Ölerem biterem yalaram yutaram

haha..
hayatımda ilk defa böyle bir teklif şekli duyuyorum..


X - Karnım aç, sence ne yiyebilirim?
S - Ne bileyim.. Pizza flan ye..
X - İyi ama tek başıma bitiremem ki hepsini?
S - ??.. bir arkadaşınla git o zaman biter..
X - Arkadaşlarımla birlikte gidersem o zaman da aç kalırım.. Bana kalmaz..
S - O zaman iki tane söylersin
X - Doğru.. Anca.
S - hıı..
X - Sen pizzayı severmisin??
S - Hö?
X - işte belki hani?


Ps..
Şimdi bana '' şişko patates yarım kilo domates '' mi demek istedi yoksa '' ölürüm biterim yerim yutarım ne olur birlikte gidelim sabahtan beri teklif etmeye çalışıyorum benimle yemek ye'' mi demek istedi kavrayamadım
Sonuçmu ? aman canım ne münasebet.
Hem babannem börek yapmıştı zaten..

Heğpy börddey tu yu..

Acaba 50'nide görebilecekmiyim?
yaşlandıkça huysuzlaşırmış insanlar,
ve
kalabalıklaşırmış düşünceleri..
fakat sen hep tatlı , sakin kal..
Kocaman bir adam olarak yaşamın son bulana denk..

Ps..
Griyi seversin diye gri yazıyorum..
Nice yılla yeni bir yıla ramak kala..

..

Bu gün sana odamdan son kez yazıyorum..

taşınıyorum..

Hoş-Beş..

Bu sefer gerçekten bir suçum yok kim olsa dayanamazdı..
Dayanamadım,sabrettim ama tutamadım ağzımdan kaçtı!



M - Silent'ın kaşında ne var?
E - Piercing
M - Silent'ın kaşında ki ne?
E - ...
M - Silent kaşında ne var?
S - Ay b*k var!
E - : S
M : !!

sen ben o bu şu .. ŞuBuO!

Oda yandı ,oda yandı..
Odanın içinde ODa yandı..

Tefal !

- Bana ünlü bir düşünür söylersen bırakacağım her ders seninle uğraşmayı..
- Tefal !
- ..????????!
- Tefal herşeyi düşünür..

Ps.
tamam,tamam kendime mağmanın en sıcak,en ücra köşesinden janjanlı bir bilet aldım bir kaç eşyamı alıp gidiyorum anacım..

Kara Sevda..

Guaj boyayla uğraş verip sonuç olarak eli yüzü siyaha boyanmış Sevdadır asıl hikayenin kahramanı..
O sırada bıçkınlık yapıp bağıra,çağıra şarkı söyleyen ben aziz dostu görüp şarkıma başlarım..

Kara Sevda.. kara Sevda..
Dedikleri daha ne olabilir ki?

Sahi neydi?
Sevdayı getirin bana ule..en..

Kül-Lük!

Doğum günüme kadar bir sevgilim olursa ;
hediye olarak direk kültablası isteyeceğim!
Zira bıktım Nerimanın korkusuna kibrit kutusunu kullanmaktan. Bu ne ayol ?
4 yaşındaki çocukla sidik yarıştırır gibi..
Aa.. hiç yakışıyormu şu cüsseye,utandım vallaha..


Ps..
Ah Neriman..

Dear Mr.


Gerçek bu değildi..

yalanları çok severdi ...


Ps..
Like a stone..

Simya..



Gökkuşağının yedi renginden birinde saklı şimdi aşk,
Şüphenin beslediği ihtiyaçların büyüttüğü bir girdapda gizli.
Sessizce büyüyor bizimle,biz büyüdükçe ..
Şizofren bir meleğin sürekli gülücük saçması gibi,
biraz mesnevi,biraz senli benli
Çoğu zamansa.. di'li geçmiş zaman da gizli.
Bardağın mavi tarafından bakmak, görmek gibi
Her şey anlık bir simyayla masmavi,
Her şeye rağmen;
Dudaklarıysa hala gri..
Sözleri eflatun kokuyor sanki,her rengi çalınmış bir resim gibi,
Sana ait olmayan bir masalın ana karakteri olmak,
Üçüncü kişiler kokan bir parfümü üzerine sıkmak belki..
Ya da ikinci ele çıkartılmış tüm güzel anıları satın almak,
Sana aitmiş gibi eski bir sandıkta saklamaktı aşk..
Bildiğim tüm güzel cümleleri gizlice avucuma yazıp,
Yanlışlıkla yıkamak.
.



Ps.


Bir dostun ısrarcı tavrı sonucunda çıktı ortaya, yoksa bunalımlarda değilim gayet relax gayet keyifliyim biraz popişim acıyor ama idare ederim..

Hasta-Yasta

Çok çalışmaktayım şu sıralar,önce her şeyi bir düzene koymalıyım başaracağıma eminmiyim bilmiyorum,umarım..
Birde hasta oldum popişim iğnelerden kevgir görevini görmekte pazartesi son iğnem kurtuluyorum oh,çok acıyordu be..
Uykumda var uyumakta istemiyorum uyumamda lazım
biri kafamı kopartıp vazoya ters yerleştirsin de beynimede kan gitsin..

Kel-Toş

Ne zaman eve dönsem bir kel çıkıyor tam sapakta karşıma,gülümsüyor yakışıklı da kerata uzun boylu saçlar kazınmış boncuk,boncuk gözler.. Allah nazarlardan saklasın,sahibine bağışlasın,boy boy çocukları olsun inşallah.. Amin.. (Oha.. Bu benmiyim ? )
Motorlarla ilgileniyor bir sürü,bir sürü motoru var çaktırmadan baktımda..
Neredeyse bir sene oldu meraklardayım kaç yaşında bu beyimiz hoş ilgi alanıma girmiyor artık böyle şeyler ama ne diyelim merak işte sadece merak bir cancağaz hatırlatıyor '' fazla merak iyi değildir ''..
Biliriz efem,biliriz biz bunları, çok gördük,geçirdik aman sakata gelmeyelim yinede..
Son sözümüz beyimize..

Kel kendine ge..l ..

Ha birde baya bir kötü hastayım,bu gün ilk defa hiç sesim soluğum çıkmadan öylece oturdum arada bir naz yaptım,mızmızlandım ama azizim gerçekten hastayım..
Viksin şurubunu alın bana..

Günler sonra playstimiz ;
İ don't care..
Albümde sekizinci şarkıdır şiddetle tavsiye edilir..

Vay be..

Telaşla kantine gidilir ...

- Sprite ne kadar?
o sırada telefonla konuşmakta olan bay kantinci bizi duymamaktadır ama biz bize cevap verir zannederiz o ise telefon görüşmesine devam ederek telefonda ki kişiye cevap verir;
- Bire kadar
Fazla aşık,fazla safçana olan biz..
- peki bira ne kadar?

Bunun üzerine olay anlaşılır kantinci dahil olmak üzere güzelce bir kopulur..

Aman sabahlar olmasın..

Ben yaptım!

Korkuyorum bir gün eve geldiğimde annemin odamın kapısını sökmesinden..
Allahım sen bana biraaz daha kibar hareket edebilmeyi eyle yarabbim,
kapısız kalıcam o olacak yani...
Bir kapı kapanır bir kapı açılır demişler ama ya sökülen kapılar?
Odam için çelik ve sessiz kapı istiyoruz!
Kapanışı sessiz sökülüşü zor olsun,
malum alt kattakiler için üzülüyorum yoksa sorun yok canım,banane..

Winter..



Aşk;
kardan adamı bir budalaya benzese bile,
ona dünyanın en iyi kardan adamını yapmış hissini
hissettirebilmektir..


Ah benim üzümlü kekim, doğu incim,küçük çinli sevgilim..

Çürük yumurtamıyım ?

Hayır; madem bu b*ku hepimiz içiyoruz,
Neden hep benden alınıyor? Öğrenci değilmiyim? Öğrencinin parasımı olurmuş?
Yok hayır efendim neymiş bende varmış ben bir yerlerden alırmışım,öğrenciyim diye bulurmuşum.
Yahu kendi malımı gizlice onlardan yürütmekten günahkar oldum çıktım!
yatcak yerim yok vallahi..

Neyse efem..
Allah günah yazmasın.
Çok şükür. Amin.

sigarasız bir yaşam diliyorum.

Derin darbe!

bacaklarım ağrıyor.
Ölüyorum hatta ağrıdan,çok acıyor be kuzum..
İnsan insana bunu yaparmı ki ? Garezde ki o neydüğü belirsiz kız gibi yürüyorum ay birde komik..
Adı neydi o adamın unuttum.. Onun yüzünden bu ağrılar..
Çok yanlış anlaşılmaya müsait bir yazı oldu baştan sona farkındayım ya sadece antreman yada kısmen ceza yüzünden bu ağrılar..
Bizde yamuk olmaz! höyt..
Sıkıldım ya... Hani çıksak şöyle,arada bir görüşsek ya biz seninle yine..

Ps..
Geçici bir süreliğine bağcıklarımı bağlayabilecek ve çözebilecek insan yavrusu aranıyor..
Malum öğrencyiz,fiyatta anlaşırsak neden olmasın?
tamam,tamam sustum ben..

Kıymet bilir insanız..

Dur şimdi dur sus.
Herşeyi silip atmak yok saymak unutmak var. Evet biliyoruz.
İntikam çok sinsice kucaklarda saklanır yakar? farkındayız.
İçimde ki kötülük fısıldar acıt acıtabildiğin kadar ? Hissediyorsun.
Ama ben niye insan değilmişim lan? o Neden ? hala onu anlamadım.
Çok kızdım bak şimdi.
Sen bence git derin bir boğaz havası çek ciğerlerine. Yüzünüde bol oksijenli suyla yıka.
Sonra..
Hiç bana bakma olmaz oğlan..
haha.. Dur gülesim geldi..
özledim lan seni.. Tekrar gelsene geri..

Ayıp Ama..

Kantinde arkada otururken parfüm kokusunu duyupta çocuğa yanaşıp,
- Annenin parfümümü bu yavrum?
diyerek tartışma ortamı yaratıp o maksatla tanışmayı (kaynaşmayı) umut eden biz,
- A nerden bildiniz? yoksa sizin annenizde mi aynı parfümü kullanıyor? Sorusuyla karşılaşınca pek bir g*t oluyor insan canım..
Aa.. Böylede olmaz ki..

Utandırdınız beni kuzum..

Maskara..

Çok tanıdık bu sonlar,çok bilindik vedalar ediyorsun bana,hani dönüleceği bilinen yolların inatla şeritlerinin silinmesi gibi.. Holajulah!
Bir şey yazmak istemiyorum,farkındayım..
Maviyide,beyazıda düşlemiyorum, korkma sigaranın yanan ateşini üstüne bastırmayı düşünecek kadar da senden nefret etmiyorum..
Doğruyu söylemek gerekirse ben artık seni hiç istemiyorum..

ps;
bir adam varmış canı sıkılan..

Maskara..

Dalgalandımda yoruldum

O kadar küfür edip o kadar kurcaladım ki tüm bilinen soruları biri bana dur desin dediğim anda blogspot dur dedi bana..
Kendimi bir an evden atılmış kedi yavrusu gibi hissettim, her seferinde girmeye çalışıp,açılmayınca..
Şimdi söylüyorum..
Ah be blog ah be..
benim kızgınlığım sana değildi ki bu asabiyetin ne?
beni bi sen anladın onda da yanlış anladın..
selamlar olsun ben geldim..

Alarga ..


Alarga gönül:
Demir al...
Kırmızı bir amiral
gibi kaptan köprüsüne çık...
Karşında deniz;
kaşı çatık
sana bakan
kocaman
mavi bir göz...


