Kustum sessizliklerimi




Aslında yazabilecek hiç bir şeyim yok..
Manasız polimiklere girmiş,çelişkili cümleler kurmuş ve kendimle zıtlaşmış durumdayım..
Faili zaman.. Geçip gidiyor akmayan süreçte..
Anlatabilecek öyle çok şeyim var ki hiç bir şey olmayan aklımda..
Bulduğum zaman anlatacağım..
Ama önce sevmem gerek gerçeği..
Kişiliğimin aynaya yansımasında ki gördüğüm beni sevmemekteyim..
Daha farklı şeyler yapmam gerekli.. Ne bileyim..
Belkide.. Evet..
Şimdi için söylenebilecek fazla cümlem yok..
Uzun bir süre ara vermek adına,
Hoşçakal..

Not..
11,08,07' de kendi adıma yazdığım bir kuram..
Bir süredir onay bekliyordu.. başvurum kabul edildi..



Yağmur..


Yağmur yağıyor bu gece..
Odama yansıyan sokak lambasının dibe vuran ışığında görüyorum damlaları peşi sıra kayan yıldızlar gibi bir,bir düşüyor zemine..
İniltili ve bir o kadarda ıslak seslerini dinliyorum çınlayan uvzumda narin bir elin titrek dokunuşları gibi..
Günlerdir yapmadığım bir şeyi yapıp pijamamın içine tshirt'ümü giyiyorum üşümemek adına.. Kol ağızlarımdan çıkan kol ağızlarını uzatıyorum parmaklarımın ucuna kadar sıcacığım şimdi..
Bekliyordum ben bu yağmuru son günlerde gizlice gülümseyen bu bahar havasında ve sonunda ' çok bekletmedim ya ' dercesine doğuyor geceme ..
Koşuşturan insanlar geçiyor penceremin altından gülümseyerek selamlıyorum ıslanma kaygılarını derin bir nefes alıyorum kokusu sinmiş toprağı öpercesine, derin bir nefes alıp bırakamıyorum..
Şekersiz kahvemi yapıyorum tam bu havanın en güzel mezesi diye yudumlarımdan büyük bir bardağa ve yudumlarımdan küçük bir şekilde içiyorum tadı damağımda kalmışcasına..
Gülümsüyorum bu gece olan biten herşeyin imzası gibi sanki, manasız,sebepsiz,yersiz bir gülümseme yüzümde kendinden emin olan adımlarımın ardında..
Eyleniyorum bu günlerde avuçlarım terlemeksizin koşuşturmacalarda..
Üç kız kalabalık sokakların ardında kahkaha ile ilerliyordu bu gün güneşin batmak için hazırlığını yaptığı sıra..
Gündüzden çok farklı oluyor artık bu şehirde geceler.. Daha albenili ışığa karşın gecenin koyu rengi..
Gecenin anlam ve önemine layık bir şarkı playstimde;
Bertuğ cemil - yağmur..
Testlerin nazik ve bir o kadarda acımasız sorularına yorgun düşmüş gözlerim kapanmaya nöbet tutuyorlar şimdi.
Aklımda bir sürü gereksiz anı, parmaklarımı saymada kullanmamı gerektirebilecek kadar geçen gün sayısı..
Ve..
Gereksiz bir yağmur yağıyor bu gece şehrine tüm gerekli ıvır-zıvırlarına taş çıkartırcasına. Gereksizliğin aslında ne kadar gerekli olduğunu kanıtlayan bir yağmur düşüyor bu gece şehrine..
Dilimde Küçük İskenderin manalı mısraları şehrinize doğacak güneşin beklentisi içinde iken siz..

'' Bir kadavra sessizliği ile ... ''

Sözler anlatır..

Sen güzel kadın..
Hiçmi mutlu olmadın ? Hiçmi sevmedin ?
Hepmi yarım kaldın..

Parçalı hüzün..



Bugün..
Okuldan yeni çıkmış sallana,sallana umursamaz abest tavırlarla olur olmadık şeylere gülerek otobüse yetişme kaygısı umurumuzda olmadan yürüyorduk caddede..
Bir arkdaşın seslenmesiyle irkildim..
'' Bak tam senlik! Şu yanda ki gitaristmidir öyle bir tipi var ''
Hadi be sende tavırlarıyla bakdım yan durağa..
Evet :) oydu..
Beni gördü.. hemen telefonunu eline alıp kurcalamaya başladı görmedim tavırlarında sadece otobüs bekliyorum tavırlarında..
bende görmemiş gibi yaptım.. Mp3'ün düşen kulaklığını tekrar taktım kulaklarıma..
tamda şarkı çalıyordu ya.. When you're gone..İnanılmaz bir ağlama isteği..
Kaçar adımlarla uzaklaştım otobüs durağından arkadaşlarım peşimde otobüse buradan binmiyormuyuz sorularıda ardımda..
İlerde ki bir durağa oturdum..Tam 2 otobüs geçti yanımdan.. Binmedim..
Düşündüm..
O an telefona sarıldığında eskisi gibi direk beni arayacağını düşündüm sanırım..
Paranoyakça bir düşünce biliyorum..
Önce ki senelerde görüyorduk duraklarda birbirmizi..
Koşarak boynuma sarılmalar,hafif tebessümler.. Aklıma bile gelmezken neredende gördüm seni.. Keşke bir saat daha kalsaydım okulda diye iç geçirmeler beynimi işgal altına almış durumda..
Derken bir msj telefona..
'' Lan benay bil bakalım kimi gördüm ! '' Sadece ufak bir tebessüm mesajın karşılığı..
Otobüs geldi.. Bindik biz.. Geçerken diğerlerinin gözleri heycanlı benimkiler ise donuk bir şekilde baktık geçtiğimiz durağa otobüsün camından..
Durak bomboştu..
Hava bugün parçalı hüzünlü..

