.

Bilsen;
yeter ki susma derdim sana..
Bağır,kız,ağla
ama yeter ki susma,
susupta öyle ellerin ceplerinde yol alma..
İstanbulda bindiğin bir taksiden,
gözlerin kırgın,kırgın ardıma bakma..

Kaybedenler Kulübü

bir kızıldereli ne kadar yanılabilir?

bazen yanılabilir.
bazen susar.
bazen konuşmak ister.
bazen dinlemek ister.
...bazen yalnız kalmak ister.
bazen arkadaş ister.
bazen gitmek ister insan.
bazen gider.
bazen gidemez.
bazen hiç gidememekten korkar.
bazıları sonsuz neşeye doğar.
bazıları sonsuz geceye,
bazen ölürsün.
bazen ölemezsin. bütün koşullar uygunken bile ölemezsin.
bazen kendinden uzaklaşmak ister insan.
bazen gidersin sırf geri dönebilmek için.
bazen ağlarsın bayaa.
bazen ağlayamıyorsun baya bayaa.
bazen içiyorsun.
bazen acıbademden bir taksiye biniyorsun kadıköy diyorsun.
bazen yüzüne bile bakmıyor.
bazen sen zaten içmeye gidiyorsun.
bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun.
bazen bir kadın geliyor oturuyor karşına ve ağlıyor. kadınlar hep ağlıyor.
bazen birisi geliyor karşına oturuyor 'eğer çok sevdiysen' diyor, oysaki bilmiyor çok sevmekte bir an'a ait.

Sır.

Sana bir sır vereyim mi,
unutmam hiçbirşeyi..
Unutmuş gibi yapar keyfi takılırım..
Ama o aklımın ücra köşesi varya;
hani tüm kirlilerin ortaklaşa biriktirildiği küçük kara delik..
İşte o çekiyor içine hepsini,biriktiriyor,bölüyor,pay ediyor yüreğime..
Sonra ne oluyor biliyormusun?
Paylaştıkça çoğalıyor..
Tedaviye geç kalınmış bir kanser hücresi gibi,
organlarımı sarıyor, bilhassa beynimi..
Sonra kemirmeye başlıyor,
kana susayan kurtlar gibi..
Beynimi kemiriyor sonra beynimde karşmdakini..
Sil at diyor içim,
sen karşma diyor beynim..
Bu yüzden sana bir sır vereyim mi?
Şimdi gülümsüyor ve herşey olağanmş gibi davranyorum ya,
inanma..
Gün gelecek,içim kurtlanp kemirilmeye başlayacak..
Ve gün gelecek;
Bu gün bana kaybettirdiğin herşeyi,
masum sevgimi,
inanç dolu hislerimi,
bir avuç dolusu hayallerimi..
Kindar düşüncelerim,
inanç yıkan hislerim,
bir avuç dolusu kabus ile seninle değiştirecek..
Şimdi gülümsüyor ve tamam diyorum ya,
inanma..

kart!

Ödeyemedim ödeyemedim ödeyemedim ödeyemedim !
kredi kartı borcumu ödeyemedim ödeyemedim ödeyemedim ödeyemedim..
Zamanı geldi geçti gitti ödeyemedim.
Borcun üstüne borç yaptım ben ödemeyecekmiş gibi harcadım,
hesap kesim tarihi geçti ödeyemedim.
Kara listelere alındım, ödeyemedim!
Oynatmaya az kaldı doktorum nerde,
bir acayip kart yüzünden çıldırıyorum..

p.s;
Allahım piyangodan para çıksın söz sadece borcumu ödeyeceğim,
nolur nolur nolur !!!!

Aşk..

Aşk;
hala kaç kişilik olduğunu çözemediğim bir düğüm.
Tek kişi başlarsın, iki kişi devam edersin, tek kişi olarak veda edersin..
Aşk seçicimidir yoksa karaborsadan mı geçinir ?
Tatlının yanında mı gider yoksa acıyla mı yenir..
Aşkın partneri ayrılıkmıdır yoksa ayrılık zaten aşkın yan anlamımıdır..
Sevdiği adamı/kadını neye göre seçer ki insan;
neye göre kriterler belirlenir?
peki sevilen kadın/adam ne zaman dönüşür kapı dışına çıkarılana,
ne zaman dolar yeri,
ne zaman gelir bir yenisi..
Önce hangi taraf başlar değiştirme çabalarına karşıdakini,
ilk neyine karışır,
ilk nerde ağlatır,
ilk defa ne zaman kızdırır..
En son ne zaman lanet ettiririz,
son kez hangi sebepten dolayı dağıttırır masayı..
Aşk,
varlığı dert yokluğu yara..

Muratgilin damı.

