benim şehirim de;



bazen üzülüyorum annemi özlüyorum bu şehirde hava hep bulutu mevsimler hep gri işte böyle zamanlarda daha çok özlüyorum evimi, ada kızıyım ben; bir yol farkıyla yarım ada adını alan bir yerden geliyorum denizin sesiyle uyurdum önceleri oysa öyle bir yere geldim ki dedim ya burada mevsimler hep gri günler hep yağmurlu insanlar hep hüzün kokuyor.

Ve annemi özlüyorum akşamları burada akşamlar hep yalnız hep eve özlemli..
İnsanlar gülümsemiyor mesela sabahları, erken uyanmıyorlar bu şehirde, sıcak ekmek hep geç kalıyor kahvaltıya anne elide değmeyince çaya, kahvaltının da pek bir anlamı kalmıyor aslında..
Benim geldiğim yerde kahvaltı bahane olurdu sabah sohbetlerine oysa burada doymak için yeniliyor, mutfaktan yemek kokuları geliyor da sonunda eline sağlık denilmiyor..
EV hep tenha hep sessiz hep bir yabancı dilime, benimsenmiş gibi kokmuyor insanlar geçiyor pencerenin önünden, adımları hep hızlı,gözleri hep yerde..
Hep bir telaş var yüzlerinde hep bir geç kalmışlık hissi;
kol kola yürümüyor yolda kimse mesela ya yan yana yada teğet geçiyorlar birbirlerini, bazen sanırsın ki burada kimse sevemiyor birbirini..
Sonra özlem öyle bir dolduruyor ki içini havası bile çekilmiyor bazen ciğerlerine, nefes almak boş bir eylemmiş de buna zaman yokmuş gibi geliyor sonra çok hızlı koştuğunu fark ediyorsun ve içinden bir ses fısıldıyor;
''.. yavaşla,sen onlar gibi değilsin..'

Bazen zor geliyor,zoruma gidiyor öyle ağırlaşıyor ki içimde ki hüzün gözlerimden taşıyor yanaklarıma akıyor biri dokunduğunda hep aynı şeyleri söylüyor ' hüznü dinmiş olamaz yaşlar hala sıcak..'
Gitmem gereken onca yol, harcamam gereken öyle çok zaman var ki tüm bunlar dolmadan evimin yolu bana görünmüyor telefon açıp 'eve gelmek istiyorum' demek geçiyor içimden dudaklarım saklıyor gizemini ve cümlelerim devam ediyor ' burada herşey güzel,beni merak etmeyin..'
Yoruluyorum çoğu zaman;
insanlardan, koşmalardan benim geldiğim yerde insanların zamanları hep vardır koşmazlar yetişmek için zaman herşeye yetebilecek kadar fazladır, zaman sevmeye yetebilecek kadar vardır zaman özleyebilecek kadar çok sarılabilecek kadar yakındır benim şehrimde insanların birbirleri için zamanları her zaman vardır..
Burada bir şeyler hep kısıtlı burada bir şeyler hep yarım yamalak burada bir şeyler hep özlemli,insanlar hep hüzün kokuyor günler hep bulutlu mevsimler hep gri..
Kocaman bir evin büyük penceresinden dışarıda ki insanların küçük dünyasına bakıyorum da;
geldiğim yeri görselerdi burada olduklarına ne çok üzülürlerdi..

acıyor..

bana yalan söylediğin için seni asla affetmeyeceğim;
geçecek demiştin bak hala duruyor en acıyan yerim..
öyle ki; sanki nefesimi tutarsam geçecek.

big big world..

Büyümek;
daha iyisini yapabileceğine inanmanın yanı sıra asla eskisi kadar iyi olamayacağıymış.
Satranç tahtasında şah oldum derken mat çekilip mağlup olmakmış..
Büyümek;
 insan hakimiyeti dışında lanet olası bir hataymış..

Gelemiyorum üstesinden

Öyle yorgunum ki,
bıkmış,çekip gitmeye bir türlü cesaret edememiş ama kalmaya da artık mecali yok gibi.
Öyle yorgun,öyle mutsuzum ki..
Kayıplarım,cinayetlerim,tek gidişlik biletlerim..
Allahım, yardım et öyle muhtacım ki buna..
Bir dua temennisi gibi hep virgüllerle ayrıştırılmış cümleler,
zaten hep,hep..
Biraz olsun yardım et,gelemiyorum üstesinden..
Gökyüzü kadar bulutlu içim,telafisi olmayacak hatalar gibi, bir dünya dolu gözlerim.
Umut bağladığım sabahlar,uyanınca düştüğüm çıkmazlar, boğazıma takılan huzursuzluklar..
Ne zaman uyanacağım güneşe, bitsin artık bu kabus, daha ne kadar vermem gerekli, çarpa,çarpa daha ne kadar kanamalıyım, daha kaç kayıp daha kaç ziyan daha kaç hayalim fedai..
 Lütfen; biraz olsun yardım et..
Gelemiyorum üstesinden..

Uyumak;saatlerce,günlerce,haftalarca,aylarca sonsuza değene kadar saçlarım,
sadece uyumak uyandığımda mutlu olacağıma inanarak..

Can you even look me in the eye and tell me why..

How do you dream when a mother has no chance to say goodbye..
o kadar şahane bir his ki neredeyse kırıyor insanın kalbini..

Act like there's nothing wrong

Sonsuza kadar sır saklayamaz ve sonsuza kadar susamazdık,
gördüklerimiz ve yaşamın bize sunduklarının yanında.
yinede engel olamadığım zamanlar olacak hayatımda, tam akışına bırakmışken, takılacağım ve düşerken senin beni tutma ümidinden asla vazgeçmeyeceğim.
Gün gelecek ve çok üzüleceksin uzakların aşılmaz olduğunu fark ettiğinde belki de bir sabah yüzümün sana dönüp gülümsemesi için sadece masum bir 'günaydın' için.

Şimdi;
tek başıma öğrenmeliyim..

P.s;
Kelly Clarkson - Cry




Argo

Evet küfür etmek kötü bir şeydir, hoş değildir insanı iticileştirir, kendinden soğutur,uzaklaştırır.
Ama öyle insanlar var ki onlara küfür etsem bırakın iticileşmeyi;
neredeyse ağzıma yakışacak.

- Özür Dilerim -

Ne anlamsız,ne saçma,ne boş bir cümledir bu; özür dilerim.
Yaparsın,edersin,o insanın hayatını mahvedersin,geri dönüşü imkansız hatalar yaparsın kısacası o kişinin ağzına s. ama sonunda çıkıp karşısına 'özür dilerim' dersin.
İşte bu kadar basittir telafisi.
Özür dilerim.
He oldu,oldu geçti gitti,bitti. Özür dilendi ya yapılan herşey uçtu gitti,çok teşekkür ederiz.
Öyleyse bende;
hayatını mahvettiğim,ağır zararlar verdiğim,yıprattığım tüm insanlara sesleniyorum;

ÖZÜR DİLERİM.

p.s;
Geçti değil mi? geçer tabi, ben demiştim.

Ne bileyim.

Durup,sorup,koşturup uymaz mı bana hiç bu boşluk, sözde zekiyim,
Ne bileyim..
Bir gelip bir gittiyse,kafama hele estiyse;
değme halime..
Bazı geceler kabuslar görmekteyim,güneşe doğru koşmaya niyetliyim,
sadece sözdeyim.
Cümleleri dokundurup sonra kaçıp saklanıp,yok olup,
yerdeyim,uçamadım dipteyim.
Kendi kendime iddaya girip hem kazanıp hem yenilip;
ne yerdeyim ne gökteyim, nerdeyim.
Aklımda savaşlar varsa, politikalarım hem kendi zararımaysa,
aslında bir karelik işim kaldıysa,
korkma birşey olmazmış bana..
Uçaklar hala düşüyorsa, baykuş kral çoktan kaçtıysa,
kalelerimi yıkıp bana savaş açtıysa,
yenilmez miyim,ne bileyim.
Senin ki kurşun geçirmez yalnızlıksa benimkine göre daha dayanıklıysa;
gözyaşların bana değer de acıtırsa,
acımaz ki mabedim.
Aklımı yitirmemden korkup sustuysan, hem mağdur hem zanlıysan,
korkma zaten deliyim, 1-0 öndeyim.
Ağır kelimeleri sustuysam, iltifatları kustuysam,
inanma böyleyim, bir güler bin giderim.
Masum rolü yaptıysam aslında şehri ben yaktıysam,
çok gencim diye az yattıysam,
inanma suçlusu benim,kaçmış ruhum neyleyim.
Dönüp,dönüp sana taktıysam,seçenek yok gibi hem tek şıklı sormuşsam,
kızma var seçeneklerim,kendimi böler sana eklerim.
Gidiyorum diyerek köşeden saptıysam, hayatı iki zara tavladıysam,
kaçma beraber deneyelim, hep yek olmaz düşeşi bekleyelim..
Ne bileyim..

ç.b.b.

Büyük annem öldü 2 gün önce.
Çünkü bazen biter.
Hiç bir şeyi sarıp da götüremezsin gideceğin yere, en benim dediklerin bile emanettir aslında ne kadar sahiplenirsen sahiplen nafile.
Son batışından habersiz olursun güneşin umutla kapatırsın gözlerini sana bir daha doğmayacak güneşe,
yalnız kalırsın bir zamanlar o kalabalığından sıkıldığın çevrenin yerine iki enine iki boyuna bir dikdörtgenin içinde, sonra,sonra..
Sonrası aslında hep hikaye.
Sen toprağa karışırsın toprak sana, ve usulca çekip gidersin o anlatılan ama asla bilinmeyen yolculuğa.
Ağlamak anlamsızdır;
çünkü bazen biter.

yeni barışma

Bayramda anneannemlere gidecekmişiz şimdi diyorum acaba desem mi ki babama;
- Baba ben gelmek istemiyorum.

p.s;
.........................

Ajda Button

Benjamin Button filmi ne saçma, hiç gerçekci değil diyen ey cemaat-i müslimin;
sizin hiç Ajda Pekkan denen bir varlıktan haberiniz yok mu?

Bemiks-bimeks?!

