Kasmamak lazım.

' Uğraşamam aşkla meşkle ben hayatımdan çok memnunum '
Cümlesini kuranların kuyruk acısı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Farkındayız,kasmayın.

Ne geceydi ama..

Pendikten başlayıp;
bostancı, cadde, erenköy, kadıköy, üsküdar, kız kulesi, istiklal yapmışlığımız var.
Evet hepsini bir gecede ve dün gece yaptık.
Döndüğümüzde gece saat bilmem kaçtı..

p.s;
Belki de sağa kırasımız gelmiştir..
O değilde bizim boğaziçi köprüsünde ne işimiz vardı??

Es.

Es nereye istersen,
nerde çok sevdiysen..

uzun ilişkiler aptalların işidir.

Sonra bazen düşünürsün, iyi ilişkiler aptal insanların işidir.
Çünkü zorla başa çıkamayacak kadar güçsüz,tartışmaya giremeyecek kadar cesaretsizdirler, böylelikle savunmalardan kaçınır düz mantık seviyede ilerler.
Zeki insanlar hayatta yalnız kalmaktan ziyade aynı dalda çok fazla vakit harcamayan tiplerdir.
Tutkulu, kıran-kırana bir aşk yaşarlar aşk değil belki savaş ama her piyon devrildiğinde bir tutku açığa çıkar bir balık kıyıya vurur bir yıldız kayar ta ki şah çekene kadar.
Matı kabullenene kadardır ilişki boyutun, her şah kelimesinin ardından mat gelmez direnirsin siyah beyaz tahtada karelerin arasın da iki şah bir at kalana kadar bilirsin atın yolu L dir köşeleri tuttuğun müddetçe nefes alırsın..
Uzun ilişkiler aptal insanlara mahsustur çünkü satrançtan anlamaz onlar, dama oynarlar karşılıklı sınırlar hareketli hareketler sınırlıdır her taş bir adım ilerler mesela, bir adım o gelir bir adım sen gidersin ona.
Dilediğince sürükleyemezsin kaleni, bir o seni yer bir sen onu, saygısızca deviremezsin fillerini, vezirinle kafa tutamazsın şahına, satranç bilmez onlar işleri güçleri varsa yoksa dama.
İyi ilişkiler aptallıktır,
aldığı her değeri altın semer - eşek ilişkisine dayandıran bir toplumda birine değer vermek düpedüz kendine saygısızlıktır.

sevimsiz.

Bazılarımızın espiri anlayışı hala ilk okul sıralarında takılı.
Üstüne varmayın,yazık..

Evim..

Denize doğru uyandım, derin bir nefes aldım..
Telefonun öteki ucundan saçlarını okşadım..

kapasite meselesi.

Bir şey fark ettim.
Çok güzelim hacı.
Siz buna megolomanlık diyerek geçin.

p.s;

Hollywood kızları hepsi bahane, benim gibi var mı gösterin bir tane
yanımda olması gerekenler,
yanımda var bak teker,teker..
Kural basit.

Ne diyebilirim ki;
bunu hiç tahmin etmemiştim açıkcası..
Ama doğru olanda buydu, aferin sana,aferin.

Bugünlerin yarınları da var.

Uyuma - ders çalış - sabah duş al - sınava gir - bir şeyler ye - ders çalış..

p.s;
UYANIK KAL!

birde;
seviyorum ama deyip duruyorsun ya hay ben senin amana koyayım..

Çok açık.

Omzumda bir martı dövmesi;
kanatları açıp göğe doğru yükselen..
Altında bir not;
Carpe diem..
Bence yeterince açık..

Yine de yine de zor olanı yapalım

Kaçma böyle,
senin aklını almışlar..
Sana kalmam bende,
bana yollar yollar bulmuşlar..

Sen nerdeydin, sana kim sundu hayatının aşkını?
Sen kimleydin, bana kim buldu senin gibi şaşkını?

Karpuz!

Demirimle ilk karpuzumuzu bugün eve gelirken aldık,
afiyetle yedik, çıldırıyoruz biz yaa!!