Şimdi bi şarkı var 'Muratgilin Damından Hoplayamadım' diye.
Bu şarkıyı yazan insan pskolojisini gecenin bu vakti acayip merak etmekteyim.
Şimdi bakın sanırım şöyle oluyor;
Bir kız var bu kız damda.
Dam Muratgilin damı. Bu kız damdan dama hopluyor derkene Muratgilin damdan tam hoplıycak,
dam yüksek düşünüyor,
- Lan acaba hoplarda yere düşersem bi yerim kırılır mı? sağ kalırmıyım?
Muratgilinkide dam değil gökdelen mubarek öyle yüksek.
Kız bi sağa dönüyor bir sola tamda işin zevkine varmış damdan dama hoplayıp duruyor derken cebinde ki paralar dökülüveriyor yere e dam yüksek olunca yere düşen parayı nasıl alsın?
O anda diyor işte '' Döküldü paralarım toplayamadım ''
Sonra Muratgile bi mektup yazıyor sevgili Muratgil paramlarım yere düştü toplayıver ben gelince senden alırım.
Ama o kadar yüksek damdan nasıl yollıycak mektubu gökdelenin üstünde postahane ne arar?
Bu olaya karşılıkta '' O yare mektup yazdım yollayamadım '' dizeleri dile geliyor.
Sonra bunun paralarını aşağıda çoluk çocuk bi güzel topluyor bu yukardan bağırıyor
- Huop dağılın ulen benim onlar diye ama çocuklar nerde tınladıklarımı var derken çat diye düşüyor damdan yaralanıyor üstü başı tozdan simsiyah bide aşağıda dövüyorlar bunu paraları kaptırdı diye sen nasıl insansın diye işte bundan ötürüde
'' Vurmayın arkadaşlar ben yaralıyam elalem al giymiş ben karalıyam '' satırları ortaya çıkıyor.
Evet sanırım bu şarkı bu olaylara istinaden yazılıyor.
İyiymiş.
Pek bi trajikomik.

Üniversite.

Üniversite insana gerçekten ileri görüşlü olmayı sağlıyor.
Mesela sene başında ben bu dersten kalırım diyorsunuz sonra hop!
kalıyorsunuz..

Hayırlısı.

Tünelin sonunda ki ışığı gördük.
İnşallah o ışık, üstümüze gelen trenin ışığı değildir.
Amin.

Shot me down..

Ne zaman ağrısa dişim düşüyorsun aklıma,usul usul dinliyorum dinginliğini,
kaşlarını çatışını izliyorum tablada kalan yarım sigaranı..

Bir sancı giriyor karnıma,
suskun,suskun seyir içinde kalıyorum yokluğuna.
Ardından gölgen düşüyor ardıma..
Sonra yağmurlar başlıyor bu şehirde,
yıldırımlar düşüyor gözlerimize,
senin keskin nefretin, benim sığındığım neferlerim,
sele kapılıyor birlikte..
Yüzmeyi öğretememiştik henüz hayallerimize,
yürütmekle yetiniyor uçmaktan hiç bahsetmiyorduk bile..

Tanırsın beni,bizi;
teredütsüz atlardım uçurumlara senin ucun,bucağında,
savaşlardan korkar;
birde deliydim o kadar..
Ellerim küçüktü ellerinin yanında,
ve gözlerim bir o kadar derin bakardı korkularına.
Sonsuzluğun ürkütürdü yokluğunun yanında,
varoluşunun bir temsili gibi terlerken avuçların avuçlarımda..
Bir diş ağrısı çekiyorum şimdi;
damağım yara, dimağım yorgun..
bir mırıltı tetikte bekliyor dudaklarımı renksiz ve solgun.

Yinede;
her neredeysen umarım iyi olursun..

vay anasını.

Nedendir bilmem,ama bütün vizeler bir harikulade..

Suçlu-su!

Kafayı yersem tazminatı Yard.Doç.Dr Murat Ö.'den,
katli vacip kararında ki zanlıyıda muhasebe yapın.

of !

Ne bunalım günler bunlar sınavlar başladı gir,çık,gir,çık..
Daha haftanın başındayım halbu ki..
Neyse ki ödülüm hazır.
Kendimi pek ödül alacak kıvamda hissetmeme rağmen,ah şu vizeler.
Olmayaydı daha mı iyiydi sanki;
gibi..

Meleğim..

Küçücüksün sen meleğim,
en büyük derdin barbie bebeklerin..
Henüz bilemez,göremezsin,
gözlerin ufuklara ulaşır ama derine inemezsin..
Tek derdin rüyalarda ki perilerin,
büyüdüğünde anlayacaksın meleğim,
bir avuç hikaye aslında peri dediğin..
Büyüdükçe,saçların gözlerine döküldükçe,
anlayacaksın ki aslında dünya dediğin ne küçükçe..
Sende tadacaksın İstanbul'u,
sende kırılacaksın defalarca..
Oyuncaklarını kaybettiğin için değil,
birini sevdiğin için ağlayacaksın..
Şimdi ellerini başının altına koyup büyümek istiyorum diye bağırdığını,
kocaman bir kadın olunca hüzünle anımsayacaksın.
Büyümek dediğin daha fazla sorumluluk demek,
büyürken farkına varacak engel olamayacaksın..
Daha çok masumsun meleğim,
sana göre bir sepet oyuncak hayat dediğin..
Dilerim ki;
asla kırılmaz barbie bebeklerin..

Vizeler..

Sıkıntı,bunaltı başladı yine.
Yine uykusuz geceler,yeniden uyumakla geçen gündüzler.
Geliyor,geçiyor..
Ama herşeye rağmen kaldığı yerden hayat devam ediyor..

p.s;
bir şarkı söylemiştim sana hatırlarmısın?
o zaman dinlemiyorken beni..