Saçlarım için güzel bir formül buluyorum, elimde bütün malzemeler mevcut fakat tek eksik olan eczaneden alınması gereken saç güçlendirici ampul.
Eczaneye gidiyorum ama ampulün ismi bir türlü aklıma gelmiyor ve;

- Pardon bimeks miydi neydi öyle bir ampul varmış alabilir miyim.
Eczacı bütün havasıyla;
- Haha. Bimeks ampul yok bizde bemiks var zaten tek bir ampul var oda bemiks istersen bemiks verelim.

bozulmakdan ziyade kızıyorum,kızıyorum tezgahın arkasına atlayıp elime saçını dolayıp kafasına o ampule ihtiyaç duyana kadar vurmak istiyorum ve;

- Her ne haltsa işte ! diye gerginliğimi belirtiyorum sinirlendiğimi fark edip elime doğru uzatıyor..
Hayatının hatasını yaptın kuzum diyorum gün gelir devran döner ben sabırla beklerim sana o lafları yedirmek için.
O günden sonra ne zaman görsem onu eli ayağına dolaşıp ondan birşey almamam için köşe bucak kaçıyor..

p.s;
gel,gel,gel güzelim gel hiç acımıycak.

Renkli Göz

Gözleri mavi,yeşil,ela,sarı olanlar renkli gözlü oluyor da;
kahverengi,siyah olanlar neden renkli gözlü olmuyor.
Kahverengi ve siyah renk değil mi. ne zaman çıkatıldı onlar renk katagorisinden, bana niye haber vermediniz..

Sayın personel.

Sevgili satış sorumluları ve tezgahtarlar;
mağazanıza alışveriş yapmak için girdiğimde peşimde dolaşmanıza gerek yok, kaç yıldır alışveriş yapıyorum ve haliyle nasıl alışveriş yapıldığını biliyorum.
Bilginize.

yusuf

Hiçbir korku filmi eve geç kalındığında telefonda babanın cevapsız çağrısı kadar korkutucu değildir.
Bu böyle biline.

Vicdan

zamanında babamdan gizlice aldığım sigaraları vicdan yapıp yine aynı gizlilikle yerine koyan bir ben varımdır,birde benden içeri.

Points

Oruç tutmak ; Bir sevap points.
Namaz kılmak; İki sevap points.
Mübarek gün oruçluyken cumaya gitmek; sırat köprüsünden free geçiş

p.s;
tw; Sen kısaca

Kıskanmıyorsa;

Eğer bir kadın gerçekten kıskanmıyorsa;
ya yanına gidip bir dürtün yaşıyor mu diye yada;
gidin gömün ölmüş bu diye.

Ciddi olay!

CHP milletvekili Hüseyin Aygünün kaçırılmasına Cumhurbaşkanımız
'' Bu ciddi bir olaydır. '' demiş,
hadi ya bizde facebook etkinliği sanmıştık.

Bir colins anısı daha.

Satıcı - Bence bu gömlek sana çok yakıştı..
Ben - Tesbih var mı?
- Efendim?
- Kendimi bunun içinde erkek gibi hissediyorum,minibüs şöförü gibi, tesbih var mı?
- Ne? hayatımda ilk defa böyle bişey duyuyorum
- Ama öyle baksana
- Şey,e yani, bence gayet kız gibisin..
- Başka ne gibi olmalıydım?
- Yani şey, ne bileyim..

p.s;
sonuç olarak post makinasından geçen o kartın üzerinde Benay Kurt yazıyordu, iki iltifata bi gömlek, yuh ya!

Muf..


Oturdum kendi ellerimle, kendime muffinler yaptım
p.s;
üzümlü,tarçınlı,kakaolu,sade..

Tanımadan.

Sabah,sabah ne kadar sinirlendiğimi anlatamam.
Aslında sinir değil de bu, ne bileyim..
İnsanların önyargıları beni hasta ediyor, bunaltıyor, ister istemez üzüyor..
Şımarıklığa tahammülüm asla yok, hani birini hiç tanımaz ama ardından-arkasından ahkam keser,atıp tutarsın ya bana göre bu şımarıklıktır başka bir açıklaması yok..
Küçüklüğümde abimi kıskanırdım mesela, kız arkadaşlarından nefret eder, sadece bana odaklansın ister, şımarıklık yapardım büyüdükten sonra fark ettim bunun ne kadar saçma bir duygu olduğunu, benim birinden hoşlanmam ne kadar doğalsa onunkinin de o derece doğal bir hak olduğunu..
İnsanın çevresinde ki olumsuz düşünceler insanı etkiler, sakınır-saklar hale gelirsin belki anlatmak istediklerin olur ama aile önyargıları yüzünden bundan hiç bahsetmezsin..
Üzücü bir durumdur bu kişi için fakat önyargıları yayan kişi için hiç sorun değildir bu,umurunda değildir, ve gün gelipde karşıda ki insanın bunu öğreneceğinden habersizdir..( hoş o kişi karşıdakinin bunu öğrendiğini anladığında da tepkisi belli olur 'oh iyi olmuş' ' ahaha baksana ne kadar alınmış,yazıık' ' aman banane ya çokta umurumda sanki' gibi.. )
Allah var ki ailem tarafından bu tür konularda gerek annem olsun gerekse babam gayet iyi yetiştirildiğimi düşünüyorum, insanları tanıdıktan sonra bir kanıya varıyor, tanımadan etmeden kimsenin arkasından ukalaca konuşmuyorum, terbiyesiz değilim çok şükür..

İnsanlar kötü düşüncelerinin evrende dönüp dolaşıp yine kendi başuçlarına konacaklarını bilselerdi eminim ki asla ağızlarını açmazlardı.

p.s;
Hakkımda kim ne düşünüyorsa dilerim ki Allah ona bin katını nasip etsin..
İyi veya kötü siz karar verin.

hey, look at me !

i'm sorry, i can't hear u over the sound of how awesome i'm.

Huyum kurusun.

'' Astral seyahate bile çıksam;
yanıma en az iki bavul alırım.. ''

Korkmalısınız.

10 cm topukluyla koşabilen,
gözüne tek seferde eyeliner sürebilen,
saçını bir kalemle toplayabilen bir türden korkmalısınız..

Sonun başlangıcı!

Gençliğinin baharında parlak biriydi. Geleceğe dair umutları vardı. Ders çalışacak, başarılı olacaktı. Sonra bilgisayarın açma tuşuna bastı.
Usul,usul yazacağım bütün hataları yüzlere çarpar gibi ve okumaya utanır hale gelip sonuna kadar dayanamayanlara ithaf edeceğim tüm boşlukları.
Nokta koymayacağım satır sonlarına, virgülleri bırakacağım satır başlarına dilediğiniz yere koyabilirsiniz, işte o kadar acizsiniz.

SMS

- Naber,nasılsın,tutuyomusun oruç,ilk günün nasıl geçti?
- Evet tutuyorum açlık yok ama susuzluktan ölmek üzereyim :(
- Yaz günü zor ya film,kitap,uyku flan takıl ya da sen küçüksün iç bişey olmaz.

p.s;
ama bittim ben bu son mesaja ya .d

İşte bu benim.

Kusurlarımı Seviyorum..
Darılınca suratımı asmayı,canım sıkıldığında olur olmaz bağırmayı,kıskançlık krizlerimi...
Bazen düşünmediklerimi birden söylemeyi...
Bazen her şeyi yüzüme gözüme bulaştırmayı...Öfkelerimi,kızınca küsmeyi,heyecanlarımı...
Geç yatıp geç kalkmayı,yatakta tembellik yapmayı..Gereksiz para harcamayı...
Bazılarını haketmediği halde sevmeyi..
İçimdeki çocuğu,beni seviyorum..
İyi ki varım,iyi ki ben benim,
ne mutlu bana çok mükemmel değilim...
Ama bir tane daha yok benden...

zaman


Saatler de susar bazen.
Bir gül açmaz.
Bir gün solar.
Acı denemekte gizlidir.
Denemek yenilmekte.
Ölüm en başından bellidir yolun.
Bir gün terk edilmek de.
Bardaklar da susar bazen.
İhanet aç bir timsahtır.
Umut paylaştıkça çoğalır.
İnanmak bir çocuğa silah satmaktır.
Neden sonra sevişir herkes.
Ve aynı gün başka yatakta.
Başka semtte başka sokakta.
Benimle uyanırsın bazen.
Duvarlar susar.
İşte o zaman anlarsın.
Zaman aymazlık,
Bilirken anlamamazlıktır…
Sen o kadınla uyurken üzerini benimle örtüyorsun ya.
Ben çok üşüyorum.
Örtme…

vou.

Şu evden tek bir çantayla kaçanlar varya en çok ilgimi onlar çekiyor,
ben 10 günlük tatile gitsem nakliye tutasım geliyor..

Pas

Bir kaç hayattan daha geçeceksin belki, başkalarının hayatlarını da çalacaksın mesela hayallerini, çocukluklarını, gelecekleri ama sonunda hep geri verecek sen yine hep ıssız kalacaksın.
Bir şeyler planlayacak, uzun yolculuklara çıkacak, evinin yolu seni unutacak sonunda hep başladığın noktaya varacaksın, anlayacaksın ki dünya gerçekten yuvarlak..
Sen yağmurları anlamaya çalışırken ben evimin bahçesinde belki birkaç şarkı daha yazacağım sana, saçlarım hala uzun olacak, en sevdiğim renk hala pembe ama tozları sende kalacak..
Bir çok insanla konuşacaksın yolculuklarında, kiminin hayatından geçerken, kimininkini mahvederken,
insanlar pek bir şey yapamazlar ve sana da yapamayacağını söyleyeceklerdir eminim, onları dinleme..
Beni acıtma sebebini soracaklar sana tenha zamanlarda ve sen konuyu şahsi fikirlerinde geçiştirecek, restore etmeye çalıştığın hayallerinden bahsedeceksin, oysa hepimiz bileceğiz;
Kişilikli kadınlar kişiliğini, kişiliği olmayanlar dişiliğini kullanır ve genelde erkekler hep ikincisini tercih ederler..
Alay edebilecek kadar yalnızlaşacaksın zamanla, gitmen gerektiği zaman gitmediğinden; gitmek istediğin zamanlar hep geç kalmışlıklar yaşayacaksın, pişman olmak değil de derin bir kederle hep yapmak istediklerinden uzaklaşmış olacaksın..
Evet, ben çok üzüleceğim mutlu sonların daima bitmemiş hikayelerde yer almasına,  Alice'in harikalar diyarında ağlamasına ve daha nice masalların kandırılmış sonlarına..
Her gün yeni bir şarkı bulacağım kendime armağan edebileceğim çoğunu hitap gibi üstleneceğim ve bir sürü satırlar dolduracağım sonunu asla getirmediğim..
Gittiğin günden beri tenimde faili meçhul parmak izleri.Asılı bıraktın hayatın ortasında,tek dayanağım paslı bir çivi"

Eksik bir şey mi var..