Alarga gönül,
palamarı çöz..

Face of Melinda..



Yada bazen bıkarsın herşeyden, ne bileyim! başka bir insanda,başka bir bedende yol almak istersin tüm kurduğun hayallere..
Öyle anlar gelir ki;sokakta ki bir kaldırımdan farksızlaşır ruhun,taş kesilir uvzun.
Virgül koyup tüm bestelerine yeni bir paragraf açmak istersin.. Hoş.. Yeni majörlere..
Farkındasındır.. Denilmiştir, majörler tükendi minörlere yolculuk..
yada bazen merhaba dersin kısa özlü bir merhaba,tüm kanserli kentlere tüm sevişmeyi hayal ettiğin güzelliklere..
ıslak parmaklarınla dokunursun öpülmeye yüz tutmuş,kuruyan dudaklara..
Bazen şarkı söylemek istersin bilmediğin bir şehrin sokaklarında bağıra,çağıra bilmediğin bir nakaratın en vurgulu cümlesine takılmak istersin..
Dünya döne dursun sen inkar edersin sokratesin felsefesini, felsefeninde kendini kanıtlama çabası yoktur ya,daha bir zoruna gider..
Tanımadığın bir aşkın olur kimi zaman; hiç görmediğin,dokunmadığın bir bedende.Otobüste yada metroda rastladığın herhangi biri kronik ve itici.Ona ait olan yoksul bir kokusu vardır içtiğin her damla suda doymadan ama kana,kana..
Ve güzeldir bakışları kadar saçları yaşlı bir İstanbul sonbaharı sanki denizden bir damla fazla okyanustan bir karış daha berbat..
bazen susarsın,bazen kanar,oyalanırsın kendine vaad ettiğin tüm geleceğinle..
herşeye rağmen bir damla anımsayabilecek bir şeylerin olduğunda,bazen çok güzeldir aslında..
Kapını çalan korkmuş bir İstanbul masalında..

Silent..

Susadım..

çıplakdı ayaklarım, nefesimi tutuyordum yatağımda ters yatarken aklımdan geçenlerin ne önemi vardı..
Sen geldin,ben geçtim,sen öldün,ben yandım..
Hepsi bir ya sonunda..
Sen ben olmak istedin bense kendimden vaz geçemedim..
Olay bu değil aslında..
Ne zaman geçtik dar sokaklarda buluşma hayalimizden..
Hiç bilmediğimiz bir yere gidecektik seninle..
Canada yada Avustralya..
Evet, Avustralyaya gidecek ve marijuana içecekdik saçlarımıza rasta yaptırıp kusana kadar bob marley dinleyecekdik..
Ne zaman yeşilaycı olup ne zaman kemana ilgi duymaya başladık bilmiyorum..
ben hala severim Bob marleyi..
Etiketlerdede çoğu zaman atlarım tıklama olayına..
Çok abarttım zaten ben kendimi..
Sen beni tut ben seni tutyım ayşe beni tutsun osman,ragıp sen şunu..
Çekin lan ellerinizi üstümden..
Ayıp değilmi..
Bunada şükür der ve geçer ..

P.s..
Halonun fallarında ben çıkar olmuşum..
Ne zaman bitecek benim bu her taşın her kahvenin içinden,altından çıkma huyum..

Sedafin yeşili gibi sana olan kurgum..
Bir bahçe yada ne bileyim her hangi bir yer işde,çıplak ayak ben sana gelen gelirken yolda kendi içinden vaz geçen..
İçim sen olmuşsun aslında yada ben hala bendeyim..
Ne fark eder..
İyiyiz,eğleniyoruz,zaman geçiriyoruz.
Sorun yok..
No man no cry dersek ayıp olurmu Bob!?

Click!


Ben ne zaman bir güzellik görsem kalbimde denklanşör sesi..

Beter gibi sonsuz ama..


- beni nasıl isterdin?
- Tek parça!

Minyatür-Karikatür.


Gözlerim kamaşıyor doğan güne ısrarla bakmaya çalışırken,inatla gözlerimi kısıp ay'ın kayboluşunu izliyorum..
Saate bakmak umrumda değil,kaç olursa olsun kime ne kiramı veriyoruz dakika başına..
Onlar konuşuyor,bunlar konuşuyor.. Ama en güzel o konuşuyor..
Sustukça susuyorum. Su içip,yeşeriyorum kiremit parçalı dünden kalma harabe yığınlarına..
Kadınlar yüksek topuklu terlikleriyle geçiyorlar beyoğlu akşamlarından,adamlar dudaklarında bir ıslık elleri ceplerinde izliyorlar terliklerin çekici izlerini. Ben ise dünyadan bihaber batırıyorum odamın camından bildiğim tüm güneşleri,güneşden daha büyük yıldızlar var ya.. Onlara güveniyorum belli ki..
Akşam yürüyüşleri yapıyoruz onunla beyoğlu-eminönü seferleri gibi değil bildiğin otoban kenarlarında,akse sapağının çıkışlarında. Ellerini tutmuyorum,elleri tutmuyor muzipçe yollara savrulan ruhumu..
Özgürlük böyle bir şey olsa gerek nefes almak-nefes vermek..
Aklıma takılan tüm saçma sapan,aptalca soruları birbir diziyorum önüne,sıkılmıyor,yorulmuyor..
İnatla cevaplıyor sonra bizde kal diyor,açlıktan ölürüz korkusuna susuyoruz..
Coğrafyadan bahsediyor bana,coğrafyamı anlatıyorum. Kaptan gezgin keşiflere meraklı ama biraz tereddütlü sanki boğulmaktan korkuyor bilmediği yaşam alanlarında..
Ben hala ayakkabılarımı çıkartmıyorum eve girdiğimde alışkanlık işte,ağzım yara oluyor karbonat bastırıyoruz çiviyi çivi söker hesabına.. canım acıyor,zihnim bulanıyor sonra geçiyor hepsi anlık bir heves gibi. Anlık bir heves hep benimkisi..
Parmak uçlarıma yükselerek sarılıyorum ona,eğilerek sarılıyor bana kendimi ufak tefek bir şey sanıp,gülümsüyoru(z)m.. Yalan, sadece onunkinden boyum biraz daha kısa..
Telefonlar hep çalıyor ne kadar kendimi kimsenin bulamayacağı yerlere saklamaya çalışsamda orada da birileri hep dokunuyor bana,ben nefes aldıkça..

Karbondioksit olarak çıksam ne fayda? Sonuçta hepimiz uçucu değilmiyiz..

Ps..
ah bir varmış bir yokmuş eski günlerde..
Küçük bir kız yaşarmış boğaz içinde..
İyi de bize ne!?

hurafe anacım hurafe!

yok yani zaten diş ağrısı tavan yapmış bünyemde birde bir sürü zırvalıklarla uğraşıyorum. Dişimimi söküp onların gırtlaklarına kadar soksam yoksa onların dişlerinimi söküp aynı acıyı yaşarken karşılarına geçip zırvalasam henüz karar vermiş değilim. Alternatifleri değerlendiricem..
Uslu olmak,güzel bir şekilde yanaşmak hiç bana göre değildi biliyordum zaten ama bir kere insan olayım dedim ama hayvanat bahçesine girmişim..

Silent
Canım!
Avenged
Embesil naber
Silent
!!! Mümkünse s*ktir olup gidermisin!
Avenged
iyimisin!?
Silent
Malmısın lan insan gibi geldik karşına!
Avenged
ya niye alınıyosun ki?
Silent
oha! kaybol ya!
Avenged
peki s*ktir olup gidiyorum senide s*ktir ediyorum!
Silent
Hala karşımda duruyosan sen beni s*ktir edemezsin! ben ederim!
Avenged
...


Ne kadar çok s*ktiri boktan bir konuşma olmuş şimdi fark ettim..
Neyse efem..
Abimle ben babamın embesil çocuklarıyız..
Abim ne demiş?
el ense g*te şaplak!

i was hoping..


Saat 03,32..

Alanis Moriseete - i was hoping çalıyor..
İnsanı bir anda dans pistine itip dans etmeye zorlayan hatta kafasına vura,vura içinden ne geçiyorsa söylemeye zorlayan bir şarkı..
Çok eskilerden tanıdığım,çok sevdiğim bir adam attı bu şarkıyı..
Buda yapılırmı anacım ? Gecenin bu saatinde.. Allah belanı versin! diyesim geliyor demiyorum elbette nazikçe teşekkür edip şarkıyı bilmem kaç defa dinliyorum sadece..

Ne düşündüğümü biliyorsun sen..
Abartmama gerek yok benim,çelişkiler-ikilemler yol almış yürüyor önümde..
Ama gölge oyunları oynama benimle,gölgenede basabilirim elbet imkansız sanarken sen..
Küçüksün ve korkuyorsun tüm yaşadıklarından daha o kadar safsın ki,göremiyorsun sana bakarken ne hissettiğimi.
Sırtımda ki yanık acıları kadar berbat,ardı sırası kesilmeyen cevapsız çağrılar kadar komiksin..
Sıradan bir gece showu,gösterişsiz bir cafetariasın. Işıklarla abartılmış bir yanın var sanki,korkuyorum elektrikler kesilirse ne olacak senin halin?
İstiklal caddesinde mi senin hala sözlerin? Yoksa Akse sapağında mı kaldı en son kurduğun cümle..
Hangi kamyonun arkasında ki yazısın sen beni bu denli gülmeye ittiren?
O gecede gözüme sadece yol kenarında ki ışıklar çarpıyordu bu yüzden güzel sanmıştın gözlerimi..
Hiç bir şeyi tam olarak göremiyorsun ki..
Hem erkek adam dediğin rakısını içtiği zaman gözleri kapalı yürüyebilmeli..
Yüzün ne renkti ?
Sana bir şey demek gelmiyor içinden.
Hem zaten beni tanırsın sen..

P.s..
Allah belanı versin Alanis..
Ananın önüne kanlı gömleğin gele Alanis,buda yapılır mı Alanis!

Kelebek ömrü..

Şimdi ne demeli..
Koca bir deniz gibi,gözlerin,sözlerin..
Kaç kere konuşmuştum kendimle,kaç kere karar verip kaç tabu yıkmıştım kendi çizgimde..
Şimdi şarkı söyler gibi..
Uslan denizim..
Sıralanmış cümleler artık etkilemiyor beni,sevdiğim insanlar,sevdiğim adamlar..
Toz parçacıkları gibi,ucuz adi bir süpürge silip-süpürüp geçiriyor herşeyi..

Kurtar beni..
Kutsar gibi,
Niyetimden vaz geçer gibi...
Kelebek ömrüne yas tutar gibi..

Eğreti plak..

Saatlerce kapalı kalan trafik yolları gibiydik sen ve biz..
Haritalar açılıyordu önümüze,ağzı bozuk bir ifadeyle.
Ve içimizdeki yollarda fahişeler iş tutuyordu,güneşin batımından hemen sonra karşına çıkabilecek en kestirme otoban kenarlarında..
Kendime A,B,C'li şehir isimleri vererek denklemler kuruyorum,ben sana varıncaya kadar sen hangi şehirde olursun diye,fazla meraktan kediler ölürmüş ama şanslıyım ben.. Daha iki ayak devrimini henüz bitirmek üzereyken..
Otobüsü hiç gelmeyen durakta ki en son yolcuydum,yüzümde bir beklenti sadeliği,damağım kuru,boğazımda en son kalınan otel odasından arda kalan bir yığın cümle..
En son nerede bitirmiştik tükenmez kalemin tükenen mürekkebini,kapıda alınmayı bekleyen çöp misali bozulan senli,benli geçmiş zaman eklerini hangi cümlede bastıra,bastıra vurgulamıştık..
Bilmiyorum..
Balık gibi çırpınıyorum avuçlarımda ki su birikintilerinde,sonra küçük bir çocuk olup acıyorum kendime,atıyorum avuçlarımda ki suyla birlikte kendimi kurumuş bir nehire..
Güneş doğuyor,içimizde ki fahişelerde bir telaş. Koşturuyorlar rüzgar vurdukça yüzüme ve gülümsüyorum topukları kırılırken incilen narin bileklerine,giyilen kırmızısı solmuş siyah elbiseye..
Odam aydınlanıyor geceden bırakılan herşey yerli yerinde,hiç ait değillermiş gibi eğreti dizilimlerinde..
Ben uykuya dalarken sen pkabnı açıyorsun,aralarında çalmak için seçim yapamadığın plaklarını bir kez daha temizleyerek,şimdi bize ait olmayan bir pkapda çalan eğreti bir plak gibi..