Huzura kombine..


Anlamlı olan bütün sözlerimi koydum masamın üstüne..
Eskimiş,unutulmaya mecali olunmayan hayallerimde yanında cabası..
Parmak uçlarımla ittim onları her bana doğru koştuklarında.. Öylesine yukarıdan seyretmek onları..
Penceremin hışırtısı tüm bu sessizliği bozan mükemmel ürperti.. Dalgalanan ışık demetleri; ellerime,parmaklarıma,yüzüme çarpıp,çarpıp geri kaçıyor yaramaz bir çocuğun körebe oynayışı gibi..
Ağır başlı bir gece meltemi esiyor sanki kış bitimi odamda.. Septik düşüncelerin epik çözümleri gibi terliyor avuç içlerim..
Bir dergi kapağında görüyorum o hep dile getirmeye çalışıp her defasında seçebilecek kelimem kalmadığı için nutkumda kavis oluşturmuş resmi..
Dikkatlice yırtıyorum.. Artık benimle..
Karanlık odamda cama doğru yaslanıp cebimden çıkartıyorum resmi.. Cebimde kalmakdan rengi solmuş ve bir hayli buruşmuş olan bir kağıt parçası değil bu sadece..
Yada öyle.. Kime ne..
Gözlerimi hafif kısarak ışığa doğru kaldırıyorum resmi saat yönüne ters oranla yavaşça döndürüyorum parmak uçlarımda.. Miğdem bulanırcasına.. her şey bir varsayımdan ibaret onlara göre..resmim,kendim,odam.. Nesnellikte bunun promosyonu.. kanıtlama maksadında..
İşte..
Bu bir varsayım ise eğer.. Yaşadıklarım aslında hiç yaşanmamışsa..
Nesnellik yerine öznellik kullanmaktan yanayım..
yaşadım dercesine..

Deep not:
Sana ve bana itafen ;
Huzura kombine bir bilet aldım..
Sen seversin.. Tek bilet tek bir bedenmişiz gibi..

Düş'e kabin..


ne buz gibi nede sıcacık bu gece..
Normal alal ade sıradan bir vakit.. Her zaman ki çaldığımız vakitlerden bir buket belki de.. Suskunluklarımın dolu dizgin boğazıma kadar yerleştiği anda hiç beklenmedik bir msj telefonda..
Tubili'm.. :) Sanırım yaklaşık 3 sene oluyor görmeyeli,görüşmeyeli..
Bir gitti yeniden geleceğim diye 3 sene oldu :) Kızamıyorum ya ona.. bayağı bir yoğun,soluksuz konuşmadan sonra telefonlar kapatıldı tekrar görüşmek üzere denildi..
rahatça anlatabiliyorum ona her şeyi.. Belki de çok uzakta diye oda anlatıyor anlatmasına ama dinlemeyi daha bir çok seviyor..
Birlikte ne zamanlarımız oldu..Plotonik aşklarımız,okul bahçesinde henüz liseye yeni başlamışken gitar çalmalarımız,dönerciye gidip pasta yemek istiyoruz diye abesliklerimiz..
En güzeli unutmamak,unutulmamak olsa gerek.. Öyle bir zamandayız ki dün yaptığımız şeyleri hiçe sayarak unuturken nasıl oluyorda bu kadar net hafızamda..
Şaşıyorum kendime kimi zaman hani o ard,arda gevezeliklerim olduğu anlarda..
Çıkarttım bileklerimden saatimi,derilerimi,bilekliklerimi..
tatlı bir tını var playstimde.. Saçlarım bukle,bukle dökülüyor gözlerimin önüne..
Değiştim bir anda büyürcesine ama hala oyuncaklarını ayak direterek geri isteyen bir çocuk misali..
Bu gün fark ettim.. Aslında insanın içinde hep var bu çocuksu duruş..
telefonu kapatmadna önce ki son konuşmada..
'' - Sana bir şey söyliycem ama sır sözmü!? - Oyuncaklarımın üstüne yemin ederim ki!! ''
Ve tatlı bir kahkaha iki taraftanda..
İnsan büyüdükçe hayalleride büyürmü ? Yoksa ters orantı kurmayı öğrenip dahamı azıyla yetinmeye,yutkunmaya çalışır ? Boğazında ki o yumru zamanla eriyip kayıpmı olur yoksa durdukça guatr hastalığna yakalanmış bir insan modelinemi dönüşür..
Prematüre hayaller bunlar..
ve son olarak..
Tüm sevdiğim adamlara..

Sen olmasan buralara gelemezdim ben..
Sevemezdim bu şehri anlamazdım dilinden..

Üstü kapalı açık oturum..