Eksik bir şey mi var, hayatımda,
gözlerim neden sık,sık dalıyor..
Eksik bir şey mi var hayatımda,
gökyüzü bazen ciğerime doluyor..
Öyle bir şey ki bu kolay anlatamam,atsan atılmaz satsan satamam..
Eksik bir şey mi var anlayamam, bak çayım sigaram herşeyim tamam..

N'apıyım?

Midemin fotoğrafını çektirip evin duvarlarına asmak istiyorum;

' baba bak kapasitem bu kadar allah aşkına zorlama o kadar! ' diye..

Yol boyu

İnce,ince hazırlıyor yolunu..
Zira kaldırımlarını ben boyuyorum rengarenk geçip gitsin diye..
Evet, ben yine taşınıyorum...

Bensiz.

Mevsimler bensiz kalacak,
Sonbahar üzülür, dosttuk

İlkbahar belli etmez, eminim
Diğerleriyle sadece arkadaştık
Sıcak demeden, soğuk demeden

Tanıdıklar bensiz kalacak
Bazısı üzülür, dosttuk
Bazısı belli etmez, eminim
Diğerleriyle sadece arkadaştık
Yakın demeden, uzak demeden

Müzik bensiz kalacak
Ama devam edecek
Susmasın zaten asla
Vasiyetim bu değil

Sen bensiz kalacaksın
Belki çok üzüleceksin
Ama uzun zaman için değil, eminim
Sil gözünün yaşını
Elbette bekleyeceğim
Ve inan sadece seni özleyeceğim

!!

Allahsız,kitapsız!
Senin o 7 dakikalık ispanyolca konuşmana sırf o gitardan mi sesi vereceksin diye sabrettim,dinledim
sen ne yaptın? Gitara dokunmadan teşekkür edip videoyu bitirdin ya, ben hiçbirşey demiyorum sana,hiç!
Birşeylerin büyüsü daima bozulur,asla aynı kalmaz, iyi başlayan şeyler daima seni hüsrana uğratır,
özenle hazırladığın kurabiyeleri fırına koyduktan sonra elektiriklerin kesilmesi gibi..
Hayat böyle birşeydir işte,
zamanla değer vermekten çok değer almanın daha iyi olduğunu kavrarsın, en vazgeçilmezlerinin bile aslında vazgeçilmeye ne kadar meğilli olduklarının farkına varırsın.
Ateşe atlamaktansa ateşe atmanın, yanmaktansa yakmanın, feda edilmektense feda etmenin farkına varırsın..
Çünkü bir kez ateşe atlamış,bir kez yanmış ve sen bir defada olsa feda edilmişsindir..
anında kavrayamazsın bunu, biraz zaman biraz sabır gerektirir.
Görmek için bakmak yetmez çoğu zaman,
incelemek,yargılamak,sorgulamak lazımdır..
İnce eleyip sık dokumak derler ya, önceden yaptığının aksine davranman gerekir ve bunu sana zaman aşılar..
Belki çok saçma olacak ama;
zamanla can yanmaz hale gelir, hissetmezsin bile, bir defa kaybettiğinin değerini yeniden bulduğunda anlarsın derler ya, sen zaten kaybetmemek için deli gibi çırpınmışsındır..
Sonra bir bakarsın;
bulmak bile istemez hale gelmişsindir..

sometimes

Bazen ' herşey güzel olacak ' diye düşünüyorum..
sonra;
geçiyor..

Şifre..

Elin avrupalısı evrenin şifresini çözmeye çalışıyor,
ben; alt komşunun wireless şifresini.
Adaletin bumu dünya ?
G-İ-T-M-E-K  B-Ö-Y-L-E   O-L-U-R
N-O-K-T-A

Kardeşlerin ortak kaderi.




Çaresizlik..
Umutların tükendiğini görmek, umutlar tükenirken direnmeye devam etmek..
Herhangi bir eşyada anımsamak onu, adını söylemek sonra bir anda gün ortasında güneşin batması, sanki tüm şarkıların küfür gibi yüzüne vurması,bakmak görememek uzanmak dokunamamak..
İşte böyle başlar her vedanın önsözü..
Bir acı oturur içine, herkesin başsağlığı gibi dilinde sana söylediği o cümle ''zamanla.. ''
Hiç onsuz uyumadım ki ben diye düşünürsün,nefes alamıyorum, düşünemiyorum,konuşamıyorum,yiyemiyorum,içemiyorum..
İlk gün gülümsersin hayata ve bir kaç gün kandırırsın kendini sonra lanetler başlar ardı sıra, hayıflanırsın kendi kendine, yapmasaydı keşke,yapmasaydım bende böyle diye..
Günler ağır ve ağdalı geçer o anlarda sanki zamanı durdurmuşlarda bile bile işkence yapıyorlar gibi sana..
Uyandığında yine ilk onun adı düşer aklına, Allahım dersin ne olur al artık içimden.
Belli aralıklarla konuşursun anlatmaya çalışırsın herkese onu,gülüşünü,lanet olası gidişini,seni yarım bırakıp acımadan nefesini kesişini..
Sevmiyormuş dersin, nasıl sevemez beni, onca zaman o kadar mı değersizdi..
Kalp sıkışır dil tekerrür eder, zaman geçer..
Bir zaman sonra uyandığında değilde ılık bir esintide adı düşmeye başlar aklına, deniz vurdukça kıyıya,
yağmur düştükçe avuçlarına ama öyle bir şeydir ki bu gülümsersin yalnızca, iyikilerin başı bile olmaya başlar belli bir zamandan sonra..
Sonra,sonra,sonra..
Ara,ara gelmeye başlar aklına,
haftada bir kaç kez anmaya,
birde bakmışsın ki içinden sıyrılıp uçmuş başka dünyalara..
Güzel şeyleri anımsıyorsun artık aslında, işte o zaman gerçekten bitmiştir sayfa.
Lanet etmiyor,hatırlamıyor,zamandan şikayet etmiyorsundur artık,aylar geçmiş kalp ritmin düzelmiş olağan insanlardan farksızlaşmıştır artık oda.
Belki bir gün karşılaşırız bir yerde diyerek kapatıveriyorsundur konuyu, bazı cümlelerde ona değiniyor başkalarıyla nokta koyuyorsundur..
Belki söylemesi çok zor olacak ama bir başkası için kalbinde bir bahar telaşesi hazırlıyorsundur..
Zaman,
öyle garip bir mucizedir ki,
acının en derinini ciğerine işler zannederken sen, zehrin panzehirini damarına enjekte ediyordur aslında..
Unutamam zannederken sen, gün gelip çıktığında karşına öylece bakıyor,gülümsüyor ve çekip aldırmadan,korkmadan devam bile edebiliyorsun yoluna..


p.s;
Öyle tanıdık geliyordu ki abim dökerken o cümlelerini bana, diyebileceğim tek cümle kalıyordu dudaklarımda,zamanla..


'Benay,Şimdi bana hiçbirşey demeyin,ya onu içimden alın ya geri getirin.. Çok sevmekten korkuyorum ki delireceğim..


toplasan avuçlarıma yıldızları, tatmadım ki hiç ben böyle bir acı..
Yüreğim yangın yeri sanki, ateşlerde yanıyor acı acı..'

Tarçın..

Tarçınlı süt ve tahinli kurabiye seni en çok bunlar özetleyebilirdi herhalde..

.

Ve son sözümüzü söyleyeceğiz bize inanlara;
Terbiye borcumuz yok dünyaya !

Esila'm

Nice yıllara meleğim,
nice güzel,uzun,sağlıklı,mutlu geçireceğin yıllara..
Benim küçük kusursuz prensesim;
her daim mutlu olman adına, iyiki doğdun..

another mind.

Buralara yazmak ne anlamsız aslında;
herkesin aklında bir başkasıyken..
Hani yenemezdim,düşerdim,ayağa kalkamaz,dikilemezdim?

cry me a river..

sen bir damla özlersin,
ben bir nehir ağlarım..
Model söylediğinde güzel oluyor,dinleniyor,eşlik ediliyor eşliğinde içiliyor muhabbete giriliyor özleniyor.
Model söyleyince bir başka zamanlar akıla geliyor.

Model - Yalnızlık senfonisi

Şans..

En azından bir kere daha hakkı olmalı insanın..
Oyunlarda bile 3can verilirken gerçek hayatı bir seferliğe dayandırmak çok adaletsizce olurdu..

Yardımcım

Artık ayakkbılarımı - kıyafetlerimi bizim oğlan seçiyor bende iki saat onumu giysem,bunumu giysem diye telaşe içinde kalmıyorum,
oh ya üzerimden kocaman bir yük kalkmış gibi birde cornetlerimin dibine saldırmasa..

En çok..



son yolcusu o eski zamanların
sana yazmış özlem dolu mektubu
tek derdi güzel sonları masalların
gözyasları doldurmus giderken boşluğu
en cok beni severmis o
beni aramış gözleri giderken
en çok beni severmiş o
beni aramıs gözleri

kalbinde belirsiz bi yolun kuşkusu
titrek sesinde umutların avuntusu
bir mendil eski bir resim bulduğum
tahta masasında bilmeden unuttuğu..

p.s;
Asfalt Dünya - En çok beni severmiş o..

silent.

Bazı kareler vardır gözlerini kapatsan dahi üzerine yapışır..

Nükleer Başlıklı Kız - Eğer istersen..

p.s;
kanatlarım yok ama uçabilirim..
Tamam,sen haklıydın..
mutlu ol şimdi.

Kahvaltım..

Aşırı güzel bir kahvaltı yaptım,aşırı mutluyum evet artık uyuyabilirim sanırım..

p.s;
O değilde biz lisedeyken okulda kahvaltı yaptığımızda bir simitle doyardık şimdi niye bir simit bir poğça ile anca doyuyorum? Bünye aynı bünye yok hayır simitlerimi küçülttünüz?
Bunu neden yapıyosunuz,neden benim pskolojimi bozuyosunuz,neden!

İsyan;

Uğur'un isyanına gel;

'facebookumuz yok diye biz sosyal değilmiyiz arkadaş,biz modern değilmiyiz! '

p.s;
yok arkadaşım fb yoksa bizden değilsin.

Çalışma programım

Kendime hazırladığım çalışma programına baktığımda kendime aşık oldum.
Sınavlar 21 mayıs pazartesi başlıyor benim programım;

'20Mayısa kadar kafana göre takıl,20 mayıs akşamı otur istatistiğe-finansa kas oldu oldu,olmadı canın sağolsun yat uyu sabah erken duaya kalk.'

just;

Avril - wish you were here.

follow.

Zannedilir ki twitterdan takip bırakıldığında hayatınıda artık duymak,bilmek,görmek istemiyorum.
Pek zalimce,pekala öyleyse.
 unfollow yaptım gitti noktası bende dursun

duvar..