Lütfen kendini de düşün..
Yalnızlık çok sıkıcı..

P.s..
''Sana kaşrı bir şey hissetmiyorum artık ''
Bunuda geçelim lütfen..

Et - Geç..

küçüktük..
Yıllar öncesiydi..
Gizlice bira içmeyi marifet sayıp,yanyana uyumayı eğlenceli kılıyorduk..
Yüzük düştü yere..
Başka bir kadına ait olduğunu anladık..
İçimizden olmayan ve bir o kadar içimizde yatan bir kadın..
Kırmızı tırnakları,mavi birgülüşü olan..
Maviyi sevmezdim ben yıllar önce..
Bu yüzden hep beyazdır cümlelerim..


P.s..
Büyüdükte adam mı olduk sanki..
'' di '' li bir geçmiş zaman eki var şimdi kurulan her cümlede..
özlenesi yıllar..

Pealla..

Küresel yobazlaşma bunun adı..
Daha çok fevrileşme,gözlerimin ıssız uykulara dalması,siyah beyaz perdelerde matine gösterileri benimkisi..
Kana,kana iç dediler.. kanattım,kanattım içtim..
Yanlış anlamışım,yanlış yerden bakmışım,hata yapmışım. Kime ne ?
İnsan her zaman sevdiği insanlara dokunmaz..
Bazen sırf dokunmak için sever bazılarını,kendince..
Kurbağayı öpünce prens olması gibi bir şey buda işte..
İkinci sınıf bir otobüs gezisi misali, Küllükler yerinde yok..

Öznesi,nesnesi,yüklemi..
Söyle kuzum hangisi incitti seni?


P.s..
Pealla tek kişilik yapılmaz ki..
Sen bilemedin mi çocuk ?

Duygu-kişilik-transpoze..

elmalı sodada ki elma tadı kadar sessizdi duruşu..
Karşı karşıya duran iki sandalye,iki içi boş bardak gibiydi tadı huzursuzluğun..
ve geleceğe dair planlar kadar hayalperest..
Gözleri ne renkti tam farkına varamadım. Saçları kapatıyordu gözlerini. Parmaklarıyla masaya çizdiği dairelerden okuyordum yüzündeki anlamsız boşluğu..
Kemiklerinin yoksul kokusundan tanıdım onun bir gece muhabbetinde ki sıradan bir insan olduğunu,camda ki bir kırık gibiydi hem sıradan hem incitici,itici..
Nazım Hikmet geliyordu aklıma,Küçük İskender geliyordu onun her yüzüme bakışında ve ben onda bir soprano izi bırakıyordum uzun ince parkmaklarına dokunduğumda..
Bilmediğim tarihlerden bahsedip,tanımadığım insanları yeriyordu ..
Bildiğim sözcüklere hiç değinmedi..
Bildiklerim bende kaldı,bilmediklerimi hiç anlatmadı..

Kişilik duyguyu evlatlıktan red edince,duygu kişiliği evlat edinirmi..

D.N..
Bir kadın tanıyorum,temizlikçi abla gelmeden önce bütün evi silen,süpüren..
Temizlikçi ablaya ayıp olmasın diye..

P.s. i love you izledim..
Şimdi çok daha sakinim..

Trouble..


Objektifin arkasından izliyorum seni,kül tablasının kenarlarında döndürüyorsun sigaranı,izmaritin hep bir üçgen..
Kenarlarına brokoli dizilmiş bir salata tabağı gibisin..
Brokoli kadar iştah açıcı,brokoli gibi doyurucu değilsin..
Damaklık bir zevk belki,bir tanesinin ağzında dağılması kadar kısa,pişirilmeden yada haşlanmadan önce olan görüntüsü kadar iticisin..
Servise sunuluyorsun rezervime,buda bizden diyorlar.. Afiyet olsun..
Daha tadına bakmadan doydum..
Ben kalkarken;
Boş bardaklar birikiyor masada,ikinci el duygular çıkarılıp askıya asılıyor,yüzü(m)n düşüyor cam sehpalara ve şehrin ışıkları uykuya dalıyor yaşlanan İstanbulda..
Ardımdan;
Ayakların çıtlıyor yürürken gecenin loşluğunda bense dinliyorum uvzunun yorgun feryadını. Gün ağarıyor gazetelerin sarı sayfalarında,sen susuyorsun..
Susadıkça yüzün düşer aklıma..
Tesadüf ne demek biliyormusun?
Kahveyle aram yine son derece haşır-neşir bu günlerde,konudan konuya atlıyor,verdiğim sözlerin hiç birinde durmuyorum.. Bilmiyorum,uykusuzum..
Uyandığımda odam aynı,akşamdan kalma bir huzursuzluk kokusu oksijenimi taciz ediyor. Coldplay-trouble dinliyorum güne başlarken,her yeni bir gün yeni bir cümlenin altını çiziyorum şarkıda.. Biri silmeli belli ki bu şarkıyı.. Her sabah dinlemek alışkanlık yapıyor.
Her yeni bir alışkanlık yeni bir soru demek. Sorulara cevaplarım yok benim,düşüncelerim hep kısıtlı..
Sahi neden yazıyorum bunları?


D.N..
Bir sinek cenazesinden dönmüşümde sanki..
Ağzım,burnum kanyak..


Tesadüf'ü izledim..Etkilendim..
Utanmasam ağlayacağım ayol..
Geçelim lütfen..

Bak seninde gözlerinde..

Yeni viledalanmış payanslarda ayak izlerim çıktı,umrumda olmadı yürüdüm. İzlerim hansell'in ekmekleri gibiydi.. O yollara attı,kuşlar yedi..

Herşey yapılabilirdi o an,her duygu dile getirilebilir,her aşk tekme yiyebilirdi.. Bağcıklarım çözülmüştü,bağlayası eller vardı bağladı..
Bir şeyler ifade edercesine düğüm atıldı bağcıklarıma, bir daha hiç çözmedim..
İçimde ki italyan soslu,acılı bayan yüksek topuklu ayakkabılarınla basıyorsun tüm duygulara,acıman yokmu kuzum?

Ben bir plan yaptım diyerek başlıyordu cümlelerine, sadece dinlerdim eskiden,çok eskiden,büyümemişken...
Tırnaklarım kısa ve ojesizdi,daha az poster daha az albüme sahiptim o zamanlar..
Sonra,sonra öğrenmeye başlamıştım ters yatınca miğde bulantısının geçmeyeceğini,içtiğim bira kadar lavaboya gideceğimi..
Ya şimdi..
Yol(un)dayım,vazgeç(eme)dim..
Herşeyi yaptık o an.. Her duyguyu dile getirdik,bütün aşklara tekmeler attık. Afacan tavırlarla aldattık,masumlukla özür diledik.
İstanbulu sevdik,alıştık,sahillerinde kustuk..
Yatağımıza yattığımızda gözlerimizi tavana dikip aynı yıldızın gölgesine tutulduk,ama sen her zaman daha aptal olandın..
Yıldızların gölgesi olmaz ki..


Eski ve buz gibi müzik kokan bir barda kesmişsin kalbini,kalbin kadar ellerinde kirlimi ..

Silent,Kaptan Ve Mami


Sabahın 11'inde üç deli divane ..
Sonra tren istasyonu tüm görkemiyle sonra bostancı durağı karşıda vapur iskelesi..
Bostancı durağında ismin dudağımda..
Kaçırılan bir ada vapuru üşenmeden beklenilen bir ikinci vapur,gülüşmeler,şakalar,krizler.. Derken gelen ada vapuru..
Bu ada vapurunda sen olmalıydın yanımda..
Bindik bir alemete gidiyoruz kıyamete hesabı yolda hazırlanılan planlar..
Ver elini büyük ada.. İner inmez bizim kaptan adayı dostumuzun tepkisi..
of allahım sana geliyorum hatunlara bak!
Yemek yedik önce bir bira eşliğinde balık.. Ne çok özlemişim..
Ertesinde bisiklet maceramız,fotoğraf krizleri,yorgunluk,kaptanın yokuşu çıkamaması,Maminin onu taşıma çabaları..
Derken,azizim büyüyor insan..
En son birlikte bir yere gittiğimizde cips ve meyva suyu ile idare ederken şimdi birbirmizin sigaralarına göz koyup biranın dibini içme telaşı içindeyiz büyümüşüz,farkına vardık..
Ama şuda bir gerçek ki bir araya geldiğimizde yine en az eskisi kadar çocuk,eskisi kadar mükemmel dostuz..
Büyüdüğümüzün farkına varmak canımızı yakmıyor aslında sadece biraz burukluk..
Hey gidi günler hey..
Eskiden fizikten kopya çekerken yakalanmanın telaşı içindeydik şimdi hayatımızdan geçen insanların endişesinde..
Veda vakti planlar yaptık,bu yaz hep beraberiz..
Bir daha ki çarşamba için sözler verdik birbirmize..
Ben mami'nin omzunda şarkılar söyledim vapur dönüşünde,mami kaptanın omzunda dinledi tüm bildiklerimi..
Veda vakti aynı otobüsteydik ben indim onlar el salladılar arkamdan..
Güzeldi,yaşanılası bir gündü,yazın en güzel süpriziydi belli ki..
İçim bir avuç umut dolu nereye gidersem gideyim ellerimi sıkı,sıkı kavrayan baş belaları var yanımda..
Bir daha ki çarşamba ver elini Ağva!

D.N..
Çalışan bir bayanım artık cicim..
Fedakarlık etmeliyim hippi görüşünümden,aylak vakitlerimden..
Sahi,
Konuşmalarım hiç bu kadar gerçekçimiydi kuzum?
Plasytim ; olsa dükkan senin..

Gaf..