Seviyorum gizli konuşmalarını..
Üstü kapalı ima edişlerini.. O an anlamıyorum tabi ki.. Sonradan,tekrar okuyunca farkına varıyorum varılası şeylerin.. Çok konuşuyor,hoşumada gidiyor..
Anlamını bilmediğim kelimeleri hitap biçiminde kullanıyor. Onu takip etmek zor yaramaz bir çocuk gibi.. Nerde, ne yapıyor önceden tahmin edilemez.. Şayet yerini bilmesem ..
İçinde tutamıyor hiç bir şeyi.. Söylemek saklamakdan daha yeğdir diyor ve anlatıveriyor..
Dinliyorum.. Bazen sıkılıp dalıp gidiyorum.. Dürtercesine beni adımı söylüyor toparlamaya çalışıyorum olmuyor.. Oda zaten anlıyor..
Olur olmadık yerlerde 'Rahatsız ediyorum kusura bakma ama ' diye söze başlayıp sonunda ise ' sadece konuşmak istedim ' lafı ile bitiriyor cümlelerini..
Siyah kağıttan,beyaz kağıttan bahsediyor daima.. benim için hiç bir şey ifade etmeyen bu sözcükler bell ki onun için büyük önem taşıyor dedim ya anlayamıyorum..
Şimdi.. Tüm bunları niyemi anlattım?
Bilmem.. Alışkanlıklarımdan vaz geçiyorum..

Çekirge..

Yine yalnız başınayken bir ay içinde geçirilen ikinci trafik kazası..
Yine araba hurda..
Çekirge..
Bir sıçradı.. İki sıçradı.. Üçüncü olmasın lütfen..

Bir Avuç Işık..


Koca bahçede ki soğuk bankta oturuyorum..
Başımı soğuk beton masaya yaslamış mp3den çıkan seslere uyum sağlarcasına ritm tutuyorum parmaklarımla..
Her vuruşumda dağılıyor güneş bin parçaya.. Yayılıyor masaya her bir zerresi.. Sonra akıp gidiyor masanın köşesinden sonsuz ufka..
Umursamaz bir tavırla ritm tutmaya devam ediyorum,tüm sevdiklerim için..
Şarkı hızlandıkça derimi parçalayıp çıkmaya çalışırcasına vuruyor kalbim soğuk beton masaya..
Dökülüyor yaklaşık yarım saat önce aldığım ama hala sıcak olan kahve parmaklarıma..
Akıyor damlacıklar parmaklarımın ucundan.. Elimi hafif kaldırıp izliyorum parmaklarımın ucunda direnen damlaları.. Cebimden çıkarttığım bir mendille siliyorum parmak uçlarımı.. İşte tüm çabaları buraya kadar..
Şarkıda bir söz dolanıyor dilime.. '' Belkide o gece.. Şimdi düşündükçe aptallık etmişim..'' Aklımın en ücra köşesinde kalan hayali canlandırıyor unutulmaya yüz tutmuş bu tekrarladığım sözler..
Gittikçe daha da soğuklaşıyor soluduğum hava,gittikçe daha sönükleşiyor gözlerime çarpan ışık demetleri..
Bacaklarımı birleştiriyorum.. Hafif başımı kaldırıp bakıyorum çevremdekilere..Aynı tepkiyi karşı bankta oturan çocuktan alıyorum.. Kollarının altından hakim tüm dünyaya..Göz göze geliyoruz,hala etkili olan güneş alıyor gözlerimi.. Çeviriyorum başımı.. Uyuklamaya devam edercesine... Süzülüyorum yorgunluğun kucağına..
Playstimde dönüp dururken aynı şarkı..(Popcorn-Yarım kalan şarap )
Sanki birine benzetiyorum onun bu halini..
fakat hatırlayamıyorum..

Sayın Hocam.. Ayıp oluyor ama...

Tatil günleri bitti..
haydi bakalım artık ders başına.. Ee.. Birde kar yağmışsa önceden okuluna ?
Hele ki kaplamışsa bahçeyi.. Dersinde boşsa..
Yapabilinecek tek şey vardır.. Azimli ve hırslı arkadaşlarından kaçmak.. Öyle ki seni her an bir kapı aralığında sıkıştırıp ağzın burnun kar içinde kalana kadar yağmalamaya devam edebilirler..
Bu öyle eylenceli hale gelir ki, bir arkadaşınız heycandan ters üstü düşüverir merdivenlerden.. Düşen birde erkekse? herkes atlayıverir üstüne !
Altta kalanın canı çıksın misali..
Şakacı hocalarınız varsa.. Okulun çatısına çıkıp size şaka yapmaya çalışıp avuçlarınca karı size doğru atmaya yelteniyorlarsa.. Göz göze gelen bir kaç arkadaş eşliğince plan kurmaya başlarsınız.. Hani olur ya şeytani düşünceler.. Nasıl yapsakta indirsek aşağıya diye.. Olağan gücünüzle kanıtlamaya çalışırcasına kendinizi her vuruşunuzda isabet ettirirsiniz ve kimi arkadaşlarınız öyle kaptırır ki kendini.. Ortalığa lafları savurarak devam eder savaşa..
Sonuç.. Zil çalmıştır..
Toplamda 16 yaralı olmakla birlikte bunların ikisi Öğretmen geri kalan 14 ü ise cesur öğrencilerdir.. Gerektiği gibi göğüslerini siper etmiş, pasif kalmamış üstlerinin karşısında ezik durmamıştır. Buz gibi havaya rağmen pes etmemiştir...
Ama yine de sormak gerekir..
Ey küresel ısınma nerdeysen çık ortaya.. Çıkta ısınsın iliğimiz,kemiğimiz biraz..
Son olarak dersek..
Haftanın ortası olmasına rağmen..
Arkadaşlarla tatil sonrası ilk kez bir araya geldiğimiz kendimizce güzel bir hafta başıydı.. Okul çıkışında savruk ama bir o kadarda espiriler ve kahkahalar içinde otobüs beklerken tıpkı düşündüğüm gibi..
' hayat yeni başlıyor.. '

Kısa bir özet..