'nereye baksan ondan bir parça var gibi..'
Parçalara ayrılmış beynin inatla hala aynı zaman diliminde işli,koşmaktan yorulmadı hala bu beden neden hala bu ısrar neden hala aynı cümlede dil,neden özlüyor kalp neden onun için alınıyor nefes.
'elimi uzatsam tutar mısın..'
Ah,bir uzatsan..

p.s;
badem - gittiğinden beri..

Please say there's no regrets

Sana doğru koştuğumu hatırlıyorum, ve çekmecenin dibinde gizli kalan boşluğumla sana getirişim uzun bir süreden sonra.
Gülümsemiştin tpkı güneşin batışını umuramadığımız gibi ve düşünecek hiçbir sorun yoktu.
Zaman akıyor ve sen aynı şekilde ellerimi tutmaya devam ediyordun öyle kaba duygulardan yoksun huzurun eşiğinde zamanın umursamadığı köhne köşelerde seviyorduk çünkü biliyorduk omzunda nefes alabildiğim sürece vardım ve sen kucağımda uyuyordun..
Kalbimi dinliyor nefesimi kontrol ediyordun,ateşimi ölçüyordun ben uyurken ve başucumda dua ederken aslında baktın ki olmuyordu ve biz sadece düşündüğümüz kadar iyi değildik,biz başaramıyorduk..
Bir gün incitici laflar sarf ettiğimiz zamanlarda koşarak sana sarılıp ağlayışım ve saçlarımı okşayışın tıpkı duaların kabulü gibi, ağlayarak uyurken dizlerinde saçların hala ellerimde, gideceğini-gideceğimi bile bile sen vedaları sevmiyordun.
Ve biliyorsun ki asla bizim kadar iyi olmayacak hiçbirşey, hayatının doruk noktasında gözlerin takılı kaldığında ve ellerin benden çok uzakta olduğunda istediğin kadar iyi hissetmediğinde ve yalnız kaldığında.
Gözünün takılı kaldığı bir eşya gibi şimdilerde sessizce bakmak sana yüzünü anımsayamamak hıçkıra hıçkıra ağlamak ve sen asla kıyamazdın, mecburiyetindim senin yapman gereken bir ödev asla yarım bırakamdığın bir iş gibi aslında hep daha iyisi.
Unutmamıza asla izin vermek istemediğimizden yağmurda ve güneşte hatta karlar yağdığında beraberdik hep daha fazlası için..
Sonra;
çirkin şeyler yaşanılan bir akşamla başladı herşey sonun başlangıcı diyorlardı buna yapma diye yalvarabilirdim dur lütfen,hayır ona öyle bakma,hayır ben daha iyisiydim,hayır sevdiğindim ve bizim şarkımızda dans edebilirdik,lütfen diyebilirdim halbuki sadece izledim.
Uzaktan bir tabure çekip olana öylece seyirciydim,daha fazla ne kadar katlanabilirdim oysa gülümserken sen bu ilk defa oluyor diye yalan söyledin,hayır ilki bizdik,banada mı yalan söyledin.
Bardaklar boşalıp doluyor ben seni izliyordum,sinirlenmeden üzülüyordum tam dokunup yapma diyecekken vazgeçiyor sonunu merak ediyordum,uyuyor olmalıydım ve sen kötü bir kabusta rol alıyordun daha iyisini isteyip beni kenara koyuyordun,hayır daha iyisi bendim,dayanamadım sen bizim yapbozumuzun parçalarını tek tek kaybederken kalktım ve gittim sonrası birdaha asla karşılaşmadık..

Gülümsemiştin,tıpkı güneşin doğuşunu umursamayıp uyumaya devam ettiğimiz gibi,kahvaltıyı öğle vakti yapıp film izlerken mısır yemek gibi,etrafa dökmek hiç sorun değildi,çünkü biz en iyisiydik..

p.s;
Avril - Remember when..

...

Ve yavaş,yavaş korkmalısın. Çünkü bu sabah yemin ettim.
Seni acıdan kıvrandırmadan,can acını yudum yudum tatmadan vazgeçmeyeceğim.
İnceliklerden kırılacak halim kalmadı benim ama vedalar soğuk olur sen üstünü sıkı giyin..

p.s;
Bu arada kupayı biz aldık sapıda sana kalsın.

Rengim..

Birine canm demek,yeniden,içten,samimi..
Zaman herşeyi çözer demiştik,onu bana getirdi,sarıp sarmalasın yarama kabuk bağlasın diye mi?
Çok sevmem için mi..
'dünya yansın koyverdim,bana biraz renk ver..'
Bazen düşündüğüm anlar oluyor, öyle inanıyorum ki ona, iyi ki bu olanlar başıma gelmişte böyle bir adamı tanıdım diyorum artık hiçbirşey acımıyor, acıyan tüm yerleri o parmaklarıyla bastırıp gülümsüyor ilk defa birinin gözlerinde görebiliyorum bunu fırsatçılık yok,bencillik yok,biz varız..
Öyle sabırsız ki, gelmek için davet bekliyor gel dediğim anda gülümseyerek yoldayım diyor..
'aç kapıyı ne olur dışarıda kaldım, çok üşüdüm sıcağına bel bağladım..'
Konuştukça sevdiğimi,geldikçe sevildiğimi hissediyorum,özel hissettiriyor, ne çok hasretmişim buna, canım diyor,benay diyor,sen diyor,biz diyor..
Eskiyi konuşuyoruz hiç çekinmeden,geleceği anlatıyor terreddüt etmeden..
'en başından biliyordum adalet vardı,hiç kimse duymasa bir duyan vardı..'
Sevgi paylaştıkça büyür,inançlar yeniden filizlenir konuşmaların şafağında, anlamlar çoğullaşır cümlelerde, ne olur bozulmasın artık..
Dürüst geldik birbirimize biz, kötü zamanlardan pay çıkartıp ömür bitçik bize, biz olmaya karar verdik, isimlerimizi ard arda telafuz edip cümle kurduk, o bana şarkılar yazdı biz yatağın üzerinde oturup beraber söyledik, o saçlarıma dokundu ben gülümsedim,giderken saçımdan biraz kesti,öptü,cüzdanına koydu..
Kavga ettik..
Bağırdık..
Sustuk..
Koştuk,sarıldık..
Gururu bıraktık biz,sevmeye adapte olup birbirimize yöneldik..
Biliyorum ki en iyi ilacım,en iyi sırdaşım,en yakın arkadaşım tek bir isimde şimdi..
Omzumda ki martıya ismini verdim,
benim yerime o öptü..

Huzurun huzursuzluğu.

Söyle, ruhun orospumu?
Tek kişilik aşk seni doyurur mu,
Tanımasaydım ki seni,
yutacaktım belki hepsini..
Hiç mi yorulmaz o beynin,
bin türlü belaya hep meğilin..
Bense tek tabanca sana geldim,
tutmayı sen beceremedin..
Bir sen,bir ben,birde kavgamız,
üç kişilik bir travmayız..
Ne kadar kaldırırsın bunu bilemem,
ama yok,alışkın değil ki bünyen..
Söyle hadi çok acımıdı mı,
zor mu geldi yoksa kaldırdın mı..
Kolayı seçmek senin e-halin,
yokki sana anlatmaya mecalim..
Söyle çocuk, çok koydu mu?
Kötümüsün yoksa huzurlu mu..
Benim ki bela anmazdı dilim,
ama Allah belanı versin senin..

Yan Etkileri..

Aşkın yan etkileri;
- Kıskançlık krizleri
- Midede oluşan kaybetme korkusu bulantısı
- Sürekli bir 'acaba şimdi ne yapıyor' paniği
- Aranmadığınızda unutuldum depresif halleri
- Herşeyden kıl kapma atakları
- Kavga sonrası gönül almak için yırtınma çabaları
- Ben daha çok seviyorum polemikleri
- Bugün göremedim tripleri
- Görüşmediğiniz zamanlarda aşırı tatlı alma isteği
- Yanyanayken iştah kesilme problemi
- Tartışma sonrası fazla sigara tüketimi
- Küsülen durumlarda sürekli uyku hali
- Çalan şarkıların hep ona yazıldığını düşünme durumu
- Güneşin doğmasıyla derin bir özlem durumu..

Bizim oralarda buna bile,bile lades derler.

Kasmamak lazım.

' Uğraşamam aşkla meşkle ben hayatımdan çok memnunum '
Cümlesini kuranların kuyruk acısı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Farkındayız,kasmayın.

Ne geceydi ama..

Pendikten başlayıp;
bostancı, cadde, erenköy, kadıköy, üsküdar, kız kulesi, istiklal yapmışlığımız var.
Evet hepsini bir gecede ve dün gece yaptık.
Döndüğümüzde gece saat bilmem kaçtı..

p.s;
Belki de sağa kırasımız gelmiştir..
O değilde bizim boğaziçi köprüsünde ne işimiz vardı??

Es.

Es nereye istersen,
nerde çok sevdiysen..

uzun ilişkiler aptalların işidir.

Sonra bazen düşünürsün, iyi ilişkiler aptal insanların işidir.
Çünkü zorla başa çıkamayacak kadar güçsüz,tartışmaya giremeyecek kadar cesaretsizdirler, böylelikle savunmalardan kaçınır düz mantık seviyede ilerler.
Zeki insanlar hayatta yalnız kalmaktan ziyade aynı dalda çok fazla vakit harcamayan tiplerdir.
Tutkulu, kıran-kırana bir aşk yaşarlar aşk değil belki savaş ama her piyon devrildiğinde bir tutku açığa çıkar bir balık kıyıya vurur bir yıldız kayar ta ki şah çekene kadar.
Matı kabullenene kadardır ilişki boyutun, her şah kelimesinin ardından mat gelmez direnirsin siyah beyaz tahtada karelerin arasın da iki şah bir at kalana kadar bilirsin atın yolu L dir köşeleri tuttuğun müddetçe nefes alırsın..
Uzun ilişkiler aptal insanlara mahsustur çünkü satrançtan anlamaz onlar, dama oynarlar karşılıklı sınırlar hareketli hareketler sınırlıdır her taş bir adım ilerler mesela, bir adım o gelir bir adım sen gidersin ona.
Dilediğince sürükleyemezsin kaleni, bir o seni yer bir sen onu, saygısızca deviremezsin fillerini, vezirinle kafa tutamazsın şahına, satranç bilmez onlar işleri güçleri varsa yoksa dama.
İyi ilişkiler aptallıktır,
aldığı her değeri altın semer - eşek ilişkisine dayandıran bir toplumda birine değer vermek düpedüz kendine saygısızlıktır.

sevimsiz.