Öyle yada böyle geçiyor zaman, ne kadar durduğum yerde sabitlenip gözlerimi sımsıkı kapasamda ellerimden akıyor bir şeyler damla,damla geçmiş adını alıyor..
Düşüncesi bile üzüyor bazen,kimim ben..
Müzik dinleyesim yok bu günlerde,gezme isteğim yok,konuşma isteğim zaten son aylarda kendini heba etti boşluğa..
Avuçlarım dolu,dolu koşarken yolun ortasına geldiğimde, ellerimde sadece tozları kalmıştı üzüldüm tabi her insan gibi,biraz gurur yaptım bakmadım arkama..
Sonra döndüm bulamadım kayettiğim yerleri..
Meğer ne çok olmuş sen senden geçeli hiç bir şey aynı kalmıyor, bir çok defa dile getirdiğim gibi ve kalmayacak dünya bu denli döndükçe..
Aslında senin dünyan tepsi gibi dümdüz..
Aynı yolda yürüdüğünde bir zaman sonra köşelere çarpıyor kalbin geri dönemiyorsun,köşelerin gururdan kaplı zaten, ah ne olacak bu halin..
Bir sene daha geçti, ellerim terli zamanı tutmaya çalışmaktan, o kadar da mutlu sayılmam.. Yaşlanmak değil ki korkum benim sadece ne bileyim hani bazen söyleyemez ya insan,işte öyle bir şey buda..
Fotoğrafçılığa başladım bazı şeylere artık kelimeler yetmiyor anlatmaya..
Bir kaç eski dostla görüştüm,bilmediğim yerlerde kayboldum,içimdekilerini atmak için sigarayı bahane edip bir saatlik yolu yürüdüm..
Kötüyüm bu günlerde,gerçekten kötüyüm..
Yaz geldiği için herkesin yüzünün anlamsız bir ifadeyle gülücükler saçıyor olması da sıkıyor aslında canımı,niye onuda bilmiyorum ya..
Anlamsız bir stres var üstümde,kanımı emen kene misali durdukça bitiriyor,uyuşturuyor beni..
Bacaklarımı dizlerime çekip oturasım var saatlerce kimse dokunmasın,konuşmasın,acıtmasın..
Bilmiyorum..
Üzülüyorum aslında sana..
Üzülüyorum kendime..

D.N..
Bir çöp kutusundan farksız hayat,içi sürekli doluyor,sürekli boşaltılıyor kimi duygular yerlere saçılıyor..
Eğilip toparlamayı midemiz kaldırmıyor..
3 Doors Down - So i need u çalıyor..

13,06,



Sen gelmeden önce daha kötüydü günler..
Bakma şimdi böyle dediğime
Ama geçecek biliyorum,
Göğsüme yatıp derin,derin nefes alış verişini duydukça geçecek herşey..
Bitecek,sona erecek bildiğimiz tüm kötü şakalar..
Ellerin,avuçlarımda kaybolurken,
Şarkılar söylemeye devam edeceğim sana..
Ve sen güldüğünde tüm zaman duracak,
Bütün kötü alışkanlıklarım seninle sona ermeye devam edecek..
Sen yeter ki hep gülümse..
İlk gün ki gibi..
Sana söz veriyorum,
Her attığın adımda duyacağım seni,
Eğer düşersen tutacağım ellerinden,
Devam edersen engel olmayacağım..
Çok kırıldı düşlerim,çok yoruldum,
Ama sen hiç hissetmeyeceksin bu olumsuzlukları,
Asla yara almayacak,asla kırılmayacaksın,
Öyle sıkı tutacağım ki ellerinden,
Düşmene bile fırsat vermeden geçeceksin tüm kötülüklerden..
Sana söz veriyorum ki,
Seni her zaman seveceğim..
Doğum günün kutlu olsun küçük meleğim..

Halan..

Alışkanlıklar..


Hesapta olmayan olaylar,anlamsız duruşlar,tedirgin bakışlar..
Masalsı bir yanı var, yağan yağmurların ıslattığı sokaklarda ki bıraktığı izlerin.
Sanki çok önceden ben,ben değilmişim gibi..
Kahve,kahve üstüne..
Göz kapaklarımın sertleştiği,kirpiklerimin canımı yaktığı andayım,kendimin batıya bakan yönünde bir sahil kenarında yüzme bildiğim halde boğulma endişesi içinde..
Sense rüzgarda savrulan saçlarınla bir fransız romantizmini andırıyorsun,bakışlarında ki hiç varolmamışlık endişe ettiriyor beni kendimden.
Sanki sen ve ben yada biz diye bir kavram yokmuşcasına,aynı kaldırımı bile paylaşmaktan yoksul iki avare yaratıkmışız gibi bakıyorsun gözlerimin içine..
Kafein tadında titremeler ruhumda..
Tedirginlik değil,korku hiç değil, dayanıksızlık belki.
Oda elimde değil..
Alışkanlıklarımdan vaz geçtiğim noktada yeni alışkanlıklar ediniyorum kendime,
Alışkanlıklarımdan vaz geçememe alışkanlığı..
Hayatımın yapışkan monotonluğundan sıyrılırken,o arındırılmış salgısıyla yeniden sarıyor beni özlem dolu bir kaç sözcük gibi..
İyi veya kötü fark etmiyor şu zaman dilimi içerisinde artık..
İyiyi ve kötüyü ayırt edebilecek kadar büyük,bu büyüklüğün farkına varamayacak kadar şaşkını(z)m..
Bu şaşkınlık içerisinde uykusuzluğuma yenik düşüp uzanıyorum saçlarına, saçların kadar masum olsan keşke,
Keşke biraz ben olsabilsen ..
Bencillikmi bu yaptığım? Sen olmak yerine ben olmanı istemem.. Adi ve basit bir bencillikmi..
Dedim ya...
Alışkanlık sadece..

Gözpınarlarım kurudğunda gökyüzü ağlar benim yerime..
Ani bir açıklanamazlık bu ruhuma..
Tepkili ve en az senin kadar karmaşık bir hareket bu bana..

Zümrüd-ü Anka..


Bir Zümrüd-ü Anka kuşu misali sen,
Değmeden açmıyorsun kanatlarını göğe..
Bir peri masalından mı çıkageldin?
Gecenin bu saatinde..
Burada masallara inanmayacak kadar büyük,
Okumaya üşenecek kadar kibirli duygular var..
Yağmur mu dedin ? Hani şu can acıtan,
Yağdıkça seni iliklerine kadar yakan,ıslatan yağmur mu bahsettiğin?
Pek sevilmez bu kentte böyle derinlemesine,
Böyle soyutlanmış ince duygular..
Nesnel olmalı,aynı olmalı biz olmalı yaşadıklarımız,
Susuzluğun giderisi için yağmalı yağmur,
Aşktan yanan kalplerin durulması için değil..
Bir Zümrüd-ü Anka kuşu misali sen,
Hala aynı yerde bekliyorsun gün batımını..
Oysa güneş hiç doğmayacak kadar derin battı,
Göz kapaklarımız ıslandı biz susadıkça,
Yanaklarımızdan aktı..
Bir uykusuzluk sarhoşu var içimde,
Sen bir Zümrüd-ü Anka kuşu..
Kanatlarından akıyor gökkuşağına renkler,
Gözlerinin feri kadar ciddi duyguların..
Bir Habeş soylusu ben,
Durdukça huysuzlaşan,yok olan..

08,,

D.N..
İlk ve tek şiirim..

Habeş Soylusu...


Bir bar taburesinin kendi ekseninde dönerek yere düşmesi gibiydi kırılan her şey..
Ağır ve sakindi,tiz ve yumuşaktı tüm sesler tıpkı pamuk ipliğinden yukarı çıkan bir tırtılın ayak sesleri gibi..
Dinlendiriyordu..
Bir bardak biradan sarhoşluğa meyilli bir alışkanlıktı bu aslında kimsenin ne söyleyebileceğimi tahmin edememesi yada tüm bildiklerimi herkesin bilmesi gibi bir duygu yoğunluğuydu..
Suçluydum bazı şeylerde,herkesin biraz suçluluk payı vardır benimkide böyle bir şey işte..
Kaldırımlarda bekleyen,emekçi adı verilen kadınlar gibi ruhum..
Sahte bir kontes gibi makyajı akmış,ruju taşmış biraz punk biraz black havasına bürünmüş,gümüş kaşıkları çiçek dikmek için kullanmış olan bir kontes kalbim..
Zavallım benim,anlayabilmekten yoksun iki gülümsemeye aldanan küçük mahluk..
Yordun beni..
Biraz gerginim sanırım,espri alışkanlığımı da yitirdim son günlerde kendi etrafımda pervane misali parmaklarım yorgun..
Hayatları bana değip geçen insanlar var farkındayım o kadar da sevmiyorum insanları götürüleri daha fazla oluyor her sürtünmede, bana değip geçmelerinde..
Küçük perileri sıkıyorum avuçlarımda yolunana denk kanatları,ayaklarım üşüyor mermerde çıplak ayakla dolaşmaktan,gözlerim acıyor ayrıntılara takılmaktan..
Sözcüklerim eriyor biten bardağın dibinde..
Suskunluğuma amadeyim ..
Emri vaki yapıyorum sürekli kendime,küçük notlar yazıp yapıştırıyorum yol kenarlarına,içimde ki küçük Godzilla’yı uyandırıyorum çoğu zaman parmaklarımdan başlıyor kontrol altına almaya..
Parmak uçlarımda yükselip bakıyorum dünyaya..
Küçük kontesi görebilme umuduyla pencere kenarında sabahlıyorum..
Bulutlar geçiyor güneşimin önüne..
Bulutsuzda çekilmiyor böyle havalar böyle duygular içinde,iyi geliyor..
Kendine bürünüp itiyor beni küçük zavallı pericik..
Ve konuşmaya başlıyor kendinden bir haber, boş sokaklarda..

D.N..
Evet dedi bende seni aldattım..
Bir kez de değil üstelik çünkü beni çok kanattın,çok sevdiğim bir yalandın..

Köhne kuyu delisi..



Gölge oyunları oynuyorum kendimle
Yatağıma ters yatıp şekilleri seyrediyorum kaybolduğum küçücük delikten..
Sesleri takip edip,kaybolduğum şehri geziyorum parmak uçlarımda,
Aman ses çıkarma..
Çift kişilik dev bir kadro oynuyor sahnede, yersiz gülümsemeler bırakıyorum dram sahnelerinde. Kimin umurunda ki oynanan rol, sorun sözcükler olmasa..
Bir akustik şarkı çalıyor en sevdiğimden,bol limonlu votka tadında,damağımda, uykusuzluğumda..
Şehrin ışıkları yanıyor ben kollarımda sinekleri öldürürken,bir kadın geçiyor baş ucumdan etekleri bana değercesine.
Hayat kokuyor buram,buram genzimi yakacak derecede nefes alıyor içinden,en derininden,ucube görüntüsü ardında..
Esip kayboluyor rüzgarda,tüm bildiği birkaç eski telefon numarası aslında, hala rehberinde gereksiz yere kayıtlı olan.Tüm bildiği eski yaşantısının etek uçlarına çengelli olması,bildiği sadece yosma yaşantısı..
Eş,dost,sevgili hepsi bir girdabın eflatun bakan yüzünde gömülü,sevimli ve cana yakın gülümseyişleri bir eflatunun koyu çizgisinde gizli..
Kalsın dercesine ittiriyorum ellerimle,yürüyorum bilmediğim sokaklarda,tanımadığım insanlarla,uyukluyorum omuzlarında. Bir bardak nescafe olsa ya baygın ruhuma, aralasa kapanan gözlerimi,alsam acısıyla,burukluğuyla tadını sana,bana inat..
Yutsam tüm bildiklerimi,yutkunsam,uyusam..
Gözlerim ne eflatun bakıyor sana nede beyaz..Bomboş,köhne eski bir masal gibi izliyorum seni..
Dibine kadar mutluyum bu gün..
Küfür edercesine mutluyum,sonsuzluk gibi,kainat gibi,ben gibi..
Ojelerimi çıkartıyorum,saçlarımı topluyorum ilk defa kızmıyorum buklelerime..
Dedim ya dibe vurduğum anda,dibine kadar mutluyum sonsuzluğun kucağında..

D.N..
Hoş seninde bir var oluş sebebin var,yakından uzaktan alakam olsa mutluyum..
Bir gülümseten benmişim.. Bir daha,daha söyler misin..
Tek iyim sen kalmışsın aman ne mutluyum,burnum omzunda..

Doğum günün kutlu olsun..

Kişi başına bir yalnız..