İçimde kalan hiç bir cümle yok artık,içimde yok aslında..
Kötü düşünceler zihnimi feth etmiş durumda.. Garipserlikler ve tuhaflaşan yollar ardında kar taneleri var.. Hava ne kadar mükemmel!
Sanırım artık herkez duyabiliyor beni.. Ben ne köyüm ne kasaba..
Sitem yada demogoloji yapmıyorum,bunalım yada trip içerisinde de değilim..
Biraz olsun çaba göstermeyeceğim.. Dün bir arkdaşın dediği gibi.. Anahtarın sende olsun ama istersen kopyalarını başkalarına verebilirsin..
Kopyasını verebileceğim bir başkası yok vermekte istemiyorum zaten ev benim,köy benim,kapı benim..
Bozuk saatimin sürekli 17,40 'ı göstermesine aldırmıyorum sanki her an 17,40 mış gibi yaşıyorum.. Öğlene karşı uyanıyorum kahvaltı yerine akşam yemeği yiyorum.. Saçlarımı taramıyorum,konuşcak fazlaca kelime aramıyorum..
Hayır bunalım geçirmiyorum.. Yada belki de geçiriyorum.. Pekala bu öyleyse ne yapmak lazım ? Rahatmı batıyor? Sanırım fazlaca ..
Kendi,kendime sorular sorup cevaplarını kendim veriyorum.. Rahatsız olmuyorum aksine gülümsemek geliyor.. Delicesine :) ( odi.. )
Ah.. Evet az daha unutuyordum.. Mail atmayı kestim.. Yazmıyorumda zaten pek sık ..
Yazabilecek pek bir şeyim yok sanırım monoton ve mat bir tatil geçiriyorum..
Bulmaca çözüp,okuduğum kitaların en sevdiğim sayfalarını tekrar,tekrar açıyorum..
Konuşabilecek bir iki kişi bulursam anlatıyorum,yoksa susuyorum pek kaygılandırmıyor beni öylece susup kalmak.. Elektrikler kesiliyor arada kibrit kutusuyla oynuyorum..
Kısa çöp-uzun çöp hesabı.. epsv'i özlüyorum arada bir ona dair bir şeyler karalıyorum kağıtlara biten kalemlerimle sonrada buruşturup çöpe atıyorum..
Bu onun için sorun değil önemli olan ona dair karalamak.. Bu yüzden seviyorum onu..
Bazen ise onun cümlelerini kullanıyorum kendi kendime.. Kelime haznesine bayılıyorum fakat o bunu bilmiyor söylediği her sözü çaktırmadan not alıyorum sanırım ben o oluyorum ?
Yo hayır.. Sadece söylediklerini dinlemek hoşuma gidiyor yada hatırlamak..
Buraya çok başka şeyler yazmak isterdim örneğin bugün şunu çaldık çok eylendik geleceğiz tam gaz vs gibi.. Sadece ufak bir tebessüm uyandırıyor tüm bunlar bende..
Bilen biliyor zaten.. Birde geçen gün şu konuşma geçti..
'' senin dostluğun bu kadar mı '' diye dedim ya.. Söylediğiniz her şeyi not alıyorum unutmamak adına.. Dost kelimesinin anlamını değiştirdiniz bende..
Dost ne demek ?
Sahi neydi onun anlamı ?

İşte playstim..

Neden yalnızlıkmı yoksa nedensizlikmi bilmem..
Sorun bende mi yoksa çevremde mi kimim ben..
Gökkuşağının altında beni bekleyen umut var..
Oda olmasa zaten ben niye yaşarım dostlar..
Ayrıca sende varsın.. Gömüldün kalbime.. Bulamıyorum seni..

03,15

Yağmurun çiseleyen sesi teşvik eder gibi karşı kıyıda yanıp sönen cılız ışıkları..
Ve dalgalar daha bir azimli kayaları aşındırmaya. Daha istekli ve daha sakin sanki gölgeye çarpan güneşin taneleri gibi ..
Yalnız ve mutsuz hisseder insan çoğu zaman bu sessizlikte kendini peki ya ben ?
Yo.. Hayır..
Sadece gözlerim acıyacak kadar uykuluyum..
Evimden uzak bir uykuya ha gayret..
Özledim geçmiş seneleri..
Playstim : Howie day - collide..
Gece saat 03,15..
İşte gidebilecek en güzel şarkı..
Dudaklarımda ise başka bir mırıldanma..
nanınanına...