Bazılarımızın espiri anlayışı hala ilk okul sıralarında takılı.
Üstüne varmayın,yazık..

Evim..

Denize doğru uyandım, derin bir nefes aldım..
Telefonun öteki ucundan saçlarını okşadım..

kapasite meselesi.

Bir şey fark ettim.
Çok güzelim hacı.
Siz buna megolomanlık diyerek geçin.

p.s;

Hollywood kızları hepsi bahane, benim gibi var mı gösterin bir tane
yanımda olması gerekenler,
yanımda var bak teker,teker..
Kural basit.

Ne diyebilirim ki;
bunu hiç tahmin etmemiştim açıkcası..
Ama doğru olanda buydu, aferin sana,aferin.

Bugünlerin yarınları da var.

Uyuma - ders çalış - sabah duş al - sınava gir - bir şeyler ye - ders çalış..

p.s;
UYANIK KAL!

birde;
seviyorum ama deyip duruyorsun ya hay ben senin amana koyayım..

Çok açık.

Omzumda bir martı dövmesi;
kanatları açıp göğe doğru yükselen..
Altında bir not;
Carpe diem..
Bence yeterince açık..

Yine de yine de zor olanı yapalım

Kaçma böyle,
senin aklını almışlar..
Sana kalmam bende,
bana yollar yollar bulmuşlar..

Sen nerdeydin, sana kim sundu hayatının aşkını?
Sen kimleydin, bana kim buldu senin gibi şaşkını?

Karpuz!

Demirimle ilk karpuzumuzu bugün eve gelirken aldık,
afiyetle yedik, çıldırıyoruz biz yaa!!

Bulutlu

İyi ki havalar güzelleşti artık kombiyi kapatalım dedik,
hava hemen cortladı.

p.s;
bunu bize yapma yahu,öğrenciyiz biz.
Neyse ayın 7si..

6.

Çünkü sen benim kanadımsın,
belki de en büyük yaram.
Gökyüzümsün belki de nefes aldıkça ciğerime dolan.
Çünkü benim cümlelerimsin,
hep keşkesiz başlayan,
sonlarına iyi kileri iliştirdiğim bitmeyen bir roman.
Bazen hayıflandığım anlar olmuyor değil tabi,
ama senin çıkıp çıkıp gelmelerin gülümsetiyor beni.
Denizim oluyorsun bazen etek uçlarıma vuran,
rüzgara sevda benimkisi nefesine hasret olan.
Ve gözlerinden bakmak,
ilişmek dünyaya,
iki ayrı düğmeyiz belki ama hala aynı vücutta..

Gkhn'a

Bende her satır başlarında italik yazmak isterdim seni,
özlediğin sokakları ayağına serebilirdim o vakit,boynunda ki medeniyet yularını yakabilirdik belki de bir gece vakti tıpkı özlediğin  gibi.
Sonra şiirlerle besleyebilirdim gözlerini, saçlarını uzatır,tarar belki sonra yeniden kestirebilirdik,
hatta belki de değişiklik yaparak benim saçlarımı kısacık kestirip seninkileri uzatabilirdik.
Ve böylelikle süregelen alışılmışın dışına çıkar,
rollerimizi değiştirirdik.
Bir gece vakti bağıra-çağıra istiklalde şarkı söyleyebiliriz mesela,
azca bir vakitten biraz sonra,
sen mangal yaparken terasta,
biz 'dillerde name adın' diye bağırabiliriz teras demirlerinden Marmara'ya,
sonrası tren istasyonları..
Duygudan yoksun insanların nefislerinde kapanmak bilmeyen o açık yaralara tuz basar gibi tren istasyonları..
Anlamı bizde
Ve son sözümüzü söyleyeceğiz bize inanlara; terbiye borcumuz yok dünyaya..

p.s;
' sakın üşütme. sakın yaşlanma. sakın yıkılma. sakın, sakın, o güzel ruhunu ayaza tutma. tahtadan defterler yap, deniz kabuklarından kutular, şiirin yetişemediği müzikleri duymak için kalbini yastığın altına koy. senden çalındıkça çoğalan hayatı, gözyaşlarından çıkardığın mutluluğu anlat. gözlerindeki aşkı değdir parmaklarının biçimlediği rüyaya. senden bana ulaşan rüzgarın da adı bu olsun... bana içeriyi bilmiyorum diye daha çok kız, ama ne olur daha güzel kız.'

New Car

Bizim artık Lila renginde, kasa tipi Cabrio, Mercedes SLK 230 Kompressor olan bir vasıtamız var.
Okulda ki şeklimiz tavan.
Arkasına yazıyı da çakmayı planlıyoruz;

'' Yolların ustasıyım,gözlerinin hastasıyım hacı ''
Yeşil gözlüyü de öne,yamacıma,yamacıma bindirip dolanasım var,sabahlar olmasın.

Kal(a)madım

İçim sızlıyor doğru,
ama sana git demekten başka yolmu var.
Onların doğrularıyla büyürken,
İçine hayat çekmek değil kolay.

Sesim çıkmıyor doğru,
ama bağırsam kime ne faydası var. 
Bedelli mutluluklar düzeninde,
yüreğe güvenmek değil kolay.
Gerçeğin kenarından,
hayatın düzenine,yol bulup ben akamadım.
Bugün budur pencere yarın kışla yüzleşince;
çok üzgünüm kalamadım.

Mouse'm

Salondayken bilgisayarın sağ usb girişinden,
mutfaktayken sol usb girişinden çalışan bir mousem var.
Yer seçiyor pezevenk!

ohua

Profesör tarafından Asistan seçildim ben!!!!!
hihuuuvvvvv
cıs-tak cıs-tak..
Nasıl bir sunum yapmışım yani gerisini siz düşünün

Don't leave home

Belki de güneş yüzüne vuruyor ve sen aldırmadan gitmeye devam ediyorsun.
Hiç kimse seni çekip alamıyor belki de bu yüzden üzülüyorsun.
Huzursuzluk bir gölge gibi peşini bırakmıyor ve sen aldırmıyorsun,
ruhunda koca bir delik,artık umutlarla yama yapamıyorsun.
Bir çocuk gibi ellerin yüzünde duruyor,
oyuna alınmayacak kadar küçüksün, sanırım bu seni acıtıyor.
Ve korkuların;
her gece senin için yeniden doğuyor,
gülümsemek bile bu denli çaresizliğin içinde işe yaramıyor,
sanırım;
kaybediyorsun..

Kapak.

Şans!

Allah'ım sana söz veriyorum bundan sonra gece-gündüz-öğlen-yatsı fark etmeyecek hep kleopatra gibi dolaşacağım, ama bir kez daha nolur,nolur,nolur!

Günaydın

Günaydın annecim;
Seni seviyorum.

p.s

Pizzayı eliyle yiyen insan;
samimidir,içtendir,korkusuzdur,cesurdur,yüreklidir,AÇTIR nokta

Tripler.

Sevmiyorum ben şu tripleri;
' beni yalnız bırakın, beni kendimle baş başa bırakın, benimle konuşmayın, yalnız kalmak istiyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum ' vs.
Sonra da iyi peki diyoruz, bu şahısla muhattap olmuyoruz sonra ne oluyor?
G*tüm,g*tüm isyana bağlıyorlar;
'çok yalnızım, beni anlayan kimse yok, bunalımdayım'

p.s;
Ha bu ne diyi ya??
Bende kendimi dengesiz zannediyordum, anne bak benden beterleri var ben normalmişim aslında, iyiyim ben ya, valla..

..

Sanki tüm hayatım boyunca yanlış melodiyle dans etmiş gibiyim..

Uykusuzluk sarhoşu.

Uyandığın da bazen yüzüne güneş vurmaz ya, hani kapalıdır o gün hava, derin bir nefes almaya bile yetmez ciğerlerin, yalnızsındır bu koca şehirde, yine yalnız uyanmışsındır kimsesizliğine..
Özlemin dile gelir, konuşur uyku mahmurluğunda, ayılmaya çalıştıkça bir yandan uyku sıkı-sıkıya tutar kollarından, bir sıfır yenik başladığını hissedersin hayata o sabah..
İşte öyle bir anda;

Yapabilecek bir şeyin yoktur,boşuna kasma.Çok b*ktan bir durum içerisindesindir.

Konu falsa, her türlü!

İstanbul'a gidene kadar, annem yapana kadar, şimdilik en iyisi bu.

Yerse?

Seni seviyorum demek kolay. Sıkıyosa hızlıca;

Ramazanda Rizeli Rıza rümeysaya; radyo , radyoaktif , ruh , rencide , ralli , radyo , ring , rengeyiği , radyoloji , rivayet , ranzarot nedir diye sormuş?

Desene.
Salak seni.

İdda kuponları.

Anneannem namaz kılıyor bizse idda kuponu doldurmaktan bahsediyoruz kuzenle.

- Ya bak bunun oranları güzel fazlamı yatırsak?
- Ya yatıralım yatırmasınada, parayı harcadık
- Tüh ya bayada veriyor karşılığında..
- Napsak ki..

diye kendi kendimize konuşurken anneannem namazı bitirip başlıyor;

- Gerçi haram ama ben vereyim size kupon parasını
Biz şok,
- Harbi mi anneanne?
- Anneanne bir tutsun seni hacca göndericez valla,söz

Anneannem çıkartıp veriyor parayı ve devam ediyor;
- Det, öyle haram parayla haccamı gidilirmiş, alın siz işinizi görün
Ve kuzenim son noktayı koyuyor;

- Hatun tutsun da, biz o parayı gider bankada değiştiririz ama yok illede gitmem dersen ben burdan Rusyaya akarım onun sevabı daha büyük,torun seversin ki onun duygusu bambaşkadır, gitmiş kadar olursun o mutlulukla.

p.s;
okunmuş paraydı sanırım, kupon yatmadı,yine köşeyiz,hayırlısı.

Dedemin kendi versiyonları

Kuzenimle şuursuzca tartışırken anneannem;
- Ceza vericem ikinizede, çok ayıp yaptıklarınız, dedi bizde hemen birbirimizi savunmaya başladık dedemse bir köşede bize nasihat veriyor ama dinlediğimiz yok duymuyoruz bile biz hala ama;
- Ama anneanne aslında onu biz yapmadık,şunu kuzenim yapmadı başkası yaptı gibilerinden olayı örtpas etmeye çalışıyoruz dedem hala kendi kendine nasihata devam ederken o cümleyi kurdu

- Şarapçının şahidi bozacı..
Bir anda ortalıkta ses seda kesildi, tepkimiz;

- Şarapmı var?
- Bozaylada şarap gitmez ki
- Şirince olaydı iyiydi
- Ya yanındada peynir off
- Alsak mı?
- Valla köşede var elmalısı çok güzel
- Ya hadi kalk

dedem;
- Daaayyyttttt!! Edepsizler!!

p.s;
E dedecim öyleyse atasözleri tam kıvamında söylemen gerek, yoksa şeytan azapta yani..

