en çok buraya aşığım ben, oda görmeli,elimi tutmalı, uzun uzun konuşmalıyız, belki çekiştirmeli hayatı, belki anlatmalı yaşamın amacını..
Ve sonra ben ölebilirim,
sonra gerçekten ölebilirim..
Çünkü sonrası hiç mühim değil..

Huzur..

Şimdi çarşının ortasında sayılırım,bir koşuşturma alanında burada yüzlerce insan var bir şeylerin peşinden gidiyor olmalılar hepsi senden habersiz.
Küçük çocuklar guruba eşlik etmenin yanı sıra daha çok sağa sola saldırıyorlar,tanrım diyorum bunlar canavar olmalı tıpkı bir zamanlar benim gibi,pardon evet bir zamanlar sende çocuktun değil mi..
Yeşil gözlü insanlarda var bu kalabalığın arasında seninkiler gibi değil ama bakmak istemediğim kadar güzel değil.
Sıradan bir kitapçıda efsanevi kitapların arasındayım şimdi sanırım bir kaç romanda senin adın geçiyor, iyi adamlar ve kötü kadınların bahsedildiği satırların altı çiziliyor dikkat çekmek için, oysa ki hiç ilgimi çekmiyor.
Kahveye susamış gibi avuç içlerimde tutuyorum bardağı karşımda sen varsın şimdi yüzün yüzüme dönük küskün gibi bakışların öyle tanıdık geliyor ki sanki yıllardır aşinaymışım gibi ve öylede yabancı sanki ilk defa karşılaşıyormuşuz misali.
Ellerin masada daireler çiziyor hiç ilgilenmiyormuş gibi yapıp aslında gözlerim an ve an her hareketini takip ediyor sanki çıldırmış gibiyim derinlerden bir müzik sağır edebilecek kadar sessiz;
 sinsice ruhun ruhuma ilişiyor,
bir kaç roman senden bahsediyor,
bir kaç insan gözleriyle seni andırıyor,
yoğun bir kalabalık hala bir yerlere koşturuyor..
Sesini hiç duymamanın  verdiği huzurla konuşuyorum seninle, kaybetme korkusu yaşamadan bakışıyoruz gizlice, güvene ihtiyacımız yok burada, işte sen oturuyorsun karşımda, gözlerin yeşil bakıyor, saçlarımın arasında ki rüzgar yüzüne çarpıyor derin bir nefes alıyorsun, derin bir nefes alıyorum..
Ceketin çok güzel,
sana çok yakışıyor, ama giymiyorsun asla işte bu yüzden en çok sende güzel duruyor..
Ve gözlerin,
Tanrım gözlerin,
ben sana baktıkça, gözlerin daha bir güzelleşiyor..

Dr.

Ben tıp okuyanları hep sosyalde sıfır,konuşmada noksan,ortamda kıyıya çekilip kitap okuyan tipler zannederdim.
Çok yanlış düşünmüşüm buradan özür diliyorum,
çünkü bugün gerçekten çok eğlendim,gülmekten yanaklarımın acıdı.
Reçeteye yazdıkları yazı için özel bir eğitim alıp almadıklarını sorduğumda ise koptuğumuz nokta oldu.
Son cümlesi;
-Bir bardak mocha'nın ancak bir gün hatırı oluyor, öyleyse yarın yeniden içmeliyiz!

Bugun günlerden Galatasaray, Kadıköyde yangın var!

Uyan Çovalye;
Derbiye gidiyoruz !
Kadıköy hiç bu kadar güzel gözükmemişti gözüme, şimdi sarı-kırmızılar içinde.
Yan yana olamasakta kalbimiz seninle!

p.s;
Soran olursa UltrAslan bastı dersiniz


Bunda olamadık ama Play off'da Seyrantepede seninleyiz kesinlikle.

with me;

Zor musun sen,
uzaktan uzağa takip ederken sobeledim seni,
artık kaçamazsın ki..
Tehlikeliyken ben böylesine,
korkmazken sen öyle delicesine,
ruhunda açacağım yaraların izlerini bile belirlemişken,
hala korkmuyorsan sen,
inadına çıkabiliyorsan karşıma,
hayır dememe rağmen defalarca....



Gel;
endamın yürüsün,anasının gözüsün,uyusunda büyüsün..
Sabrın sonu selamettir, benimsin inşallah.

Fak!