Çok adam tanıdım,çok kadınla konuştum yelkovanın akreple savaşında..
Ağlama küçük aptal peri..
Zerafetin kadar küstahlığın var omuzlarından dökülen saçlarında..
Eski türk filmlerine takılı kalmış, pavyon emeklisi bir şarkıcı gibisin..
Pilesi bozulmuş eteklerin hiç mi rahatsız etmiyor seni yürürken...
Gördüğün her köprüde inip boğaz havasını içine çekmeye çalışıyorsun,nefes almayı çoktan unutmuş bedenine oksijen verme niyetinde..
Her konuştuğum adamın içindesin aslında,
Biraz yosma biraz kendi tavrınca.. Gülümsüyorum sana, son derece batılılaşmış bir dille..
Düşeceksin bir gün bu eteklerini savurduğun yollarda, biliyorum..
Avuçlarımda öldürmüşüm ben sana getirirken kaçmasın diye sıkı,sıkı tuttuğum kelebekleri..
Şimdi diz çöksen silinir mi ellerimden o pullar,bıraktıkları vedalar..
Yürüme İstanbul sokaklarında..
Bırak kız kulesi yalnız yesin akşam yemeğini..

Tavanda rüzgardan dönüyor pervane..
İniltili bir sesle şarkı söylüyor duvarlarıma..
Çok okumuyor,çok yazmıyorum son günlerde..
yeni akustik şarkılar keşfediyor yeni gruplara göz atıyorum..
Sayfaları eskimiş günlüğün bir anlamı yok bu zamanda..
Sahi..
Onun derdi kiminleydi?

Önemsemek? Efendim?


Önemsedikçe önemsizleşiyor bazı ayrıntılar..
Ayrıntılara takılmamak gerek..
Şu konuşmayı yaşadım bu gün..
''içim bir buruk '' dedi bana..
Neden diyesim geldi..
'' merak etme senlik bir durum yok '' diye yanıtladı münasebetsiz!
'' benlik mi! ne alaka! ''
'' Yani seninle alakalı değil sen burkmuyorsun içimi.. ''
Unuttum seni der gibiydi,yada al buda sana kapak olsun, laf öyle sokulmaz böyle sokulur deyip heyecanla benim ani şok geçirmemi beklerken yüzünde ki o kocaman ve bir o kadar da boş gülümsemesini hazırlar gibiydi..
Derin bir uf çektim içimden yapma ya çok üzüldüm dercesine..
Birbirini ana yolda sollamaya çalışan iki arabadan önde olanın arkadakine yaptığı gibi gülümsedim ona..
Bir o kadarda keyifliydim..
Bozmasaydın keşke kendini,zorlamasaydın bu kadar..

D.N..
Gülmekten ölebileceğim bir konuşmaya şahit oldum otobüste...
' Evladım ışıklarda.. '
' Evladım dursana! '
' Ay ay geçtik ışıkları! ''
' Evladım niye indirmiyosun evine mi götürücen beni?? '
Koltuğun altına girmiş gülüyorum,uyumuş taklidi yaparak..
E, abi napıcaksın bu yaşdan sonra teyzeyi..?
İndiriversene,indiriversene...
Çek sağa!!

Dün,bugün,yarın,,


Harika bir gündü sanırım...
Son haftalarda üstüme çöken,bunalım kokan sinişik duygu bu gün tamamen dağıldı..
Uçtu parmak uçlarımdan gökyüzüne.
Dünün verdiği yorgunlukla bu sabah 12,30 civarı uyandım..
Yatak bomboştu.. Kimse kalmamaştı..
Kahvaltı etmek yerine sigarayı tercih ettim.. Son aylarda kahvaltıdan nefret eder durumdayım..Zorluyorum kendimi ya hadi bakalım..
Evden çıkmak için hazırlanırken bir telefon..
Gizeme açtırdım beni sorarlarsa yok desin diye ama direk bana uzattı telefonu annemdi..
-Benay , çıkıyormusun?
- E, evet..
- Gitme bugün baban seni bir yere götürcek hazırlan..
- nereye?
- Hazırlan hadi..
- peki...

Konuşma buydu sadece.. Nasıl duşa girdim nasıl çıktım kotumu nasıl giydim hiç bilmiyorum..
Babam geldi hep beraber giderken formula 1 e gittiğimizi öğrendim..
İçimde ki tutku bir anda boğazıma kadar çıkıp adeta kontrolü altına aldı beni. Piste yakınlaşmaya başladıkça bu tutkuyu deliler gibi yaşayan bir sürü daha insanın olduğunu gördüm.. Binlerce araba,binlerce insan..
Yarış başladı..Annem,ben ve babam gerçekten hayrandık bu tür yarışlara..
Ve gerçekten çılgın bir aileyiz sanırım..
Mr.Massa tur bindiriyordu daha 5. dakikadan.. İşin ehli olmak başka bir duygu cicim!
O arabaların sesleri bile huzur veriyor insana ..
Biliyorum garip birisiyim 3 gün önce sessizlik için çırpınırken bu gün yarış sesleriyle dinginleşiyorum.. Sorun bende mi? Yo hayır..
Kader diyelim geçelim..
Velhasıl..
Dönüşte farklı yollara girdiğimizi gördüm..
Boş bir pistte durunca , babam durdu arabadan inip al bakalım dedi..
Babamın bebeği bir anda kucağımdaydı..
Arabaya yavaşça kimin hükmettiğini göstermemi bekliyordu belki de.. Bunu yaptım ..
Arabayı kaçırmak yerine babamın bana teslim edişinde ki sezdiğim güven ve büyüme duygusu yeniden düşündürüyor beni..
Büyüyoruz azizim..
Hiç durmadan büyüyoruz,yaşlanıyoruz..
Daha geçen gün bebekler için ağlayıp lunaparka gitmek için anneme,babama masumlaşarak lütfen derken bu gün sevda buhranlarımız bizi nerelere sürüklüyor..
Bu 20'lik dişini sanırım gerçekten kaldırabilecek bir yaştayım artık..
Biraz buruğum sanki..
Nerede o eski oyuncaklar..

D.N..
Şarkı dinlemiyorum bu akşam..
Sigara kokan kıyafetlerimi değiştirip pırıl,pırıl pijamalarımla oturuyorum..
neredeyse posterden gözükmeyen duvarlarıma bakıp belki de gerçekten olmak istediğim yerdeyimdir diyorum..
Kim bilir..
Daha ne rüzgarlar kapımızda bekliyor..
Eteğimizin ucuna takılan bir yaprak gibi savruluyoruz akan nehirlere ..
Hadi bakalım..
Kolay gelsin..
Bu arada..
Abim ve Gizemin bugün 2. evlilik yıl dönümleri..
Nice yıllara..

Rom-Jül


Uyumak ve yepyeni bir güne başlamak istiyorum..
Çilek kokuları uçuşup giderken camdan dışarı yepyeni bir koku alayım kendime ait olan..
Ve herkes Grizu'nun dönüşünü seyredip bira ve kahve desin yeşil çimlerde..
Toprak kabarsın nisan yağmurlarına geri dönüp iç çekelim yaza..
Babamın sürdüğü arabada uykuya dalıp koyu otoban karanlığını içime çekeyim,
Bir uzun yolculukta..
Bu şehir eskisi kadar temiz olsun,eskisi kadar huzur versin dizlerime..
Ve özürler dilenmeli tüm kırıklıklara karşılık..
Lakin.. Şehir geri döner mi..
Çok oldu onun bizden vaz geçişi önce biz terk ettik onu tıpkı benim sana,ona ve diğerlerine yaptığım gibi..
Ellerimin üç dikey uzağında bir Ege havası, kokusunu sevdiğim eski aşklar tamda bu hizada ikamet ediyor şimdi bizlere çok uzak bir noktada..
Alelacele yalnızım paniğe gerek yok yine kontrolümün altındayım..
Bu bir Romeo ve Julliette masalımı?
Yoksa perdesiz gitarın parmaklarda bıraktığı boyamı..
Tam kavrayamadım..
Mavi,yeşil,ela ve kahverengi bakan gözlerini seviyorum senin..
Elma renginde ki hüznümü sana ait buluyorum,sorduğum gibi cevaplıyorum her şeyimi, başkalaşıyorum..
''yağmurdan sonra denizin tuzu az olur '' günlerden nisansa..
Gülüşlerimizde fazla alkollüydük,fazla çocuktuk,yalnızdık,umursamazdık,nisandık...
Gül dediler,güller kopardık çalıntı bahçelerden..
Sen bir perisin meleğim.. kanatları yolunmuş,düşünemeyecek kadar aptal olan bir perisin..
pembe tül-ipek karışımı etek uçlarına ağlıyorsun basmaman gerekliydi o çamurlara..
Ağla.. Açılırsın..
Yalnız bir şey daha..
Ağladıkça yayıyorsun lekeleri tenine..
Gül geçer,çalıntı bahçelerden..

Tanımadığım birisinin dediği gibi
periler ölürken özür diler...

D.N..
Unutmadan,sağolsun saat hatırlattı bana..
Anneler bilmeselerde tahmin ederler herşeyi..
Tıpkı annem gibi,Anneler günün kutlu olsun..

i'm ...


Bazen...
Tanımadığım bir şehir kokusu içimi kaplıyor..
Sevdiğim,sevmediğim tüm insanlar orada sanki..
Bir ağlama duygusu..
Senli,benli kokan tüm konuşmalar orada gizli. Saklayıpta hiç okumadığım dergiler,söylediğim yalanlar..
Amatörce bir mizah anlayışı gibi tebessümlerle geçiştiriyorum günlerimi..
Bazen çok soğuk oluyor üşüyorum derinlerden,gizli bir mabed'den.
Kızıyorum tüm herkese, dolabıma saklanıyorum saatlerce sesimi çıkarmadan belki kendimle baş başa kalma düşüncesi belki gizlenme duygusu..
Bilmiyorum aslına da bakılırsa kendimi çözebilmiş değilim henüz..
Bu ilk söz verişim değil ki tutmam beklenilsin,daha niceleri var geçmişimde tutulmaya yüz tutmuş,akışına bırakılmış olan..
Nisan yağmurlarını geçtik artık bahar kokusu işledi tenimize eskiye dair ne varsa kapladı üstünü yaldızlı cicili bicili paketlerle..
Kızmak geliyor içimden..
İstediklerime,aldıklarıma,red edipte keşke dediklerime kızmak geliyor bağıra,çağıra kızmak..
Öfkeyi kontrol edebilmesini öğrensek bir öğrenebilsek..
Yorgunluk akıyor leş gibi üstümden hiç bir şey yapmadan,mücadele etmeden yorgunluk akıyor,süzülüyor bacaklarıma..
Tırnaklarım batıyor avuçlarıma..
Her şey bir yanada şu aynı nehirde 2. kez yıkanamamak düşündürüyor beni..
Hiç bir şeyin bir saniye öncesi ile aynı olmaması..
Her geçen gün krokilerimizin bir öncekine oranla değişimi..
Sen hala aynı metroda aynı sefere yol alıyorsun ya geriside pek önemli değil zaten..
Avuçlarını aç..
Gökyüzünden bir kaç yıldız kayıyor...


D.N..
20'lik dişim çıkıyor,ağrım var..
Rob Thomas - if your gone çalıyor..
Bir yandan şampiyonluğumuz kutlanıyor..
Tebrikler yağdırıyoruz birbirmize, aynı renklerin sevdalılarına.
Şarkı değişiyor Unwell başlıyor..
İşte bu kalmalı..
Bizim şarkımız olmalı..
i'm not crazy..

Alright..


