Martı hiç küser mi denize ?
Adaya gidiyoruz sık,sık rakı içmeye birde sarhoş olunca o değme keyfime başlıyor tatlı,tatlı mırıldanmaya,aşkından,hayatından usulca ellerime uzanıyor parmak uçları sonrası güzellik sonrası sağlık..
Elbette küsmedim hayata hergün biraz daha canlı uyanıyorum güne hergün biraz daha fazla seviyorum ana hala en sevdiğim şey arabam sanırım bu lidtede onu bir bu zorlayacak..
Haysllerimde ki işe evet kavuştum birsürü şey öğrendim şu zamanda en çokta insanları en çokta kendimi tanıdım hayat işte insan doymuyor öğrenmeye..
Yüzü avuçlarımda Allah'ım diye serzenişte kalbim rüya mı yoksa ? Uyanmak olmasın öyleyse , yormuyor beni ve yormuyorum durgun ellerini özledikçe sarılmalı insan özledikçe doymuyorum sarılmalara birde şu gizli kıskançlığı aslında nasıl çekici..

iyileşme süresi

Kalabalıktı bir sürü ses bir sürü konu geçiyordu ben çevirirken bardağı önümde rüzgârı yemekten mi sızlıyordu göğsüm duygularımın maskara oluşundan mı bilemedim zaten o an bilmek gerekmiyordu..
Sen susma benay dedi bir ses ismim geçmişti irkildim ben susmuyorum dedim konuşuyorum içimden hemde saatlerdir susmuyorum..
Gülümsedi kilometrelerce geldin diye mırıldandı içinde ki seside bıraksaydın oralarda belki dedim belki birgün oda olur neden olmasın..
Anlatmak istersen dinlerim dedi biraz daha tedirgin bir sesle ne olur anlatma dercesine.
Anlatacağım birşey yok dedim biraz öfkeli biraz kırgınım biraz hırpalandım biraz düştüm ama iyiyim evimden biraz uzağım işte hepsi bu.
Sen susma benay diye yineledi susmuş kadın gitmiş kadındır sen susma işte.
Ateşe baktım yanıyordu, derin bir nefes aldım göğsümü delercesine yanıyordu.
Olur dedim susmam,
Ben susmam, yüzüme bakmadı elini cebine atıp gökyüzüne baktı ne çok yıldız var değil mi diye mırıldandı.
Yanlış zamanda yanlış bir şehirde olduğumu anlar gibiydi sesi,eski benay nerede sahi şu yıldızların arasında mı gizleniyor yoksa o dimdik ayakta duran küçük nerede..
Buradayım dedim alıştığı ses tonumla,
Biliyorum geleceksin dedi ama sanırım biraz vakti var umarım yıldızlar hala böyle güzel duruyor olur dedi merak etme dedim içler acısı bir teselli niyetinde, sen hiç merak etme..
Gecenin derinliğinde boğuluyordu sesler, gülüşler denizin sesi çınlıyordu masada rüzgâr estikçe titriyordu ellerim ay tam olması gerektiği gibi olması yerde biraz üşüyordum hepsi buydu işte..

Bir yıldız.

Eğer bir yıldız olsaydı cennetten kopup gökyüzünde asılı kalmış; büyük,parlak bir yıldız,
bir yıldız sana yolunu gösterecek olan ve bir o kadar bulunması güç,
yorgun ve aciz vücuduna denk düşen bir yıldız o an bilebilirdin..
Tıpkı çıplak ayaklarınla toprakta yürümek gibi,
üzerine bastığın dalların çıtırtı sesleri bile ürkütürken ellerini,bitmek tükenmek bilmeyen bir yürüme isteği,acıyan parmak uçlarına inat bir kaç adım daha atabilme çabası sanki yıldıza ulaşmak istemek gibi..
Bir korku,bir his,başkalaşmış bir koku herşeyi değiştirebilir.
Beyaz bir elbiseyi kirteletebilir,masadan bir bardağı düşürebilir,halıyı lekeyebilirdi.
Bir his bir başkalaşımı ardından sürükleyebilir bir değişim meydana getirebilirdi,
Herşeyi bilmek,yada bilmek istemek zamanla anlıyordum bende bu insana sadece zarar veriyordu.
Vazodaki çiçekler soluyor,yiyecekler bozuluyordu,
bu bir tür labirentti ve gittikçe çözülmek yerine daha büyük bilinmezlikler doğuruyor beni içinde hapsediyordu.
Kulağıma  fısıldadı zaman,
duyamayacak kadar çocuktum,korkuyordum.
Kaybetmekten mi,bulamamaktan mı yoksa aslında hiç varolmamış bir yıldızın izinde yürüdüğümden mi..
Ayaklarımın acıdığını fark etmiş olmalıydım,durdum.
Kulağımda uğultular.
Sahip olduğum sevimlilikleri kaybediyordum,oysa en sevdiğim şeydi saçlarım topluyken koltukta uyuyakalmak,zaman ilerledikçe benimle birlikte varolan özdeşliklerimde yaşlanıyordu,zamanla geçmeyen tek şeyin zaman olduğunu farkettiğim an büyüdüm.

Bir korku,bir his,başkalaşmış bir koku herşeyi değiştirebilir.
Bir olasılık bütün iyi niyetimi yokedebilir,olmayan beni yeniden varedebilirdi,zaman fısıldadı,korktum.
Eğer bir yıldız olsaydı iyi niyet;
cennetten kopmuş ve gökyüzünde asılı kalmış olan o zaman bilebilirdim.