Bir tanesi doktormuş, diğeri makina mühendisliği okuyormuş , biri hukuk fakültesinde...

Hahaha.. Tamam anne artık sende dersin 'Bizim kızı ne doktorlar,mühendisler,avukatlar istedide bizim kız yüz vermedi ' diye, neyse önümüze bakalım.

Garip heycanlar..

Yavaş,yavaş herşey hazırlanıyor,
set hazır,fotoğrafçı hazır,şarkılar hazır,müzisyenler hazır..

Herkes benden hevesli,
ben?

bazen hayat.

Çünkü bazen çok güzeldir ve yazdıkça yazasın, konuştukça konuşasın gelir.
Kışın ortasında zevkle dondurma yersin mesela, yada tereyağının üzerine light reçeli sürmek gibidir, zorunluluktan ziyade keyiftir seni dengede tutan, keyfin yerindeyse herşey şahane.
Düşünmek anlamsızdır, doğalsındır yapmak istediğini yapar dur noktanda değilde durmak istediğinde durursun, erteleyebileceğin kadar ertelersin mesela faturaları, son ödeme tarihleri geçmiş olan eski konuşmaları, ve böyle süregelen bir alışkanlıktır yaşamak, yaşadığın müddetçe varolmak istersin birkaçının çerçevesinde, bazı fotoğraflar eskir, siyah kazaklar rafa kaldırılır, bazı alışkanlıklar yeni alışkanlıklarla devredilir, susmak üzgün olmak değildir susmak aslında bir çok şeyi anlatmaktır.
Gülümseyerek uyandığın zamanlar olur bir bardak kahveyle eşlik edersin yarım kalan sohbete, en son kimi nerede unuttuğunu hatırlayamayacak kadar iyisindir bazı şeylerde, bazen güzeldir..
Duygu yoğunluğundan ritmi bozulan kalbin eskiye döner, derin bir nefes alırsın bir gece gate'de.
Gece koltuğa dökülen mum lekesidir bazen tüm hatırladığın, iyi birşeydi sanırım bu der ve geçersin.
Kokladığın deniz, tuzunu dudağına çalmıştır parmak uçlarına konarken, balığın oltayı hızla çekmesi kadar heycanlıdır aslında bir yerden sonra, ailenle mutfakta dedikodu yaparken buluverirsin bir anda kendini sonra ertesi gün yine başka bir şehirde.
Tempodan gocunmaz ruhun, çünkü bazen güzeldir,
bazen yeniden başlar,
bazen yeniden gülümsersin,
çünkü bazen hayat,
varolabildiğin kadar iyidir.
' yavaş rüzgarı altına vurup,
           denize gitti martı..'

Ama!

Derste hoca yüzüme bakıp;
- Esneme derste dikkatimi dağıtıyorsun, dedi el-cevap;
- Hocam ağzımı tutamıyorum..

p.s;
Napıyım,bende böyleyim..

No comment.

Şifremi unuttum diyorum gerizekalı mailime yeni şifre gönderiyor,
anlatamıyorum sanırım;
Şifremi unuttum!

Hg.

Ben hangover o game over,
oturduk ps oynadık;
yendim 3 - 0.

Delilik..

Yok böyle bir delilik;
gece saat 1de kapı çalınıyor garipsiyorum ama inadına zile basılıyor kalkıp açtığımda karşımda bizim çocuklar!
- Özledik dayanamadık kalktık seni almaya geldik, hem sabaha kahvaltıda hazırlarsın bize,hadi al pijamalarını gidiyoruz
ne oluyor demeye kalmadan biri eşyalarımı topluyor biri koluma giriyor biri hadi hadi diye komuta veriyor bir anda yola düşüyoruz sonuç olarak yine beraber mutfak muhabbetinde buluyoruz kendimizi..
Gerçekten delilik,ama seviyorum sizi :)

Yaşamak..