02,50



Elektrikler kesildi..
Mp3'ümü ve mum alarak balkona çıktım.. Mermerin soğukluğunda denize bakmak adına..
Uzun zamandır yapmadığım birşeydi bu etraf ne kadar sessiz ve sakin. Sokaktan hızlı adımlarla geçen köpeğin pati seslerini duyuyorum her yer karanlık..
Karşı kıyının ışıkları vuruyor denize mavi ile yeşil rengi karışımı bir hal sergiliyor beyazımsı kıyıya vuran dalgaları..
Evet deniz bu kadar yakın bize.. Bir o kadarda uzak yılda 2-3 kere gidebilecek şekilde.. İnsanoğlu işte hep erteler bir şeyleri..
Ha bugün ha yarın derken geçiveriyor günler sıkıntıdan patlamak üzere olduğumuz anlarda bile asla yapmak gelmiyor içimizden hep yapmak istediğimiz şeyleri..
E haliyle bir başka güne erteleniyor istekler o gün hiç gelmiyor..
İşte tüm bunları düşündüm sakinlikte ve arka odadan gelen kuşların sesleri içerisinde..
Ya yapmak istediğim şeyleri bir türlü yapamadan kayıp gidiverirsem ? Yo böyle olmaz..
Arkamdan bir mirasçımı kiralasam tüm yapamadığım hayallerimi alıp gerçekleştirsin diye? İnsanın kendi yaptığı gibi olurmu acaba ?
Acaba hayallerini gerçekleştiremeden veda edenlerin hissiyatları nasıl oluyor son vedada? bilinmez ama üzünülür..
Bilmem.. Elektiriklerinde hiç gelesi yok..
Su içmek için mutfağa yöneldiğimde telefonumu alıyorum ışık olsun diye e malum ortalık karanlık.. Ama hay aksi.. Batarya zayıf diyor tamda böyle anlarda bitiverir işe yaramaz son teknoloji ve ellerimin arasında can veriyor zavallı telefon..
neyse ki ne kadar ilkel diye tabir edilsede mum var. Muma ilkel diyenleri şuan davet etmek isterim yancağızımıza..
Bu karanlıkta kolayı bardağa kim koyacak ? Hiç istifimi bozmam efem.. Dikerim şişeyi.. Kimileri bunu iğrenç kelimesi ile tabiri caiz etmekte.. fakat bu özgür irade kolada benim bardakta kim ne karışır..
Elektrikler geliyor Mp3'ümün iniltili sesinde.. Aydınlanıyor sokak lambaları yukarıdan aşağıya bir,bir..
Yıldızlar sönmüş gibi oluyor bir an için svep gibi oysa ki karanlıkta ne kadar da canlıydılar biz burdayız dermişçesine..
Uyku bastırıyor hafiften.. Mum üfleniyor ufak bir hareketle..
Gülümsemeler dudaklarda..
Seven ve sevmeyen tüm dostlara, iyi geceler,tatlı rüyalar velhasıl..
Mp3 playstim : Mvo - Bir..

Tik...Tak...


Ders bitti..
Masanın altında ki az kullanılmış bir defter ve yıpranmış olan kitabı çekerek aldım..
Mp3ümü takıp kapıdan çıktım..
uzun bir süre yürüdüm yanımdan insanlar geçiyordu.. Çarparak sıyrıldım aralarından yorgunlukla elimi hafifçe kaldırdım otobüs durdu ve bindim..
Kalabalık koltuk diziliminin yanı sıra tenha sayılabilecek şekilde az insan vardı tanıdık yüzler görüyordum sanki sıyrılırken koltukların aralarından. En arkadan bir önceki koltuğa,hep oturduğum yere camın kenarına oturup mp3ümün sesini açtım..
Snow patrol - open your eyes çalıyordu.. Çaldıkça dalıyordu gözlerim istemsiz şekilde yorgunlukla seferber olmuşçasına ağırlaştırıyordu göz kapaklarımı ..
İnsanlar biniyordu otobüse bir telaş,bir heycan kimilerinde sadece nazik bir gülümseme.. Ve iniyorlardı kimileri umutsuzca kimileri sanki yıllardır beklenen şehire gelmiş gibiydiler merdivenleri hiçe sayarak gidiyorlardı..
trafik ışıkları çalışır vaziyette kırmızı yanıyor ve altında ki sayı havzası az kaldığını gösteriyordu 2-1-yeşil..
Yanıma oturuyorlardı ellerinde poşetler ve çantalarla,baş ucumda bekliyorlardı tüm yerler dolunca.. Fakat naziklik yapamayacak kadar şarkıya destekti gözlerim nazik değildim bugün hiç olmadığım kadar..
Telefonumu karıştırıyordum arada geçmiş mesajlara,ajandada gelecek tarihlere, rehberde ki hiç kullanılmayan ve sadece bir kez çevrilmiş olan numaralara bakıyordum.
yatağımda uyuduğum zamanları düşünüyordum,abimde kaldığım günleri,ders çıkış zillerini,ailece film izleyişlerimizi..
Herşey öyle manalıydı ki ne kadar anlamı yitik toz içinde kalan bir saat gibi görünsede pilleri çalışıyordu hala..
İneceğim yere gelmiştim veda edercesine kalktım oturduğum koltuktan nazikçe gülümsedim yanımda ki bayana müsadenizle der gibi hafif yana kaydı, sıyrılıp geçdim aradan.. Otobüs durdu,indim.. Hoşçakal dermişçesine baktım ardından. Nefes aldıkça soğuk hava kütlesinin sıcak ağzımla buluşması sonucu dumanlar çıkıyordu dudaklarımın arasından. Biraz yürüdüm ev için,sokak köpekleri sevdim tüm sevgimi aşılarmışçasına tüylerine,yürümeye devam ettim ve.. Odamı dahi görebiliyordum o karışıda ki üst yoldan ne anılarım vardı ya bu yolda hepsi geçip gitti tatlı bir gülümseme tek kalan birde bir kaç eski anı herşeye rağmen güzeldi sözcükleri..
Kapıya yaklaşıp elimi cebime attım.. Anahtarı etkisi altına alan soğukluk ellerimin ucundaydı artık..
Tıpkı herşey gibi..
Bir parmak ucu hissiyatında..

Sanki..