Parmak uçlarımla dönerken fincanın etrafında müzik aynı sessizliğiyle devam ediyordu..
Sanki bomboş bir opera salonunun ortasında tek başıma piyona çalar gibiydim..
Her tuşta bir his bırakıyordum geleceğe..
Müzik yavaşça yükselmeye başladı..
Çatladı fincan..
Sızdı kahve kesiklerden,
Parmaklarımda tadı..
Grekçe yazılmış notalar akdeniz kokuyor buram,buram..
Ve sende bir eflatun edasıyla bırakıyorsun en son sevdiğin adamı,metroya biniyorsun kaçak olarak..
Teninde ap-ayrı bir huzur..
Kedi yavrularını düşünüyorsun,balıklarına en son yem verdiğin zamanı..
Ve benim süzüldükçe bitiyor kahvem fincanda..
Birisi bağıra,bağıra şarkı söylüyor yanımda umursamadan,hissetmeden,duymadan.
Birisi ben oluyor bazen,
Umursamıyorum..
Aynı metroya ayrı zamanlarda biniyoruz seninle,aynı koltuğa,aynı demirlere dokunarak..
Sen benim bıraktığım tarihi geçeli epey olmuş dergilere bakıyorsun.Farklı şeyler düşünüyor,gazeteni açıp iş ilanları arıyorsun kendine..
İlan veriyorsun gazetelere ' Kiralık hayaller ' diye..
Başkaları geçiyor farklı istasyonlardan,farklı şehirlere. Başkaları hepimiz oluyor çoğu zaman, kah gülüyoruz aynı anlara ,kah ağlıyoruz romantik-komedi bir filmin sonuna..
Avucuma düşen külleri üflüyorum camdan dışarı..
Hepsi yanmış birer kelebek..
Ve asla bir daha yanma korkuları olmadan özgürce uçuyorlar ufka..
Piyonanın tuşlarına başını yaslayarak uykuya dalıyorsun..
Bense üşümüşlükten olsa gerek daha bir sıkı giyiniyorum uykuya..
O an çok övündüğümüz zekamız bizi yalnız ve huzursuz varlıklar haline getirmekten başka bir işe yaramıyor..
Aşksa sadece aptallığı veriyor bize. Sürgünden dönmemizi sağlayan o güzel aptallığı..

D.N..
İzlediğim filmin adını unuttum..
Tadı hala nutkumda..
Alright çalıyordu.. Çalmalı..
Daha nice alrightlara..

Bu Gün..



Parmak uçlarımda bir üşüme,dağıtıyorum tüm odaya..
Aklımda dünden,bugünden kalma hikayeler ..
Derin bir huzur ve neşe içimi kaplıyor istemeden de olsa her nefes alışımda hissedebiliyorum..
Bu gün yeni gruplar keşfettim,yeni filmler izledim,yeni sayfalar bitirdim.
Kocaman bir bardak dolusu portakal suyu içtim,duş aldım kendime geldim..
Ve yeniden yola çıktım..
Otobüsler,insanlar,taksiler..
Verilen tüm sözleri unuttum bu gün.. Yarına dair olan tüm planlarımı sildim yerine kendimle birlikte koca bir gün ayarladım..
Çok güldüm,az sustum bu gün..
Dün bir kaç dostla kavga ettim oluruna bıraktım her şeyi.. Koşmadım aksine durdum..
Aynada kendime baktım..
Saçlarıma hiç bir şey yapmadım dağınık ve eğretiydiler hoşuma gittim ve herşeyi yeniden gözden geçirdim..
Odi'yi andım bugün keşfettiğim grupları dinlerken oda sever eminim..
Tek,tek özür diledim içimden tüm sevdiğim adamlardan,yarı yolda bıraktığım insanlardan.. Gülümseyerek vedalaştım prens ve prensesle ..
Kırılan gitarımı inceledim.. Çok şey paylaşmıştık birlikte ve çok kızmıştım kimi zaman doğru yere basamadığım anlarda ona.. Onunlada öyle vedalaşmış bulundum..
Artık güneşin doğuşuna pek kalmadı sanırım..
Bekleyemeyecek kadar uykuluyum kim bilir belki yazın yeniden beklerim tüm canlılığımla..
Bu gün bitti..

D.N..
Playstimde i dont wanna know çalıyor.. NFG..
Ve duvarımda ki yazıma karşılık tüm ailenin seferber olup kenarına yazdığa cevaba kahkahalar eşliğinde bakıyorum..

'Ben Nasıl Bu Kadar Kötü Bir İnsan Oldum .. '
El-cevap.. ' Arpan Fazla Geldide Ondan '


Üzgünüm can..
Üzdün..
Bak gerçekten kırıldım artık..

Dur! Hazırmıyım.. Bilmiyorum..



Yorgunum..
Ne konuşuyorum nede gülümsüyorum bu aralar..
Ne yapıyorumda yoruluyorum bilmiyorum.. Yorgunum..
Çok okuyorum,bazen uyuyorum bazen ise..
Hazır hissetmiyorum kendimi hiç bir şey için..
Aslında hiç hissetmedim.. İlk flörtümde,ilk öpüşmemde,ilk sınavımda,ilk ailemden uzakta kalışımda..
Kendimi hiç hazır hissetmemiştim.. Ve hala hazır değilim bir şeylere, Aslında hiç bir şeye...
Yürüyorum hızlı,hızlı adımlarla.. Etrafıma bakmıyorum dikkat etmiyorum.. Hissetmiyorum..
Otobüse binip başımı cama yaslayıp öylece düşünüyorum.. Ne düşünüyorum? bilmiyorum..
Bir tuhafım bu günlerde..
Prangalar eskitiyorum ruhumda kepenkleri indiriyorum güneşe karşı.
Yaşanmış hayatlardan kesitler alıp üstüme giyiyorum olmuyor hiç biri kendim gibi..
Bir aldatmadır sarıyor tüm benliğimi.. Ne anlatabiliyorum,ne yaptıklarımdan eminim bu günlerde..
Aramam gereken öyle çok insanlar varki,belki bir iki sohbet..
Aramıyorum kimseyi,arayasımda yokki.. Özensiz cümleler seçiyorum zaten sırf kırıcı olmak adına belki de bu yüzden aramıyorum..
Beklediğim bir mail var.. Günlerdir..
Bekliyorum sessizce,bazen hiç merak etmiyormuş gibi bakıyorum gelmediğini görünce bozuntuya vermeyip kapatıyorum sanki hiç bakmamışım gibi..
Telefonum çalıyor açmıyorum.. Oysa çok sevilen bir dost arıyor..
Yalnız değilim görebiliyorum ama iki kişilik bir bedende değilim..
Bu yüzden uzağım sanırım son zamanlarda herkesden..
Dostlar anlatıyor, tebessümle bakıyorum yüzlerine sadece dinlemediğim belli olmasın diye..
Kendimi ve bir kaç eski şeyi alıp uzaklaşmak istiyorum anlamsız asfaltta diz çürütmek gülümsemek güneşi parmak uçlarımda çevirmek..
Hazır hissetmiyorum..
Playstimde bir şarkı çalıyor.. Gülümseyerek tarif ediyor ruhumu..
Gülümsemeden eşlik ediyorum kendimin bile duyamayacağı bir şekilde..
Ne yaptım biliyormusun..
Daha çok şarkı söyledim..
Sigaraya yeniden başladım,alış veriş yaptım gereksiz..

D.N:
Amcamı gördüm otobüste..
Tanınmayacak gibi değildi.. Şıktı,takım elbiseliydi..
Cama yasladım başımı gözlerimi kapadım.Oda görmedi zaten beni.
Aslında gidip omzuna vurup ' dostum naber yaaa ' demek geldi hep yaptığımız gibi.. Ama olmadı işte..
Yorgundum.. Alışılmadık bir yorgunluktu bu,
ve ben buna kendimi hazır hissetmiyordum..

ve en son olarak..
UNUTMADIĞIM ESKİ DOSTUMUN DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN..
24,04

Yekpare Geniş Bir An *2


Sustuğumda konuşmaya başladı
tamda bir yolun ardından..
Uzak kelimesi ne kadar kifayetsiz düşünülen düşüncelerin gerisinde,
Ne kadarda basit tıpkı var olmak gibi..
Bir mumun aleviydi belli ki sönen ışıklar
üfledi dudakları susarcasına mum söndü.. Işıklarda öyle..
Oysa ki herkez biliyordu gündüzü ne denli sevdiğimi..
nefes alırcasına..
Susmak sanki..
Hani hep o çok sevdiğim filmi defalarca izlermişim gibi..
Her aynı sahnede heycanla dolar gözlerim sonunu bile bile
beklerim garip ama gerçek..
Bildiğim sonu defalarca izlememe rağmen yine de o cümle dudaklrımda..
'' Hadi ya... ''
Komik ve bir o kadarda tutarsızım kendime..
Hani derler ya bir gün öyle bir gün böyle.. İşte o benim!
Kimim ben.. Napıyorum..
Bir mum alevinde mi ısınacak bu koca beden ?
Yoksa bir mum ışığında mı aydınlanacak bu koca şehir..
En sevdiğim şiir gibi..
Ben şiirleri sevmem ki.. Hep usandım yazmaktan,okumaktan..
Cümlenin ortalarında gelirdi düşündüklerim aklıma oysa ki
Satırlar bir sürü ıvır zıvırla dolmuş kendimden,ondan,bizden..
Hep derler..
Ayaklarımızın üzerinde duruyoruz.. peki ya bastığımız yer neresi?
Bu tanıdık yüzün ellerine değermi ellerim burada..
yoksa ayrıldıktan sonra..
Ama..
'Tam ayrılırken tanırız birbirmizi..
Tanışmak başkadır tanımak çok başka.. '
Oysa ben..
'televizyonu açık unutulup ıssız uykulara dalınmış
hüzünlü bir otel odası gibi seviyordum onu..'
Dedim ya bu yüzden..
Veda edilmeye yüz tutulmuş anda ışıklar söndü..
Son olarak..
Ben başka türlü bir sevginin var oldğunu bilmek istiyorum..
'' ne içindeyim zamanın ne dışındayım '' diyen bir şey olmalı..
Yekpare geniş bir anın aşkı..

Olamazmı...
Olmalı..

Playstimde Alex çalıyor..
Kahvem soğumaktan yorulmuş izmaritine çekilen sigara misali..
O kitap için teşekkürler..

Asab-ı kehfim..


Günler ne çabuk geçiyor hayatımdan,
ben hala eski sözcüklere,eski resimlere,eski anılara takılı kalmışken bir bir farkına varmadan siliniyorlar hafızamdan..
Ben mi büyüyorum onlar mı yaşlanıyor zaman diliminde bilmiyorum..
Akreple yelkovan arasında volta atıyorum her can sıkılışımda.
Günde bir paket bitirir oldum, yo içimi zehirlemeye çalışmıyorum rahatlamak diyorum buna biliyorum pskolojik olarak kendimi kandırıyorum ama zamanı durdurmaya engel olamadığımında farkındayım.
Çark sürekli dönerken ellerimden birşeyler götürüyor uçsuz değirmene geri almaya çalışmıyorum kaz gelicek yerden ördek esirgenmez hesabı..
Ama elimde ne kaz kalıyor ne ördek.
Sadece, elimde kahvem üstümde dünden kalma yaşantı belirtileri dışarıyı seyrediyorum..
Güzel bir şey hayal kurmak.. Özellikle böyle akşamlarda ..
Hep aynı kelimeyle başlıyor cümlelerim ; ''Yaz gelsede..'' halbu ki ben yazı sevmem ki, ama playstimde pilot speed çalıyorsa seviveriyorum aniden yaz akşamlarını..
Sanki her şeyimi o zamanlarda bulmuş gibi..
Müziğe delicesine bir sevdayla bağlanasım geliyor..
hayal kurmak geliyor..
Belki ilk aşkımı bulmak belki de son sevdiğim adamla çakıl taşlarının üstünde çıplak ayakla yürümek..
Aslında çok başka şeyler geçiyor içimden..
Kimsenin bilmeye cesaretinin olmadığı,buruk bir tebessümle karşılanan şeyler..
Neyse..
Bir yaz gelsin de..