Bulutlu

İyi ki havalar güzelleşti artık kombiyi kapatalım dedik,
hava hemen cortladı.

p.s;
bunu bize yapma yahu,öğrenciyiz biz.
Neyse ayın 7si..

6.

Çünkü sen benim kanadımsın,
belki de en büyük yaram.
Gökyüzümsün belki de nefes aldıkça ciğerime dolan.
Çünkü benim cümlelerimsin,
hep keşkesiz başlayan,
sonlarına iyi kileri iliştirdiğim bitmeyen bir roman.
Bazen hayıflandığım anlar olmuyor değil tabi,
ama senin çıkıp çıkıp gelmelerin gülümsetiyor beni.
Denizim oluyorsun bazen etek uçlarıma vuran,
rüzgara sevda benimkisi nefesine hasret olan.
Ve gözlerinden bakmak,
ilişmek dünyaya,
iki ayrı düğmeyiz belki ama hala aynı vücutta..

Gkhn'a

Bende her satır başlarında italik yazmak isterdim seni,
özlediğin sokakları ayağına serebilirdim o vakit,boynunda ki medeniyet yularını yakabilirdik belki de bir gece vakti tıpkı özlediğin  gibi.
Sonra şiirlerle besleyebilirdim gözlerini, saçlarını uzatır,tarar belki sonra yeniden kestirebilirdik,
hatta belki de değişiklik yaparak benim saçlarımı kısacık kestirip seninkileri uzatabilirdik.
Ve böylelikle süregelen alışılmışın dışına çıkar,
rollerimizi değiştirirdik.
Bir gece vakti bağıra-çağıra istiklalde şarkı söyleyebiliriz mesela,
azca bir vakitten biraz sonra,
sen mangal yaparken terasta,
biz 'dillerde name adın' diye bağırabiliriz teras demirlerinden Marmara'ya,
sonrası tren istasyonları..
Duygudan yoksun insanların nefislerinde kapanmak bilmeyen o açık yaralara tuz basar gibi tren istasyonları..
Anlamı bizde
Ve son sözümüzü söyleyeceğiz bize inanlara; terbiye borcumuz yok dünyaya..

p.s;
' sakın üşütme. sakın yaşlanma. sakın yıkılma. sakın, sakın, o güzel ruhunu ayaza tutma. tahtadan defterler yap, deniz kabuklarından kutular, şiirin yetişemediği müzikleri duymak için kalbini yastığın altına koy. senden çalındıkça çoğalan hayatı, gözyaşlarından çıkardığın mutluluğu anlat. gözlerindeki aşkı değdir parmaklarının biçimlediği rüyaya. senden bana ulaşan rüzgarın da adı bu olsun... bana içeriyi bilmiyorum diye daha çok kız, ama ne olur daha güzel kız.'

New Car

Bizim artık Lila renginde, kasa tipi Cabrio, Mercedes SLK 230 Kompressor olan bir vasıtamız var.
Okulda ki şeklimiz tavan.
Arkasına yazıyı da çakmayı planlıyoruz;

'' Yolların ustasıyım,gözlerinin hastasıyım hacı ''
Yeşil gözlüyü de öne,yamacıma,yamacıma bindirip dolanasım var,sabahlar olmasın.

Kal(a)madım

İçim sızlıyor doğru,
ama sana git demekten başka yolmu var.
Onların doğrularıyla büyürken,
İçine hayat çekmek değil kolay.

Sesim çıkmıyor doğru,
ama bağırsam kime ne faydası var. 
Bedelli mutluluklar düzeninde,
yüreğe güvenmek değil kolay.
Gerçeğin kenarından,
hayatın düzenine,yol bulup ben akamadım.
Bugün budur pencere yarın kışla yüzleşince;
çok üzgünüm kalamadım.