Hukuk..

- Dersimde yemek yiyerek ders dinleyemezsin!
- Açkende ders dinleyemem hocam..
- Allah belanı versin!
- E hukuk dersi alıyorum ya...

p.s;
Yok artık atılmıyorum dersten öyle,seviyorlar beni,numaramı ezberlemelerinden belli...
Tağbi güzelim..

Yenilince böyle oluyor

Özür dilerim gkhn, paylaşasım geldi vur beni..
Özetle;
tavla oynamadan önce gkhn dedi idda koyalım ortaya diye;
o kazanırsa önce waffle ısmarlayacaktım sonra adalara gidecektik, ben kazanırsam Efendi'de karışık waffle ısmarlayacaktı.
Sonuç; kazandım.
Ben kazanınca zaten erkek adam kadına hesap ödettirmez oldu, bahaneni yirler,savunmanı yirler

Yemek maceralarımız.

Menümüzde erişte vardı anneannem yapmış, malum genciz biz, zamane çocuklarıyız ne anlarız erişteden, üzerinde ceviz ve keş..
Ketçap sıkmak istedim ve sordum;
- Anneanne ketçap nerde, makarnaya sıkıcam da..
Dedem tek kaşını kaldırdı yüzüme baktı ve ;

- Erişteye öyle şeymi sıkılırmış! İstanbul çocuğu seni, milenium çocuğu seni, cadde çocuğu seni...

Beni bir gülme tuttu hele o milenium çocuğu seni lafına, sıkasım geldi yanaklarını..
p.s;

Dedecim, ben o ketçabı avucuma sıkar sonrada yalarım  sen  yine öyle tatlı,tatlı İstanbul çocuğu seni diye kızacaksan, dökerde yalarım.

Ballı süt..

Anneannemlerde kaldım 4 gün kadar e malum hastayım öksürüyorum daha fazla üşütmeyeyim diye yanlarında yatmamı söylediler kabul ettim.
Gece öksürürken 4de birisi dürttü yalnız yaşamanın verdiği tepkiyle anında fırladım bir baktım dedem, elinde bir bardak sıcacık ballı süt..
- Kızım öksürüyorsun şunu içte öyle uyu..
Bir mutluluk,bir burukluk içtim uyudum.
Ertesi gün nöbeti anneannem devir almış bu sefer o uyandırdı 3 civarında yine ballı süt içtim uyudum derken derken baktım her gece aynı, artık kabus olmaya başladı birşey değil baldan sütten vücudum reaksiyon gösterip tenim kızarmaya kaşınmaya başladım, söylüyorum artık içmiycem diye yok olmaz öksürüyorsun şudur budur..
Dayanamadım. Dördüncü günün sonunda gittim paşa,paşa hastahaneye ilaç aldım, kullanmaya başladım böylelikle balı süt maceramızda bitti. Kurtulduk.

p.s;
Tamam sevilmek güzel hoşta buda bünye be dedecim, gözünü seveyim!

Ben olsaydım?????

... sonra işte bana o cümleleri kuruyorlar ' senin gibi bir insan... ben olsaydım asla yapmazdım bunu, ben senin yüzüne dokunmaya kıyamazdım..' susup dinlerken dudaklarım, binlerce küfürü ardı ardına diziyor aklım, ağız dolusu küfür ediyor ruhum, gülümserken nazikçe yüzüm.
Çok samimi geliyorsun bana diyorum yalana aşikar olmuş bir vaziyette, sonra dayanamayıp o.çocuğu diyorum senin sözlerinin son kullanma tarihi kaç ay sonra doluyor, vaadlerini ciromu ediyorsun yoksa vadesi dolana kadar zaten çoktan gitmiş mi oluyorsun, senin yaşam periyodunda kaç yedek var, güven konusunda ikna kabiliyetin ne kadar sen kaç senede bıkıp başka yüzler aramaya çıkıyorsun, heybende beni kandırabilecek kaç yalanın var, ben olsaydım yapmazdım diyorsun ya her kandırış zaten böyle başlar, oda bunları söylemişti, ben yapmam direk söylerim derdi söylesene senin ondan farkın ne, benim güvenimi kaybettiğim yer nerde..
Zaten cümleler hep aynı başlıyor bu hikayede,
sözler,vaadler,kurgular,planlar herşey tıkırındayken çok iyi ilerliyor sonra bir yerde raydan çıkılınca zaten bende bitmişti oluyor...
Ne yazık, ne adice, ne karaktersizce bir durum bu.
Düşünüyorum,
ben mi çok değer vermiş olabilirim diye, yine olsa yine aynısını yapardım demekten hiç ama hiç alınmıyorum karakterimi seviyorum, kişiyeverdiğim değer aslında kendi değerim bunuda biliyorum..
Ama diyorlar ' ben olsaydım asla .. ' diye işte o zamanlar kocaman bir SİKTİR çekiyorum.

16 Sonra ev - 2 Ay sonra Portekiz!

Güneş yüzüme vurup uyandıkça evimi özlüyorum, evimde beni özler biliyorum..
Kahvaltılar geliyor aklıma, balkonda kurulmuş bir masa, karşımda annem hem birşeyler anlatıp hem kahvaltı etmek, yaz gelsin artık bu yaz çok güzel geçsin, evim, ait olduğum şehrim, ailem..
Tanıdık kokularla uyanmak istiyorum,
şortumla ekmek almaya gitmek,
gördüğüm garip rüyaları kahvaltı masasında dile getirmek,
kahvaltıdan sonra annemle kahve içmek..
Yazın sıcaklığı,ailemin ışıltısı, ben yine eski ben, tanıdıkları kızları, uyanır uyanmaz ufaklığın üzerime atlaması, bugünde şunu yapalım diye planlar kurulması, evimi çok özledim ben.
Bugünde konusu geçti, burayı hiç benimseyemedim ben, bazı sebeplerim oldu sevebilmek için ama gördüm ki onlar bile yetmedi, zaman sürekli geçiyor ben bir şeylerin peşinde koştururken, dururken, konuşurken, gülerken ama o ev için sayılan şafak yaklaştıkça sanki yaz geliyor, ailemi özledim, en sevdiklerimi..
Sevdiğim herşey oradayken buraları nasıl benimserim?
İstanbul kızıyım ben,
denizi görmeden, kahve dünyasının bahçesinde gün aşırı annemle kahve içmeden, drajeleri tatmadan, gkhn'la şehrin felsefesini sabahları yapmadan,abimin arabasını çalmaya çalışmadan nasıl geçiririm günlerimi..
Evimi özledim şafak O-N Y-E-D-İ !

p.s;
Yazın portekize gidiyoruz, düşünmek bile şimdiden aşırı eğlenceli.

BurgerKing

Burgerda çalışan Özge E. adlı kız tweetynin kopyası o öyle olur da biz rahat dururmuyuz başladık tabi;

- Tweetttyyyyyy koooş nenenn burdaaa
- Tweeetttyyy bkooollll çeeeekkk

p.s;
Demirleyseniz hayat bkool tadında

Az geri kaç.

Fakültenin kapısında dikilip sigara içen profesörümüzün bir sağından bir solundan geçmeye çalıştım mı çalıştım, geçebildim mi hayır, sonunda dayanamayıp;

- Hocam bi az geri kaç ya, dedim mi dedim, ağzımdan nasıl çıktı bilmiyorum ama cevap;
- Efendim, anlamadım,ne yapayım???

p.s;
R yap, R.

Şafağa eren sohbetler..

Gkhn - Karanlık.. Karanlık dediysem elektirik kesintisi değil,bildiğin gecenin karanlığı,zifiri,güneş yok,ay yok, karanlık.
Silent -Bildiğin gece, kimsesizlikten çirkeşleşip ayaza vurmuş karanlık, soğuk en az kendi kadar kibirli, ve fonda bir şarkı çalıyor gesi bağları, 'ey allahtan korkmaz sana bana ölüm var' diyor, sahi ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?
Gkhn - Gece, adı üstünde karanlık, zifiri ve yalnız. Öyle yalnız ve kibirli ki dayanamıyor 'biz' olanlara.. Bizi ayıran değil mi geceler? Her geçen gece bizi 'biz' olmaktan alıkoyan bir engel değil mi? Ölüm var elbet.. Yaşadığımız müddetçe güzel değil miyiz?
Silent - Yaşadığımız müddetçe güzel değil miyiz.. Nefes aldıkça varolmuyormuyuz, varoldukça güzelleşmiyor muyuz.. Bahar geliyormuş hatta gelmiş gelsin.. İçim böyle oldukça bahar bana neylesin? İçimde bahara diş geçiren kışın ayazı varken bahar bana ne desin? Yaşadığımız müddetçe güzeliz elbet ama kışın çiçek açmaz ki ağaçlar, konmaz ki dallarına kuşlar..
Gkhn - içtiğim her dublede sen varsın.. Gönül istiyor ki bitme,gitme hiç. O yüzden kadehin dibinde bırakıyorum birazını.. Biraz daha sen hiç bitmeyecekmiş gibi..Çiçek açmasın ağaçlar,çam oluruz, selvi oluruz.. Ne yaprak dökeriz ne de çiçek açarız.. Çiçek mi açacağız illa.. Kardelen oluruz tepede, yalnız ama soğuğa karşı mukavemetli.. Gelmiş bahar gelsin, Ben seni beklerim her bahar..
Silent - Köşeleri bile olmayan bir bardağa hapsetmek seni diyorsun bana, bitme diye gitme diye kal diye benim ol diye bir bardağın dibi kadarmış mutluluk son duble kadar yakın ve o kadar cesaret istermiş sense son dublemsin diyorsun içmeye kıyamadığım bırakamadığım boğazımda takılı kalan yutkunamadığım.. Oysa ben yunuslar gibi yüzemesem de, kuşlar gibi uçamasam da, inadına martılar kadar özgür olacağım!
Gkhn - Değil kadehe hapsetmek, şişeye bırakıp kapatsam da kapağını, yine gideceksin.. Her gidişin bir öncekinden daha şiddetli olacak.. Her gittiğinde bir parça daha götüreceksin.. Fazla birşey kalmadı aslında. Martı Jonnathan'ı bir balıkla kandıramam.. Yanında rakı bile olsa..
Silent - Uçmak istiyordu Jonnathan, uçmak istiyordu sadece o kadar ve bir gün çok yükseğe çıktı ve diyorlar ki ağır rüzgarı altına alıp, denize gitti martı.. Rüzgarı göğsümde hissetmedikçe tutsak gibi düşünüyorum kendimi, hayallerle bağlasanda gözlerimi yetmiyor bir müddet sonra saçlarımda hissetmeliyim özgürlüğü, yüzümde ve hiç dönmeyecekmiş gibi gitmeliyim. Elbet hiçbirşey olmamış gibi bir gece vakti soluklanmak için yine geri döneceğim..
Gkhn - Özlerken seni, umarsızca gitmekten bahsediyorsun ya alacağın olsun çocuk.. Gideceksin elbet,korkarım gideceksin. Döneceksin elbet, sonrasında ağzımda bir parmak bal, el sallayacağım kokuna..