Dost ve kelebek..




Yaklaşık 70-80 yaşlarında bir arkadaşım var..
Bazen eve dönüş yolunda bazen ise çarşı inişlerimde evinin önünde oturduğu sandalyede beni selamlıyor yüzünde o tatlı tebessüm ile..
Fazla kelime etmiyoruz,uzun,uzun dertleşmek yerine bir gülümseme belki de herşeyi anlatıyor..
80lerden kalma 2 katlı evinde kocaman bir yürek ve yıldızlarla dolu bir gökyüzüne sahip..
Kimileri kimsesi yok diye nitelendirse de hepimizden fazla dostu var.
Yalnız ve bir o kadar da içten olan gülümsemesi kimi zaman sadece acı veriyor bana..
Düşünmek istiyorum onun gibi susup yoldan geçen arabaları,insanları izlemek ve susmak..
Kendimi beklemek istiyorum orada otururken geçmemi..
Ve yalnızlığın sadakatini..
Dün yine takım elbisesiyle karşıladı beni;lacivert kravatı,beyaz gömleği ve lacivert kumaş pantolonu ile..
Yüzüne bakıp ufak bir tebessümle ''iyi günler '' dedim elini kaldırıp kendine dikkat et demeye çalışdı.. Diyemedi..
Olsun ben anladım..
Sizde diyerek geçdim yanından.. İçimde bir burukluk..
Geçen yaz kelebekleri anlatırdı bana artık renklerini seçemediğini.
Yaz bittiğinde hiç görmedim onu..
İlk baharda yeniden oturdu kışı dışarıda geçirmiş sandalyesine, artık anlatamıyor..
Bir umutla kelebekleri bekliyor sabahın 9'undan akşamın 8'ine kadar..
Ve ben kuşkuluyum..
Aslında kelebekleri görememesinden değilde sandalyesinin boş kalacağından..
Okul dönüşlerinde selam verebilecek birinin kalmamasından..
Kelebekleri bulup yakalamak istiyorum,rengarenk olanlarından,çok olanlarından..
Bir kavonoza koyup ona götürmek,parmak uçlarında tırtırlı ayakları dolaşırken yüzünde ki gülümsemesini görmek istiyorum..

Biliyorum..
Bazen çok fazla şey istiyorum...

İçim ..


İçeri sızıyor rüzgar..
yatağımda ters yatıyorum,parmaklarım yere değiyor daireler çizerek..
Kapı hafif,hafif gıcırdıyor sinirlerimi bozan bir sesle..
Radyoda bir şarkı.. Çok tanıdık sanki yıllardır dinliyormuşum gibi..
Konuşmak isteyipte unuttuğum her şey dilimin ucuna geliveriyor bir yabancıya notlarla anlatıyorum hissettiklerimi tanıdık bir dosta anlatmak yerine..
Biliyorum.. Çok üzdüm..
Tarifi olmayan bir sıkıntı gibiyim kendimde,uçsuz bucaksız sanki..
Mırıldanıyorum kendi edalarımda şarkıya dublorlük misali..
İç sesimin bir aynası gibi kendi başımayım..
Tavanda asılı olan pervaneye ulaşmak için parmaklarımı kaldırıyorum dokunamayacağımı bildiğimden kollarım tam açılmamışken geri çekiyorum parmaklarımı
Avuçlarım sımsıkı..
Rüzgar devam ediyor, pencerenin kenarlarından ısrarcı bir tavırla beni ziyarete..
Pervasızca saçıyorum; tüm biriktirdiğim sözlerimi dışarıya..
Peri tozu misali uçuşuyorlar rüzgarda,yıldızlara değene denk uçacaklar biliyorum..
Göz kapaklarım ağırlaşıyor..
Avuçlarından yorgunluk içmiş gibiyim..
Kredim yetersiz, dayanmaktan bitkin düşmüşmekteyim..
Yeni bir güne kadar hoşçakal,'' içim ''..

D.N..
Günler,aylar neden artık durmuyor ?
Bildiğiniz bir doktor varmı?
İçim bana fazla geliyor..

Söyle bana sebepsiz..

Chesterfield..

Haydarpaşa'nın merdivenlerine oturdu,
denize karşı, baktı..
Elinde chester field..
Ateşi düşmek üzereyken bir nefes daha çekti..
Eline hiç yakışmıyordu..
Çarpık parmakları acemiliğinden olsa gerek titriyordu her çekişte..
Sürekli konuşuyordu acemi,acemi içerken sigarasını..
Hiç dinlemiyordum onu her anlattığında,her susuşunda..
Dudaklarını ısırdı.. Masum bir çocuk gibi kıpırdandı olduğu yerde..
Böyle çok güzeldi. Hep olduğu gibi..
Bir manzara gibi seyredilmeliydi..
Dokunucak kadar haketmiyordum..
Kalkdım..
Yolcuyduk..
Yolun sonunda konuşmaya söz verdik..
Yolculuk bitti sonunda..
Ama yol hiç bitmedi..
sustum..

D.N :
4 yıl önce tekrar görüşelim diyerek vedalaştığım dost'a..

Ütopya..



Yavaş yavaş ritmler artıyor..
Sessizlikte yankılanıyor tüm hisler..
Sana bilmediklerimi anlatıyorum,bana bilmediğin cevaplar veriyorsun..
Huysuzlaşıyorum artan ritmlerde..
Çok tanıdık bir şarkı bu sadece biraz parçalanmış hissiyatı veriyor geçmişime..
Tanıdık insanlar görüyorum çevremde,bir o kadar da yabancılaşmışız birbirmize.
Tozlu raflara kaldırdığın bir hayal gibi, kabus oluveriyorum uykusuzluklarımda..
Birde kendime..
Kalemi çeviriyorum durmadan bir türlü bulamadığım cevaplarla dolu olan kağıtlarda,kalemin ucu kırılıyor cevabı bulunca çizemiyorum üstünü tam bitirecekken..
Bir de yanmayan çakmağım..

Siyah-beyaz resimlerde alevin rengi gözükmez mi ?

Not..
Masalların da bir geçmişi vardır..

Hatırlamak istediklerim..

İnsanın, babasının onu görmemesi gereken yerde tabiri caizse ' şom ağızlılık ' yapıp,
'' yahu bir bakıyormuşsun babam arabayla önümüzden geçiyormuş! ' dediği anda babası arabayla önünden geçerse nolur ?

Akılda kalan sorular ;
Ermişmiyim ?
Daha eremeyenlerdenmiyim?
İyi insanım içime doğuyor..

---------
Çiftli salıncakta bir gayretle sallanırken gizemle (yengem..) aramızda geçen bir konuşma..

- A.. Benay köpekler geliyor hadi annemizin yanına gidelim!
- ne diyosun lan?
- Çöpün içinden böcekler çıkıyor hadi annemizin yanına gidelim!
- İyimisin ? O suyun için de ne var lan bir acayipsin?
- Lan bozmasana çocuklar salıncağa binmekten vaz geçsin diye yapıyorum!
beklemekten vaz geçsinler de korkup annelerinin yanına gitsinler diye!
- Ha.. Desene..
- Aaa..Benay tinerciler geliyor hadi annemizin yanına gidelim!!
- A evet hadi kalk gidelim kaçırcaklar bizi..

Bunun akabinde kendimizi rolümüze fazla kaptırıp salıncaktan inip bir kaç adım attıktan sonra, çocuklar korkup gitmişler mi diye geri dönüp arkamıza bakıyoruz..

Sonuç..
İki velette salıncakta bize korku saçan gözlerle bakıp şu konuşmayı yapıyorlar..
- Aslııııııı havhav geliyoooo ablalara söylede kaçsınlaar!!

------
Son olarak..

Yaşları 3-4 civarında olan iki çocuğun yanımda yaptıkları konuşma..
- Oğlum Emre ben eve gidiyorum
- tamam sen git ben gelmiycem
- Ama apartmanın demir kapısını kapatıcam şimdi gel yoksa giremezsin
- Niye ki?
- hırsız girmesin diye
- tamam ben girerim
- kapatcam giremezsin
- Niye oğlum ben hırsızmıyım ?

Anksyete


Hızlıca yürürlerken durdu..
Yüzüne bakıp montunun fermuarını çekti,
Parmak aralarından rüzgar sızıyordu dudaklarına..
Tebessümle karışık muzip bir bakışla teşekkür etti.
Ve devam ettiler bir sonra ki kavşak bitiminde gözden kayboluncaya denk..



Son;
Senin adını bir bilsem..

Bir sinek cenazesi..


Kendi kombinasyonlarımda 3-5 rotası çiziyorum..
Bir yudum daha içersem biliyorum düşeceğim ışıkların altına..
parmak uçlarımda üşüyen bir kelebek var benden çok uzakta.
Gülümsüyorum sana,bana,onlara..
Tanımadığım kişilerin yazılarını okuyorum evde tek kalınca..
Daha önce hiç görmediğim bir filmi izliyorum..
Eski mesajlarımı okuyorum silmeye kıyamadığım, ne çok kişi tanıyormuşum meğer herkese anlattığım..
Şimdi isimleri neydi..
kaçıncı aşık olduğumdu en son terk ettiğim adam..
Kaçıncı sevgili bu yeniden sevmeye kıyamadığım..
Korkma ben iyiyim..
Koca dolabın içinde asılı tek ceket gibiyim..
Ceplerinde eski oynadığım oyunlar..
Eski bilindik çıkarlar..

çalan şarkı pilot speed'e ait..
Birde kendi yazdığım var tabi..

Denizden yeni çıkarmışlar yağmurun ölüsünü..
mevsimlerden napalım,günlerden ilk bahar..

İnsomniac..


Soğuk terler aktı, parmak uçlarıma yükseldiğimde omuriliğimden omuzlarıma..
Ve bir hüzün titretti içimi top potada dönerken..
Saniyeler sustu..
Mp3 cebimden yere düştü.. O düşüşünde ki tok sesi duyabilirdin..
Terk edilmiş bir rüya gibiydi..
Tanrının unuttuğu bir zaman diliminde..
Parmaklarım göğe erdi..
Islak,nemli bir file ve hala çalan şarkı eşliğinde..



İnsomniac..

Ve hala en sevdiğim çiçekleri kimse bilmiyor..
Sende dahil olmak üzere..
Parmaklarımı geçiyorsunuz,
Uzaktan izlemeyi tercih ederken..
ve ben parmaklarımı avuçlarıma kapatıyorum..
Her geçen saniye bir parmak daha..

Çıkarken mumun alevini üfle..
Yalnız kalmak istiyorum..

** 2


Sevgili bayım..
Size uzun zaman oldu yazmayalı..
Yazabilecek bir şeyimde yok belkide bu yüzden erteleyip durdum sürekli yazma işlerini..
Aslına bakılırsa pek bi içim sıkılıyor yazmak isteyince..
Şu sıralar içim bir garip,karışık..
Dün eski resimleri atmak için bakarken fark ettim aslında hiç birini atmak istemeyeceğimi..
belli ki çok eylenmişim o zamanlarda, onların yanlarında bu yüzden atmak yerine bir cd'ye kopyaladım hepsini sonrada cd tozlu bir dolaba aslı kalan resimler ise çöpe gitti..
İsimleri aklıma gelmeyen bir sürü dostu yad ettim bu gün bilirsiniz yine elimde kahvem..
Camın soğuk mermerine dirseklerimi dayayıp dışarıyıda seyrettim az buçuk, içim açılsın maksadıyla..
Deniz kokuyor bu zamanlarda bu şehir nefes borumu yakabilecek derecede bir deniz kokusu..
Sizin yaşadığınız şehirde denizin bu kasvetli havasını taşıyormu sokaklarında ?
Bu zamanlarda böyle olur ya hep..
Bilirsiniz hep aynı..
Bir dolu çikolata yedim yine sonrada hiç usanmadan hepsini kustum,kustum,kustum..
Sadece anlatmak istedim..
Dirseklerim üşümüş olmalı hissedemiyorum..
Dedim ya içim bir karışık şu sıralar..
Takvimde koparılmayı bekleyen bir sürü yaprak ardında,
Hoşçakalın..