Bir sürü koşturmaca, bir an durup biraz sakin demek geliyor, sürekli birileri plan yapıyor sürekli birileri bir şey hakkında konuşuyor istesemde istemesemde katılıyorum bir bakıyorum günler geçip gidiyor, içim dolup taşıyor sanki, ben müzik yapıyorum onlar karşı masadan bize eşlik ediyor, ben dans ediyorum onlar gülümsüyor sonra bir bakıyoruz yine sabah olmuş, yarım kalan sohbet orada bırakılıyor başka telaşlara düşülüyor tatlıyı bırakmışım meğer epey zaman önce gecenin bir yarısı dürüm söyleniyor evimize, bitki çayları yerine kolaya gözümüzü dikiyoruz birazda biz yaşayalım diyip gelsin j&b.
Muhabbeti güzel oluyor tavlalar açılıyor ortada bahis varsa durum fena, sonra evimi özlüyorum arkadaşlarla topluca kalkıp gidiyoruz bir anda dersten çıkıp okuldan biniyoruz süpriz oluyor orada da muhabbet fena..
Beni sevdiklerini söylüyorlar ve onları sevdiğimi söylüyorum sabaha kadar bir o odada bir bu odada, sabaha karşı uykuyla karışık saçmalamaca, ertesi gün caddeye gidiliyor o akşam menüde ızgara oluyor, veda zamanı geliyor annem ağlıyor görüyorum orada, yanından geçip giderken, arabada müzik çalıyor derinden işlemiyor sanki favorimiz Katy perry son iki haftadır aralıksız dinlediğimiz anlar oluyor sözleri sanki tez konumuzmuş gibi ezbere biliniyor..
Yeniden bu şehre dönüş zamanı geliyor, otobüsü esir alıyoruz dünya sanki bizimmiş gibi yaşıyoruz, en çokta gülüşlerimiz oluyor..
Molalarda ellerimiz telefonda, bir taraftan kulağımız geçen kadının saçlarının dedikodusunda, yaşamayı tam anlamıyla yerine getiriyoruz..
Yine akşam oluyor, yine uyku geliyor..
Her güne ayrı bir hikaye sığdırarak uykulara dalınıyor..

yeniden doğuş.

Tamamdır, çekimler..
Tamamdır, müzik..
Tamamdır, yeniden gülüş.
Olmaz mı iki duble rakının yanında aşk..

Yine,yeni,yeniden..

:)

p.s;
Arkadaşlar candır..

Geceden kalmalar

Çünkü bazen arkadaşlar candır.

210106-12

Hepsi bir damla öğrendiklerim, oysa sen ne çok bilmek isterdin..
Küçücük bir veda zamanı şimdi, senin duyamacağın kadar alçak bir sesle çığlık çığlığa kulaklarımda, geriye sadece bir damla, düşse gözlerimden dudaklarına anlayamacağın kadar küçük içinde boğulabileceğim kadar derin bir damla..
 Ne çok severdim, ve çok özlerdim uyurken yanımda yüzünü, sesin her kelimede binbir anlam içeren cümlelerin, bensizde iyiydin hiçbirşeyi etkileyemedim..
Gülümse bana, son bir kez saçlarıma dokun gülümset beni yapabilirsin bunu değil mi, son kez..
İçimden cenazeni kaldırırlarken son kez sarılmak isterdim sana, son kez kucağında uyut sende beni, son kez filim izleyelim, sen seç bu sefer, duygusal olmasın ama gülümseyerek hatırlamanı isterim beni..
En çok filmleri özleyeceğim galiba, birde koltuktan atarken kendimi beni tutmaya çalışmanı, yapamam zannederken her fırsatta kendimi sana bırakışımı, güven duygusu içeriyordu hepsi, her defasında birkez daha emin oluyordum düşerken tutacağından..
Nerede hata vardı bilmiyorum, uzun düşünüyordum oysa ki çoktan çekmişsin sen çizgiyi ayak ucuma bir adım daha atarsam yanardım oyunda, görmedim bir adım daha attım bir adım sana gelmek için yetermiydi sevgilim? ben koştum sana duymadan, görmeden, koştum..
Ne yaptığımı soracak olursan senin istediğin şeyi gerçekleştiriyorum ben ölüyorum ömrümü ömrüne katıp kendime seni son bir kez düşünecek bir soluk bırakıyorum..
Çünkü bazen biter..
Biz istemeyiz ama hayat öyle bencildir ki devam eder, sende ona eşlik edersin, yanımda ol isterdim öyle sessiz sessiz bakma, öyle acıtma, düşmanımmış gibi davranma, sevdiğinim ben senin, öyleyim? Öyleydim lütfen yalan söyle bana öyleydin de mesela hala öylesin hatta, benimle yaşa de bana elimi tut seni seviyorum diye fısılda..
Bir nefes daha yeterdi aslında, dudaklarından dudaklarıma..