hüp!

herşey öyle böyle değil bak olacağına varıyor hepsi
ne kadar sıkı tutarsan tut bir yerden sonra kopuyor bak ipi
sende uzun uzun masallar dinlerken kapat gözlerini
rüyalara dalarken anlarsın belki sende beni

O gün hapşurduğumda arkamdan çok yaşa diyince sen
Keşke hep beraber diyebilseydim diye geçirdim içimden
Ama bugün hasta olmama rağmen gelipte göremeyince seni
Nasıl üzüldüm anlatamam bak derslere vurdum kendimi

Bir çakmak istemenle başlamasına rağmen senin hikayen
Öyle sardı ki bu hikaye uyuyamam hiç dinlemeden
Gözlerin bende kalsın hep diye sızlanırken
Birde baktım ki yanıbaşımda sen bu rüya olmalı gerçekten

p.s;
Ben bu şarkıyı yazıpta gözlerinin içine baka baka çalar söylerim de sen etkilenmezmisin, öyle tatlı tatlı gülmezmisin yerim ya

Bugünlerde.

Bugünlerde buralarda birşeyler garip,
ya ben eksiğim buralarda,
ya onlar çok fazla buralara..

p.s;
ya merkezindesindir içinde,
ya dışındasındır, hasretinde.

Yazık.

Duyuyormusun;
hala susuyorlar,
susadıkça adın düşüyor dudaklarıma.
Görüyormusun;
hala ortada yoklar,
kaybolmaya rehavet edilmiş bir günde,
hala gidiyorlar.
Acıyormusun;
acıdıkça üste çıkıyorlar,
acıtmaya meyilli gibi gülüşlerde,
aslında nede çok üzülüyorlar.
Hissediyormusun;
hissene neyse düşen çalıyorlar,
sen kendine saklamaya çalışırken,
ruhunu delicesine yağmalıyorlar.
Konuşabiliyormusun;
dilin lal olmuş, gözlerin ama,
kulakların sağır, kalbin ağır,
tırnakların kırık,
bakışların hala alık,
beş para etmez bir bedende,
bu kadarı da yeter..
Çünkü;
sanada yazık..

Sonrası mühim değil.

Heybeli ada; mezarlık yolunda ki bank.
Marmara manzaralı,sonra yanımda annem.
Gülümsemeli bana,oda sevmeli bu manzarayı.
Derin bir nefes almalıyım, işte diye göstererek en çok buraya aşığım ben, oda görmeli,elimi tutmalı, uzun uzun konuşmalıyız, belki çekiştirmeli hayatı, belki anlatmalı yaşamın amacını..
Ve sonra ben ölebilirim,
sonra gerçekten ölebilirim..
Çünkü sonrası hiç mühim değil..

Huzur..

Şimdi çarşının ortasında sayılırım,bir koşuşturma alanında burada yüzlerce insan var bir şeylerin peşinden gidiyor olmalılar hepsi senden habersiz.
Küçük çocuklar guruba eşlik etmenin yanı sıra daha çok sağa sola saldırıyorlar,tanrım diyorum bunlar canavar olmalı tıpkı bir zamanlar benim gibi,pardon evet bir zamanlar sende çocuktun değil mi..
Yeşil gözlü insanlarda var bu kalabalığın arasında seninkiler gibi değil ama bakmak istemediğim kadar güzel değil.
Sıradan bir kitapçıda efsanevi kitapların arasındayım şimdi sanırım bir kaç romanda senin adın geçiyor, iyi adamlar ve kötü kadınların bahsedildiği satırların altı çiziliyor dikkat çekmek için, oysa ki hiç ilgimi çekmiyor.
Kahveye susamış gibi avuç içlerimde tutuyorum bardağı karşımda sen varsın şimdi yüzün yüzüme dönük küskün gibi bakışların öyle tanıdık geliyor ki sanki yıllardır aşinaymışım gibi ve öylede yabancı sanki ilk defa karşılaşıyormuşuz misali.
Ellerin masada daireler çiziyor hiç ilgilenmiyormuş gibi yapıp aslında gözlerim an ve an her hareketini takip ediyor sanki çıldırmış gibiyim derinlerden bir müzik sağır edebilecek kadar sessiz;
 sinsice ruhun ruhuma ilişiyor,
bir kaç roman senden bahsediyor,
bir kaç insan gözleriyle seni andırıyor,
yoğun bir kalabalık hala bir yerlere koşturuyor..
Sesini hiç duymamanın  verdiği huzurla konuşuyorum seninle, kaybetme korkusu yaşamadan bakışıyoruz gizlice, güvene ihtiyacımız yok burada, işte sen oturuyorsun karşımda, gözlerin yeşil bakıyor, saçlarımın arasında ki rüzgar yüzüne çarpıyor derin bir nefes alıyorsun, derin bir nefes alıyorum..
Ceketin çok güzel,
sana çok yakışıyor, ama giymiyorsun asla işte bu yüzden en çok sende güzel duruyor..
Ve gözlerin,
Tanrım gözlerin,
ben sana baktıkça, gözlerin daha bir güzelleşiyor..

Dr.

Ben tıp okuyanları hep sosyalde sıfır,konuşmada noksan,ortamda kıyıya çekilip kitap okuyan tipler zannederdim.
Çok yanlış düşünmüşüm buradan özür diliyorum,
çünkü bugün gerçekten çok eğlendim,gülmekten yanaklarımın acıdı.
Reçeteye yazdıkları yazı için özel bir eğitim alıp almadıklarını sorduğumda ise koptuğumuz nokta oldu.
Son cümlesi;
-Bir bardak mocha'nın ancak bir gün hatırı oluyor, öyleyse yarın yeniden içmeliyiz!

Bugun günlerden Galatasaray, Kadıköyde yangın var!

Uyan Çovalye;
Derbiye gidiyoruz !
Kadıköy hiç bu kadar güzel gözükmemişti gözüme, şimdi sarı-kırmızılar içinde.
Yan yana olamasakta kalbimiz seninle!

p.s;
Soran olursa UltrAslan bastı dersiniz


Bunda olamadık ama Play off'da Seyrantepede seninleyiz kesinlikle.

with me;

Zor musun sen,
uzaktan uzağa takip ederken sobeledim seni,
artık kaçamazsın ki..
Tehlikeliyken ben böylesine,
korkmazken sen öyle delicesine,
ruhunda açacağım yaraların izlerini bile belirlemişken,
hala korkmuyorsan sen,
inadına çıkabiliyorsan karşıma,
hayır dememe rağmen defalarca....



Gel;
endamın yürüsün,anasının gözüsün,uyusunda büyüsün..
Sabrın sonu selamettir, benimsin inşallah.

Fak!

Bir tanesi doktormuş, diğeri makina mühendisliği okuyormuş , biri hukuk fakültesinde...

Hahaha.. Tamam anne artık sende dersin 'Bizim kızı ne doktorlar,mühendisler,avukatlar istedide bizim kız yüz vermedi ' diye, neyse önümüze bakalım.

Garip heycanlar..

Yavaş,yavaş herşey hazırlanıyor,
set hazır,fotoğrafçı hazır,şarkılar hazır,müzisyenler hazır..

Herkes benden hevesli,
ben?

bazen hayat.

Çünkü bazen çok güzeldir ve yazdıkça yazasın, konuştukça konuşasın gelir.
Kışın ortasında zevkle dondurma yersin mesela, yada tereyağının üzerine light reçeli sürmek gibidir, zorunluluktan ziyade keyiftir seni dengede tutan, keyfin yerindeyse herşey şahane.
Düşünmek anlamsızdır, doğalsındır yapmak istediğini yapar dur noktanda değilde durmak istediğinde durursun, erteleyebileceğin kadar ertelersin mesela faturaları, son ödeme tarihleri geçmiş olan eski konuşmaları, ve böyle süregelen bir alışkanlıktır yaşamak, yaşadığın müddetçe varolmak istersin birkaçının çerçevesinde, bazı fotoğraflar eskir, siyah kazaklar rafa kaldırılır, bazı alışkanlıklar yeni alışkanlıklarla devredilir, susmak üzgün olmak değildir susmak aslında bir çok şeyi anlatmaktır.
Gülümseyerek uyandığın zamanlar olur bir bardak kahveyle eşlik edersin yarım kalan sohbete, en son kimi nerede unuttuğunu hatırlayamayacak kadar iyisindir bazı şeylerde, bazen güzeldir..
Duygu yoğunluğundan ritmi bozulan kalbin eskiye döner, derin bir nefes alırsın bir gece gate'de.
Gece koltuğa dökülen mum lekesidir bazen tüm hatırladığın, iyi birşeydi sanırım bu der ve geçersin.
Kokladığın deniz, tuzunu dudağına çalmıştır parmak uçlarına konarken, balığın oltayı hızla çekmesi kadar heycanlıdır aslında bir yerden sonra, ailenle mutfakta dedikodu yaparken buluverirsin bir anda kendini sonra ertesi gün yine başka bir şehirde.
Tempodan gocunmaz ruhun, çünkü bazen güzeldir,
bazen yeniden başlar,
bazen yeniden gülümsersin,
çünkü bazen hayat,
varolabildiğin kadar iyidir.
' yavaş rüzgarı altına vurup,
           denize gitti martı..'

Ama!

Derste hoca yüzüme bakıp;
- Esneme derste dikkatimi dağıtıyorsun, dedi el-cevap;
- Hocam ağzımı tutamıyorum..

p.s;
Napıyım,bende böyleyim..

No comment.

Şifremi unuttum diyorum gerizekalı mailime yeni şifre gönderiyor,
anlatamıyorum sanırım;
Şifremi unuttum!

Hg.