Nasıl anlatılır bilmemki..
hani çıkışı yoktur yolun yine de delicesine ararsın ya kapıyı bulduğunu sanarsın fakat bir bakarsın o kapı değilmiş asıl çıkış..
Hiç ummadığınmış..
Sonra yanına gidip usulca dokunursun ona buz gibidir ve oda seni beklemiyordur aslında yeni bir başlangıçtır ikiniz içinde sen yeni bir yol seçiyorsundur o ise yeni bir arkdaş veriyordur hiç görmediği yollara..
İşte öyle bir şey olsa gerek buda..
Hiç ummadığım anda ummadığım yeni bir yol..
Adını kendim koyduğum adımlarımı umursamaz ve güvenle attığım bir yol..
Sonunda ise karşısına çıkıp '' İşte Geldim '' diyebileceğim bir yol..
garip ama bir o kadar da tuaf bir yol tıpkı onun gibi..
Gizemli ve bir o kadrda gerçek aslında görmek gerek sadece gülüşünde ki sıcaklığı tıpkı onu beklerken saatle kavga edermişcesine..
Bazen bir dakika bazen bir saat sürer kim bilir..
Belki de o içimizde..

SıraDışı


Uzun soluksuz bir gece..
daha yeni başlıyor.. yatağımda ters yatıp tavada ki pervaneye bakıyorum ve rüzgarın estikçe sokak lambasının titreyen,loş ışığına..
Saat hiç aralıksız devam ediyor kendi çemberinde adım atmaya sanki bir ara koşuyor gibi oluyor.. Sonra yorulup aynı ritmde seyrine devam ediyor..
hala pervanenin eksenindeyim metalimsi renginin gözlerime çarpan parıltılarına dokunur gibi oluyorum..
parmaklarımı havaya kaldırıp dokunmaya cesaretleniyorum sonra vaz geçip hoyratça bırakıyorum ellerimi aşağıya doğru..
Yorgunum sanırım saatin sesini dinlemek yoruyor insanı..
Gözlerimi kapatıp bir daha kaldırıyorum ellerimi dokunmak istercesine ışığa ..
parmaklarım daireler çiziyor göz kamaştırıcı parlaklığın içinde yayıyorum tüm odaya parmak uçlarımla parlaklığı ve gözlerimi açıyorum..
Sudan baloncuklar gibi patlıyorlar tek tek saatin ritmik sesinde baloncuklar azaldıkça karanlıklaşıyor yeniden oda yerdeki matlık tavana yansıyor,matlaşıyor..
Uykulu filmler izliyorum göz ucuyla loş odamda uykulu roller seçiyorum sana ona buna birbiri ile bağlantılı fakat bir o kadar da zıt roller siyah ve beyazımsı sanki..
Playstimde - The Butterfly Effect - Gone çalıyor Eşliğinde ise Sıradışı adlı filmi izliyorum..
Kadının tekrar,tekrar aynı güne dönüp onu geri getirme çabalarını..

Çiçekler solmadan bulmak gerek..


Zorla uyanış - kahvaltı - soğuk bir duş..
Evet artık kendimdeyim..
Bu gün eski arkdaşlarla buluşmanın heycanı var kimisini 3 senedir görmedim belki de daha fazla..
Değişmişmiyizdir acaba yoksa hala yine en iyi arkdaşlarımıyız birbirmizin işde bu sorunun cevabı beni geri çeken. Ya hiç duymak istemediğim bir cevapsa ya artık anlaşamıyorsak? Ya büyüdükçe zevk anlayışımızda farklılaşmışsa ?
sanırım o zaman oturup tüm gece ağlayacağım..
Yaklaşık yarım saat sonra birbirinden yakışıklı ve zeki iki delikanlı beni almaya gelecek tıpkı mezuniyette ki gibi o zamanda onlar almıştı şimdi de onlar alacak..
Bakalım fark ne olacak..
Sınıfın en haşarı diye nitelendirdikleri biz bakalım yıllar sonra buluşunca yine adımız aynımı kalacak..

Hazırlanmam gerek..
Bir tarafdan da playtimde ki şarkı beni alıp götürüyor.. Grizu - Bira ve kahve..
Hoşçakal svepim.. Biliyorum.. Burdasın..

Bekliyoruz efem..


Yalın ayaklarla geziyorum betonun üstünde hava oldukça soğuk ve oldukça sıcak bakıyor yüzümüze..
Bu gün Mesiguyla konuşdum.. Özlemişim onuda.. Müzik bittiğinden beri sanki bir an için onuda kaybettim gibi geldi yok gitmemiş bir yere.. ben öyle görmüşüm kendimce,aptal paranoyalarımda..
Müzik dedikte.. Müziksizlik canıma tak etti.. İyice karamsarlaştım müzik yapmak istiyorum,şarkı söylemek istiyorum,gitar çalmak istiyorum !!!
Oturup besteler yapmak sonrada hepsini bir,bir silmek istiyorum..
Müzik bana çokmu uzak artık.. Yo hayır.. Sadece biraz beklemeliyim..
tamam şimdi ellerimi sıkıca kavuşturdum birbirine bekliyorum yüzümde ise tatlı bir gülümseme..
hayırlı olsun efem..