Mouse'm

Salondayken bilgisayarın sağ usb girişinden,
mutfaktayken sol usb girişinden çalışan bir mousem var.
Yer seçiyor pezevenk!

ohua

Profesör tarafından Asistan seçildim ben!!!!!
hihuuuvvvvv
cıs-tak cıs-tak..
Nasıl bir sunum yapmışım yani gerisini siz düşünün

Don't leave home

Belki de güneş yüzüne vuruyor ve sen aldırmadan gitmeye devam ediyorsun.
Hiç kimse seni çekip alamıyor belki de bu yüzden üzülüyorsun.
Huzursuzluk bir gölge gibi peşini bırakmıyor ve sen aldırmıyorsun,
ruhunda koca bir delik,artık umutlarla yama yapamıyorsun.
Bir çocuk gibi ellerin yüzünde duruyor,
oyuna alınmayacak kadar küçüksün, sanırım bu seni acıtıyor.
Ve korkuların;
her gece senin için yeniden doğuyor,
gülümsemek bile bu denli çaresizliğin içinde işe yaramıyor,
sanırım;
kaybediyorsun..

Kapak.

Şans!

Allah'ım sana söz veriyorum bundan sonra gece-gündüz-öğlen-yatsı fark etmeyecek hep kleopatra gibi dolaşacağım, ama bir kez daha nolur,nolur,nolur!

Günaydın

Günaydın annecim;
Seni seviyorum.

p.s

Pizzayı eliyle yiyen insan;
samimidir,içtendir,korkusuzdur,cesurdur,yüreklidir,AÇTIR nokta

Tripler.

Sevmiyorum ben şu tripleri;
' beni yalnız bırakın, beni kendimle baş başa bırakın, benimle konuşmayın, yalnız kalmak istiyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum ' vs.
Sonra da iyi peki diyoruz, bu şahısla muhattap olmuyoruz sonra ne oluyor?
G*tüm,g*tüm isyana bağlıyorlar;
'çok yalnızım, beni anlayan kimse yok, bunalımdayım'

p.s;
Ha bu ne diyi ya??
Bende kendimi dengesiz zannediyordum, anne bak benden beterleri var ben normalmişim aslında, iyiyim ben ya, valla..

..

Sanki tüm hayatım boyunca yanlış melodiyle dans etmiş gibiyim..

Uykusuzluk sarhoşu.

Uyandığın da bazen yüzüne güneş vurmaz ya, hani kapalıdır o gün hava, derin bir nefes almaya bile yetmez ciğerlerin, yalnızsındır bu koca şehirde, yine yalnız uyanmışsındır kimsesizliğine..
Özlemin dile gelir, konuşur uyku mahmurluğunda, ayılmaya çalıştıkça bir yandan uyku sıkı-sıkıya tutar kollarından, bir sıfır yenik başladığını hissedersin hayata o sabah..
İşte öyle bir anda;

Yapabilecek bir şeyin yoktur,boşuna kasma.Çok b*ktan bir durum içerisindesindir.

Konu falsa, her türlü!

İstanbul'a gidene kadar, annem yapana kadar, şimdilik en iyisi bu.

Yerse?

Seni seviyorum demek kolay. Sıkıyosa hızlıca;

Ramazanda Rizeli Rıza rümeysaya; radyo , radyoaktif , ruh , rencide , ralli , radyo , ring , rengeyiği , radyoloji , rivayet , ranzarot nedir diye sormuş?

Desene.
Salak seni.

İdda kuponları.

Anneannem namaz kılıyor bizse idda kuponu doldurmaktan bahsediyoruz kuzenle.

- Ya bak bunun oranları güzel fazlamı yatırsak?
- Ya yatıralım yatırmasınada, parayı harcadık
- Tüh ya bayada veriyor karşılığında..
- Napsak ki..

diye kendi kendimize konuşurken anneannem namazı bitirip başlıyor;

- Gerçi haram ama ben vereyim size kupon parasını
Biz şok,
- Harbi mi anneanne?
- Anneanne bir tutsun seni hacca göndericez valla,söz

Anneannem çıkartıp veriyor parayı ve devam ediyor;
- Det, öyle haram parayla haccamı gidilirmiş, alın siz işinizi görün
Ve kuzenim son noktayı koyuyor;

- Hatun tutsun da, biz o parayı gider bankada değiştiririz ama yok illede gitmem dersen ben burdan Rusyaya akarım onun sevabı daha büyük,torun seversin ki onun duygusu bambaşkadır, gitmiş kadar olursun o mutlulukla.

p.s;
okunmuş paraydı sanırım, kupon yatmadı,yine köşeyiz,hayırlısı.