Ben hangover o game over,
oturduk ps oynadık;
yendim 3 - 0.

Delilik..

Yok böyle bir delilik;
gece saat 1de kapı çalınıyor garipsiyorum ama inadına zile basılıyor kalkıp açtığımda karşımda bizim çocuklar!
- Özledik dayanamadık kalktık seni almaya geldik, hem sabaha kahvaltıda hazırlarsın bize,hadi al pijamalarını gidiyoruz
ne oluyor demeye kalmadan biri eşyalarımı topluyor biri koluma giriyor biri hadi hadi diye komuta veriyor bir anda yola düşüyoruz sonuç olarak yine beraber mutfak muhabbetinde buluyoruz kendimizi..
Gerçekten delilik,ama seviyorum sizi :)

Yaşamak..

Bir sürü koşturmaca, bir an durup biraz sakin demek geliyor, sürekli birileri plan yapıyor sürekli birileri bir şey hakkında konuşuyor istesemde istemesemde katılıyorum bir bakıyorum günler geçip gidiyor, içim dolup taşıyor sanki, ben müzik yapıyorum onlar karşı masadan bize eşlik ediyor, ben dans ediyorum onlar gülümsüyor sonra bir bakıyoruz yine sabah olmuş, yarım kalan sohbet orada bırakılıyor başka telaşlara düşülüyor tatlıyı bırakmışım meğer epey zaman önce gecenin bir yarısı dürüm söyleniyor evimize, bitki çayları yerine kolaya gözümüzü dikiyoruz birazda biz yaşayalım diyip gelsin j&b.
Muhabbeti güzel oluyor tavlalar açılıyor ortada bahis varsa durum fena, sonra evimi özlüyorum arkadaşlarla topluca kalkıp gidiyoruz bir anda dersten çıkıp okuldan biniyoruz süpriz oluyor orada da muhabbet fena..
Beni sevdiklerini söylüyorlar ve onları sevdiğimi söylüyorum sabaha kadar bir o odada bir bu odada, sabaha karşı uykuyla karışık saçmalamaca, ertesi gün caddeye gidiliyor o akşam menüde ızgara oluyor, veda zamanı geliyor annem ağlıyor görüyorum orada, yanından geçip giderken, arabada müzik çalıyor derinden işlemiyor sanki favorimiz Katy perry son iki haftadır aralıksız dinlediğimiz anlar oluyor sözleri sanki tez konumuzmuş gibi ezbere biliniyor..
Yeniden bu şehre dönüş zamanı geliyor, otobüsü esir alıyoruz dünya sanki bizimmiş gibi yaşıyoruz, en çokta gülüşlerimiz oluyor..
Molalarda ellerimiz telefonda, bir taraftan kulağımız geçen kadının saçlarının dedikodusunda, yaşamayı tam anlamıyla yerine getiriyoruz..
Yine akşam oluyor, yine uyku geliyor..
Her güne ayrı bir hikaye sığdırarak uykulara dalınıyor..

yeniden doğuş.

Tamamdır, çekimler..
Tamamdır, müzik..
Tamamdır, yeniden gülüş.
Olmaz mı iki duble rakının yanında aşk..

Yine,yeni,yeniden..

:)

p.s;
Arkadaşlar candır..

Geceden kalmalar

Çünkü bazen arkadaşlar candır.

210106-12

Hepsi bir damla öğrendiklerim, oysa sen ne çok bilmek isterdin..
Küçücük bir veda zamanı şimdi, senin duyamacağın kadar alçak bir sesle çığlık çığlığa kulaklarımda, geriye sadece bir damla, düşse gözlerimden dudaklarına anlayamacağın kadar küçük içinde boğulabileceğim kadar derin bir damla..
 Ne çok severdim, ve çok özlerdim uyurken yanımda yüzünü, sesin her kelimede binbir anlam içeren cümlelerin, bensizde iyiydin hiçbirşeyi etkileyemedim..
Gülümse bana, son bir kez saçlarıma dokun gülümset beni yapabilirsin bunu değil mi, son kez..
İçimden cenazeni kaldırırlarken son kez sarılmak isterdim sana, son kez kucağında uyut sende beni, son kez filim izleyelim, sen seç bu sefer, duygusal olmasın ama gülümseyerek hatırlamanı isterim beni..
En çok filmleri özleyeceğim galiba, birde koltuktan atarken kendimi beni tutmaya çalışmanı, yapamam zannederken her fırsatta kendimi sana bırakışımı, güven duygusu içeriyordu hepsi, her defasında birkez daha emin oluyordum düşerken tutacağından..
Nerede hata vardı bilmiyorum, uzun düşünüyordum oysa ki çoktan çekmişsin sen çizgiyi ayak ucuma bir adım daha atarsam yanardım oyunda, görmedim bir adım daha attım bir adım sana gelmek için yetermiydi sevgilim? ben koştum sana duymadan, görmeden, koştum..
Ne yaptığımı soracak olursan senin istediğin şeyi gerçekleştiriyorum ben ölüyorum ömrümü ömrüne katıp kendime seni son bir kez düşünecek bir soluk bırakıyorum..
Çünkü bazen biter..
Biz istemeyiz ama hayat öyle bencildir ki devam eder, sende ona eşlik edersin, yanımda ol isterdim öyle sessiz sessiz bakma, öyle acıtma, düşmanımmış gibi davranma, sevdiğinim ben senin, öyleyim? Öyleydim lütfen yalan söyle bana öyleydin de mesela hala öylesin hatta, benimle yaşa de bana elimi tut seni seviyorum diye fısılda..
Bir nefes daha yeterdi aslında, dudaklarından dudaklarıma..

.!

(u)mutsuzum.
Suskunuğum, düşünceler, yaşananlar sürekli evre atlayan olaylar.
Büyüyor sadece, zaman beni içine alıp savururken, oysa küçüğüm daha çok küçüğüm gerçekten..
Kar hiç durmadan devam ediyor, hala o kadar çok üzgünüm ki, başımı koltuğa yaslayı izliyorum sadece konuşmadan bana yakışmayan sessizlikle..
Usul,usul gidiyorum kendimden uzaklara, istediğim herşeyi gömerek toprağa, ve ben böyle bir üzüntü düşünmedim..
Hepsi bir kaç damla aslında,
'beni yalnız bırakma....'
Saatler değil günler geçiyor omuzumdan aşağıya süzülürken düşüncelerim, kar taneleri gibi aynı yüzeyde birleşeceği halde gökyüzünde özgürce savurulurken değmiyor kimse kimseye, bütün kavuşmaları insanoğlunun dibe vurmasıyla gerçekleşiyor, işte o an birisi daha geliyor yanıbaşına..
Hepsi bir defter dolusu yazıydı aslında,
hiç bu kadar karanlık olmamıştı karın beyazlığı mesela, insanlar hala koştururken bir yerden bir yere hiç bu kadar boş olmamıştı yollar.
Binlerce duygunun hakimiyetinde hissederken kendimi aslında varolan özlemin etkisiydi herşey..
Öyle özledim ki düşünmemeyi,
kendimi bırakıp akıp gidebilmeyi..
Savaşmak,
yapabildiğim en iyi şeydi, kusursuzca savaşmak, inadına savaşmak, kazanana kadar son günlerde ise kaçıyorum bundan, kazanmayı beklemeden..
Çok yorgunum, artık lütfen..
Analatabileceğim kişiydi annem,
keşke omuzunda ağlarken hepsini dile getirebilsem,
saçlarımı okşasan, artık güvendesin desen..
Asında öyle olmadığımın farkında olsam ama sana inansam,
alsan beni..
Uyutsan..

Kendime ikinci not.

Yorgun ses tonuyla konuşurken; 'sonra birileri hep gider'
her dakikada bir bebek doğar mesela, her dakikada bir insan ölür, ama can her saniye yanar.
Sonra birden durursun, ne yapıyorum ki diye sorduğun anlar gelir, aptallıkların dizlerinin üzerinde, derin bir kaygı sarar budala bedenini, ne çok vermişsin, hiç almamışsın bak elinde hiç birşey yok, üzülürsün, beklenti içinde olmak, kendini kandırmak ve daha bir sürü masal, beklentiler; sadece üzer..
Susmak; çözümdür aslında konuşmak sadece boşuna nefes harcamak ve karşılıklı anlaşmak, yok öyle birşey.
Anlaşılmak; hep beklediğin güvenin kapıyı aralamasını beklemek gibi yada çalmadan kapıyı açmak gibi, öyle de boş yani.
Emin olduğun anlar vardır bu defa kesin dediğin ve hep kendini yinelediğin aslında sadece cesaret ister. Bir gün yapacağım derken o günün hep ertelenmesi gibi bir gün değil, bugün olmalı aslında.
Uyandığımda yapmış olmalıyım, uyanalı çok olmadı aslında kendimi avutmanın dışında geçen zaman biraz düşünceli ve tepkiliydi. Yazık değilmi ki umutlarını beslerken aç kalmak.
Bırak, bitsin gitsin ölmedikçe değer bence, üzüntüler elbet geçer.
Ve o doğru değilse, yanlışları sevmenin manası ne, lütfen biraz kendinide düşün koşma artık biraz yürü hava hala güzel ve gelecek güneşli günlere bahara..
Geçti gitti masaldı bitti iyi ve kötü şeyler hepsi seninle olsun. Ve ben hiçbirşey istemiyorum tarafınca.
İyi dileklerde bulunmak çok aptalcaydı yüzüstü bırakıpta sana birşey olmasın demek kadar onur kırıcı, gururumu okşayacaksa, kendimi daha iyi hissedeceksem ; bende yaptım bir defa değil iki değil belki de sayamayacak kadar, vicdan azabını unutalı yıllar oldu. Suçlayacaklarsa suçlasınlar bence umurumda değil, hepsi okuduklarımdandı pek kabahatim yoktu satırların kurbanıydım aslında.
Derin bir nefes alıp belki de son kez tüm bunlara sakin bir kafayla ' Siktir ' diyorum şimdi, bazen rahatlatır bu cümle seni,bak çok daha iyi hissediyorum şimdi.

Kendime bir not.

O an geldiğinde,
gerçektende, çokta vahimdi..
Çokmu yorucuydu,
acıttı mı, incildim mi.
bence iyiydi.
Koşmak gerek bazen,
bazen durmak, nefes almak..
Ben,
Çok yoruldum mu, koşturdum mu,
durmam lazım..
Belki de;
vazgeçipte yeniden başlamak,
yarım bırakmak..
Şimdi;
çoktan gittim, vazgeçtim,
yürümeyi seçtim,
Bir daha koşarmıyım,
dönermiyim,
delimiyim..