Bu arada umduğum bazı şeyler umduğum gibi çıkmadı hayal kırıklıklarını yaşıyorum yine de pek dert saymamak gerek tüm bunları, yaşanacak çok güzel şeyler var şu kapıların ardında anahtarı bir bulsak ya.. Nerede,hangi cebimizde..
Aceleye gerek yok.Acele işe şeytan karışır.. Diyeceğimde şeytansız bir işimizde yok hani neye elimizi atsak dibimizde bitiveriyor musibet..
Haydi şimdi veda vakti..

Yine silent ve ben kaldık burda
Dedik ya umduğumuz gibi çıkmadı..
üzüldük çok.. Üzülmeden önce baştan seçebilmeliydin diyor sanki silent o zaman böyle yalnız hissetmezdin.. Bilirim çok konuşur,boş konuşur o..
Hoşçakal silent !
Mesigu.. Uyan.. Sıkılıyorum.. Kaybolursam şarkı söyle..

Aksine..


Uyandım,yeniden buradayım işte...
Herkezin istediği gibi.. Yo o artık ben değilim.. Yeni bir benim.. Kimsenin bilmediği,bilemeyeceği bir ben.. Bu sefer olmayacak onların beni tamamen çözmesine,ayrıntılarıma inmelerine,şifreleri bulunmuş bir oyun haline getirmelerine izin vermeyeceğim.. Kendi büyüttüğüm olayları kendim küçültüp yine kendi yaptığım hataları kendim telafi edeceğim.. Kimseden yardım istemiyorum buna ihtiyacım yok..
Bir peri masalından ibaret değilmiş yaşam geç olsada anladım ve bende bir peri değilmişim.. Ah.. Ne kadar acı..
Değil.. Herşey tam aksine çok normal,seyrinde gitmeye başladı.. Düzeldimmi ben? İyimiyim ? Sanırım..
Sinema için tek kişilik bir bilet alasım var.. Filmin konusu önemli değil. Tek başıma izlemek istiyorum. Arkalardan bir koltuk seçip film bitene kadar hiç kıpırdamadan soluksuz izlemek.. Belki de düşünmek için en güzel fırsat..
Vizyonda ki film rehberine bakıyorum şuan.. Acaba hangisi bana denk gelebilecek..
Fark etmiyor dedim ya bakmanında alemi yok.. Aniden oluversin her şey.. Tıpkı o çok heycanlandığım eski zamanlarda ki gibi..

Not: Playstimde Bright eyes - Haligh,haligh,haligh çalıyor..
Evet bu şarkı beni kendime getiriyor.. Soluksuz düşüncelerden kurtulup parmaklaırmı oynatmama sebebiyet veriyor..

Günaydın..

Svep..


Söz yok..
Yorum yok..
Playstimde çalan - ölüm meleği - sadece konuşuyor sözsüz bir şarkı.. Bir o kadar anlatıyor bana herşeyi..
svep katıldı bu gün yolculuğuma..
svep nedir ? yo hayır.. Asla kimse bilmeyecek.. Sadece playstim anlatacak bana her şeyi.. Bana dair her şeyi..
Gözlerimi yummam gerekirken açıyorum daha bir istekli.. Sebeplerim var..
Kimsenin bilmediği..
Hoşgeldin svep..
Sus.. Kimse görmesin seni..
Pörp gibi koparmaya çalışabilirler.. Pörp kandı onlara.. Sen inanma yalanlara.. Onlar sadece yalan söylemekten ibaret bir kaç ucube ses.. Aldanma,inanma..
Güneşe karşı tutacağım ellerinden.. Kimse bilmeden.. Sen yokken var etmek gibi..
Konuşma lütfen.. Sadece inan bana..

Silent..

Masallar yok olmuş..


Çocukken ' bak o iğneci teyze yaramazlık yaparsan sana iğne yapar ' diye kandırırlardı ya..
Nerde o teyze ? Çünkü ben yaramazlık yaptım çok fazla.. Koştum atladım,sustum ağladım,durdum şaka yaptım,korkuttum eğlendim,gülmdüm kaçtım,terk ettim geri geldim..
Kim beni bunlar için yargılayacak? Kimse.. Zaman geçtikçe geçtik bizde hepsinin üstünden..
En sevdiğimiz oyuncaklar bile üstüne basılmış bir halde.. Kimileri çöpte..
İsteyipte aldırana kadar ağladıklarım bile..
Eskiye dair hiç bir şeyim yok..
Eskiye dair bir ben vardım işgal ettim geçmişi saklayan belleğimi açıverdim kapıları sonsuzluğa.. Uçup gittiler..
Duygular,anılar,beceriler,konuşmalar,yaramazlıklar..
Sahi..
Ne isterdim ben küçükken ?

Uçarı..


Konuşanlar.. Susmak bilmeyen ağızlar.. Gözlerimi hafif araladığımda yeniden başılıyorlar.. Sürekli bir oluşum içinde yeni kelimeler türüyor,yeni cümleler oluşuyor,anlamını yitiriyor eskiler bilmiyorum anlayamıyorum..
Biri sağımdan sesleniyor
- Bu gün ne yaparız?
Biri Ensemden doğru fısıldıyor
- Yarın muhakkak burada ol!
Birisi yanıbaşımda uykuya dalmış.. Playstim uykumu açma çabasında. Direniyorum,direndim,direneceğim.. Bütün teklifleri elimin tersiyle çekmeceme itip arada bir kendi tatminim için çıkartıp bakıyorum ruhum alışkın buna..
Ellerim buz tutmuş ben uyuyakalırken bu soğuk odada,alışkın değilim fazla tepki görmeye göstermeye ruhuma kadar hissetmeye ..
Gök mavisi olan yollar ayaklarımdan çok uzakta,Bu dar yokuşlu dik patikada geriye doğru ellerimi rüzgara oranla açarak salıvermek kendimi.. Tüm isteğim bu..
Rüzgarın yavaşça sokulması enseme doğru.. hissedemeyeceğim şekilde soğuk bu beton..
Üşüdüm..
Direnmekteyim..
Kendime karşı bir aksi, uçarı..