Dedemin kendi versiyonları

Kuzenimle şuursuzca tartışırken anneannem;
- Ceza vericem ikinizede, çok ayıp yaptıklarınız, dedi bizde hemen birbirimizi savunmaya başladık dedemse bir köşede bize nasihat veriyor ama dinlediğimiz yok duymuyoruz bile biz hala ama;
- Ama anneanne aslında onu biz yapmadık,şunu kuzenim yapmadı başkası yaptı gibilerinden olayı örtpas etmeye çalışıyoruz dedem hala kendi kendine nasihata devam ederken o cümleyi kurdu

- Şarapçının şahidi bozacı..
Bir anda ortalıkta ses seda kesildi, tepkimiz;

- Şarapmı var?
- Bozaylada şarap gitmez ki
- Şirince olaydı iyiydi
- Ya yanındada peynir off
- Alsak mı?
- Valla köşede var elmalısı çok güzel
- Ya hadi kalk

dedem;
- Daaayyyttttt!! Edepsizler!!

p.s;
E dedecim öyleyse atasözleri tam kıvamında söylemen gerek, yoksa şeytan azapta yani..

Hukuk..

- Dersimde yemek yiyerek ders dinleyemezsin!
- Açkende ders dinleyemem hocam..
- Allah belanı versin!
- E hukuk dersi alıyorum ya...

p.s;
Yok artık atılmıyorum dersten öyle,seviyorlar beni,numaramı ezberlemelerinden belli...
Tağbi güzelim..

Yenilince böyle oluyor

Özür dilerim gkhn, paylaşasım geldi vur beni..
Özetle;
tavla oynamadan önce gkhn dedi idda koyalım ortaya diye;
o kazanırsa önce waffle ısmarlayacaktım sonra adalara gidecektik, ben kazanırsam Efendi'de karışık waffle ısmarlayacaktı.
Sonuç; kazandım.
Ben kazanınca zaten erkek adam kadına hesap ödettirmez oldu, bahaneni yirler,savunmanı yirler

Yemek maceralarımız.

Menümüzde erişte vardı anneannem yapmış, malum genciz biz, zamane çocuklarıyız ne anlarız erişteden, üzerinde ceviz ve keş..
Ketçap sıkmak istedim ve sordum;
- Anneanne ketçap nerde, makarnaya sıkıcam da..
Dedem tek kaşını kaldırdı yüzüme baktı ve ;

- Erişteye öyle şeymi sıkılırmış! İstanbul çocuğu seni, milenium çocuğu seni, cadde çocuğu seni...

Beni bir gülme tuttu hele o milenium çocuğu seni lafına, sıkasım geldi yanaklarını..
p.s;

Dedecim, ben o ketçabı avucuma sıkar sonrada yalarım  sen  yine öyle tatlı,tatlı İstanbul çocuğu seni diye kızacaksan, dökerde yalarım.

Ballı süt..

Anneannemlerde kaldım 4 gün kadar e malum hastayım öksürüyorum daha fazla üşütmeyeyim diye yanlarında yatmamı söylediler kabul ettim.
Gece öksürürken 4de birisi dürttü yalnız yaşamanın verdiği tepkiyle anında fırladım bir baktım dedem, elinde bir bardak sıcacık ballı süt..
- Kızım öksürüyorsun şunu içte öyle uyu..
Bir mutluluk,bir burukluk içtim uyudum.
Ertesi gün nöbeti anneannem devir almış bu sefer o uyandırdı 3 civarında yine ballı süt içtim uyudum derken derken baktım her gece aynı, artık kabus olmaya başladı birşey değil baldan sütten vücudum reaksiyon gösterip tenim kızarmaya kaşınmaya başladım, söylüyorum artık içmiycem diye yok olmaz öksürüyorsun şudur budur..
Dayanamadım. Dördüncü günün sonunda gittim paşa,paşa hastahaneye ilaç aldım, kullanmaya başladım böylelikle balı süt maceramızda bitti. Kurtulduk.

p.s;
Tamam sevilmek güzel hoşta buda bünye be dedecim, gözünü seveyim!