Belirtiler..


Saatimin tik-takları gözlerimi defalarca açmama neden oluyor..
Saati kolumdan çıkarıp yere bırakıyorum.. Ama o ses sanki inadına işliyor içime..
Neyi anlatmaya çalışıyor ? zamanın geçtiğini ? hala geçmekte olduğunu ?
Umrumda mı? Konuşmuyorum.. Susmak en güzel cevap.. Susmak en güzel çözüm..
Just like heavenı tekrar izledim.. Kaç oldu bu ? Bilmem saymadım ama bir hayli oldu sanırım.. Canım sıkıldıkça izlediğim filmler arasında..
Hala uykum var..
Deliksiz uykuları tadıyorum bu aralar.. Bir uğraşım yok.. Tatil ve boşluk. Vasıfsız insanlar gibi hissediyorum kendimi. Sıradan,işi gücü olmayan,zamanını dört duvar arasında heba eden insanlar gibi(yim).
Evet ben işe yaramazın tekiyim..
Yeniden iyi uykular bana..
Silent..

-----
Benay gelirsen derinden sars ki uyanayım..

Biri mi geldi.. Uyuyordum..




Bol uykulu,bol yemekli,bol müzikli huzursuz bir gün..
Telefonuma bilmem kaç msj gelmiş.. Bakasım yok..
Şarjım bitiyor sanırım çıkan uyarı seslerinden bunu anlayabiliyorum..
Önemli değil.. Bırakalım kapansın..
Kendime göre boş olan odaya nazaran çıkan hafif sesler mp3 den geliyor olmalı..
Penceremden içeriye ışık sızmıyor gece olmuş.. O kadar olmuşmu..
Kaç saattir uyuyorum ? Saat kaç ? Gibi soruları kendimce huzursuz kıpırdanışlar eşliğinde soruyorum..
Okumaya dün gece başladığım ve dün gece yarım bıraktığım kitabın açık sayfaları dikkatimi çekmiyor masamın üstü her zamankinden daha toplu sanırım yada dağılacak her şey dağılmış ve bir düzen oluşturmuş.
karanlık odamda yataktan ellerim aşağıya doğru sarkıyor karşıda duran gitarımda ellerimin yansımasını görüp hareket ettirmek hiç iç açıcı değil şu sendromda.. mp3de sanırım Seether - Driven under çalıyor rahatsız olmuyorum bu hışırtılı sesden..
12 saati geçik uykudan dolayı terlemiş olmalıyım ki sırtım bir hayli üşüyor,avuç içlerim nemli..
Uyumalıyım sanırım..
Uykum var..
uyumalıyım..
Güneşli bir günde görüşmek üzere..
Silent...

Not : Bu arada Benayı gören varmı ??
Görürseniz sobeleyin !

Kısa bir ayrıntı..


Nerdesin pörp..
Hangi aralıktasın.. Hangi gölgenin altında..
Geçen aklıma geldin.. uzun uzun düşündüm sessizce terk edişimi hani gecenin bir yarısı ? sen uyurken..
Ama sanırım mutluluk denen somutlaştırılmış soyut kavramı yastığının altına saklamış olmalısın ki gittiğimde onu fark bile edemedim.. Sonradan anladım bilirsin sonraları, iş işten geçtiği zamanlardır..
Tek tek veda ediyorum herşeye..
Grubuma.. Ona..
Dünyanın üzerinde ki hani o gerçek olmayan çizgiler varya ? İşte onlardan birnin üzerindeyim şuan.. Ayağımın altından yavaşça silinmesini gözlemliyorum ve sanki silinmesin,kayıp yok olup gitmesin diye bir ucunada sıkı sıkıya basıyorum..
Ayaklarımın üzerinden beni sarıp sarmalamış gök mavis sarmaşıkları çözmek gerek artık.. Zaman her şeye rağmen geçiyor.. Bak ne sen durdurabildin nede ben ..
Elimi yelkovanın üstüne bastırıp yüzüne gülümsemem hiç bir şeyi değişirmez değilmi? çünkü senin kolunda hala ilerliyor zaman..
Ona da veda ediyorum şimdi..
Sessizce.. Sanki uyuyormuş gibi..
Ama uyanık.. Gözlerine bakamayıp başımı öne eğişim gibi..
Suçluluk duygusu taşımak ve bir yandan kendini rahatlatma çabası gibi..
Hoşça kalsın..

Ayrıntı..
Buraya yazacak öyle şeyler var ki şu boğazımın düğüm kısmında..
Bana hediye ettiğin en güzel anılar için,söylediğin en güzel şeyler için,gelecek vaad edip evlenmeyi istediğin için..
Sen iyi birisin.. Belki bir gün başka bir yerde kendimden emin olduğumda.. Yeniden..
Hala ben varsam..
..

Playstim;EnDip-Benmiyim..
Onu bir dostuma emanet edip çıkıp gittim...
Ona iyi bakacağını biliyorum.. Göz yaşı döküyorum fakat o mutlu olacak eminim..
Ellerimden büyük olan ellerine veda..
Özleyeceğim..