Not..
Göndermiş olduğunuz hayalleriniz için teşekkür ederim..
Ruhuma uymadı gerçi sanırım biraz kilo almış düşüncelerim en kısa zamanda arınıp eski formumda deneyeceğim..
Sahi..
Az daha unutuyordum..
Haley James Scott - Halo dinliyorum..
Tavsiye ederim..

Resmiyetten sıkılıp aksanı bozuk bir şekilde son veriyorum yazıma..
Yazmanı bekleyeceğim.. Hoşçakal..

Mor Yel..

Küçük bir bavul..
Az eşya..
Azmı kalınacak gidilen yerde ?
Yoksa artık geride kalanlara ihtiyaç yokmu..
Masaya henüz koyulmamış bir bilet..
Kim bilir kimlerin eli değecek..

Eskilerden bir kaç şarkı var playstimde..



Yakın gel.. Uzak mor yel..
Çünkü uykular çok güzel..

Eskiye dair ne varsa ..



Kırdığım düşün giriş katında buldum, sakladığım ve hayata dair ne varsa..
Kulağımda bir şarkı. Fısıldar biçimde hitap ediyor şahsıma..
Ellerimde parça,parça ışıklar..
Parmak uçlarımda,dudaklarımın kenarında..
Masaya dökülen su kurumaya yüz tutmuş bense akıp gidiyorum hayata masanın kenarından damla,damla..
Garip bir bulmacadır kestiremiyorum tam olarak neyi istediğini..
Sahi..

Kurur mu hayata dair ne varsa sırıl sıklam olan parmak uçlarımda ? ..



Not..
Bir sancı değil bu..
Küflenmiş düşlerin sendromunda yeniden nefes almaya çalışan bir fısıldanış sadece..
Kulağın duyabileceği şiddetten çok daha fazla istekli..
Belkide bu yüzden..
Bu yüzden duymamalı,bilmemeli..

Balıklar..


Ellerimin altında titreyen zaman..
Sinek kovalar gibi ufak bir el hareketiyle dağılan sis..
Ben hiç kimse olamadım kendimden başka..
Ki hoş.. Kendimde olamadım çoğu zaman.. Kızmadımda,yargılamadımda kendimi..
Ama umursadım hep, köşeden utangaç bir tavırla kendime baktığım zamanları..
Çocuktum kırılgandım..
Hiç büyüyemedim aslında.. Kim karşıma çıkıp savunabilir ben büyüdüm diye ? Hiç mi yok içinizde o çocuksu istekler ? yatağın üstünde delicesine zıplayıp,ardından kocaman bir bardak süt içme isteği.. Sahi yokmu gerçekten ?
Bana hep gelir arada.. yağan yağmurda inadına çıkarırım şapkamı..
Su birikintilerinin üstüne zıplayarak berbat ederim çamurlanmasın diye yolda titizlikle yürüdüğüm kotumu..
Hiç kimseye yazılmış bir şiirim,yazım yok benim..
Hep kendime yazdım aslında,üçüncü tekilde bendim birinci çoğulda..
Kendimde sevdiğim hiç bir yön yok iken megolomanca tavırlar sergiler haldeyim ama merak etmişimdir hep, kendini sevmek ukalalık, kendinden nefret etmek nankörlük ise..
Nedir benim hitabım ?
Kendim akvaryumun dışındayım,içim akvaryumda balık biçiminde..
Hep bir cam var içimle,ben arasında..
Sıcaktan çatlayan, soğuktan buğulanan bir cam..
Hep bir el var bizi daima birbirmizin parçası olmasını sağlayan..
Kırılsa cam kesse ya eli..
Özgür olsak defnederken bir balık cesedini..

Playstim...
mvö - Balıklar..
Eski bir şarkıdır..Çok sevmiştim bir zamanlar kendisini..

Girdap..


Kucağıma düşen göz yaşlarım kadar zaman dilimi..
Onların düşüşünde ki çıkan ses kadar feryadım,figan..
Bu gün parmaklarımdan su zerreleri süzülünceye kadar ıslandım. Ne şikayet ettim ne montuma sarıldım.. Gözlerim gök yüzüne bakarcasına sadece ıslandım..
Ve hiç anlatmadım..
Kepenkleri inmiş bir ilkbahar akşamı hüznüme ortak oluyor..
Nefes aldığım bu evde benden başka hiç kimse yok benimle aynı nefesi alabilen..
Aklımda başka düşünceler,ellerim başka heveslerde..
Yakın bir zaman önceydi mutlu görmüştüm kendimi aynada güzel olduğumu sanmıştım o an için..
Sonra yapmadığım bir şey hayatımı alt üst ediverdi..
O an daha bir farklı bakıyordum aynada şaşkın ve kusmak istercesine bir ifadeyle..
Peki ya kimse vermeyecekmi tüm bunların hesabını..
Hayat hesabın arasına sıkıştırılan para kadar mı basit ?
Ödeyemezlermi döktüğüm göz yaşlarını.. Ödemeliler fakat çok yorgunum..
Uyumak,uyumak istiyorum..
Kimseyi tanımadığım bir şehirde yeni dostluklar kurmak istiyorum yalan söyleyemeyen dostlar..
Anlatmak istiyorum itirazsız dinlemelerini..
Bu evde birilerinin yaşadığını hissetmek istiyorum..
Tanrı kavramı..
Artık sana inanmıyorum..
Umrumda değilsin ( iz )

Ve..
Mutfak kapısı aralığında şu konuşmayı duydum..
- Benay nerde ?
- Banane..
- Nasıl ?
- Aman bırak beni ilgilendirmiyor ne hali varsa görsün..
- Peki..


Ben buldum..
Ben buldum..

Su-doku


Ağladıkça tükenirmi
gözyaşlarımız ?


//
Bu gün bitmediyse asla bitmez hıçkırıklarım..
İçimde karnıma bastırarak tuttuğum baloncuklarım..

Spider love..


Yağmur yağdı bu gün..
bembeyaz bir yağmur bahara merhaba..
Odamın camından gülümseyerek izledim gelişini.. Az sustum çok konuştum bu gün..
bana değer veren dostlarımı anımsadım,onlar için gülümsedim,şarkılarını dinledim..
Bir resim çıkardım çantamdan..
Sevgilime ait olan..
Bakmama gerek yoktu yüzünü okşamak için ezberledim ben bu haritayı daha öncelerden.
İçimde ki kötü kızı susturup bir şeyler karaladım kağıtlara..
Size,bize dair içimizde ne varsa..

Playstim; Anima - O kadar mutluyum ki..

** Kağıda karalanmış bir kaç satır..
Ve bilirsin..
istediğin kadar sarıp,sarmala onları..
Gitmek isterlerse giderler..
Ağlarsın kendini avutmaya çabasız,hıçkırıklar..
Banyoda ki aynaya karşı kalemin akar gözlerinden.
Oysa şimdi ne kadarda çirkinsin(im)..
Tıpkı o sen gibi..
Önce gideceklerini kabullenmelisin yola çıkmadan önce
Kim neyi sonuna kadar saklamış ki avuçlarında ?
Hah..
Herkezin tuttuğu kendine..
Önce gideceğini kabullenmelisin asla izin vermeyeceğine yemin ede,ede..


Ama lütfen gitme..

İlişik bir not..

Bol disiplin kurulunda geçen bir gün..
Kurallar insanlara göremi uyarlanır insanlar kurallara göremi ? Çözebilmiş değilim..
Sinirlide değilim.. İyi ki yaptım..
Bir daha olsa bir daha yaparım..
Sorun yok..
Kıskançlık krizlerim hat safada bu günlerde..
Neyi ve kimi kıskanıyorum.. neye göre..
Anlamsız ve manasız.. Biliyorum saçmalık (!) olduklarını ama yinede..
Devam devam !
Kendim olabilmeyi öyle çok özledim ki..
Dokunmayın bana..
Kendim olana denk..

Son olarak..
Carbon'a ithafen;
Aşk'ın tanımını yapmışsın ya uzun uzun..
Gerek yok..
Aşk sadakattir..


1,90'lık yavruşumu seviyorum...

Cadı Kazanı..


Elinde ki bardağı düşürdü yere..
O hala konuşuyordu fark etmeden,durmaksızın birbiri peşisıra dizilmiş cümlelerini saçıyordu etrafa düşünmüyor,bilmiyor susmuyordu..
dayanamadı en sonunda..
İniltiyle karışık bir sesle;
Sus.. dedi. Bir anda sustu o kadar hızlı konuşurken nasıl duyabilmişti bu derinden ve bir o kadar da alçak gelen sesi ? Ama duymuştu işte..
Sustu lafları boğazına dizilmişçesine yutkundu hala oturuyordu olduğu yerde yüzünde anlamsız sevimsiz bir ifadeyle..
Oda karşısına oturdu.. Yüzüne baktı aslınd ane kadar da çirkin bir yüzü vardı maskesinin altında.. Adam bunları bilmeden ellerini tuttu onun masanın üstünden kendine doğru çekerek.. Düşündü kadın.. Bu eller.. Bu eller kim bilir ondan bir haber kaç kadının uvzuvlarında gezinmişti. Sinirlendi biraz çekti ellerini usulca, konuşmak istiyordu bu defa gerçekten konuşmak..
Kalktı çekmeceleri karıştırdı hırsla yere saçıyordu bir çok şeyi aldırış etmeden aramasına devam etti..
Aylardır içmediği sigara paketini buldu.. masanın üstüne koydu.. Fakat içmiyordu, adam şaşkınlıkla konuşmaısnı bekliyordu onun.. Ve başladı..

- Gitmek istiyorsan bu defa tutmayacağım seni..
Adam biliyordu bunları kendini savunurcasına söze atladı
-ben senin için önemli değilim ki zaten ! Sen arkadaşların ne isterse yapıyor bütün vaktini onlarla öldürüyorsun.. Ben neyim ki zaten ! üzgünüm.. Daha fazla devam edemeyeceğim ! Eklemek istediğin bir şey varsa ekleyebilirsin ! diyeceklerim bu kadar..
Kadın hiç şaşırmamıştı.. O hiç değişmiyordu artık eskisi kadar da harika değildi gözünde..
- Git öyleyse haydi dedi kadın.. istemiyorum daha fazla seni zaten.. Lütfuna ihtiyacım yok artık.. Git..
Hiç bir şey diyemedi adam ağzından sen benim için başkasın gibisinden cümleler çıktı içi bir sürü ıvız zıvırla kaplıydı sevilesi bir yanı yoktu..
Kalktı..
Sandalyesi yere düştü üstünden geçerek kapıya yanaştı sertçe açıp kaıdnın hala bir şey demesini bekliyordu ..
Kadın hiç bir şey demedi hala orada oturuyor sessizliğini koruyordu..
Ve adam bu sefer gerçekten kapının dışına çıkmıştı..
Korkak bir ördek yavrusu gibiydi. Şehirin arabaları,ışıkları ona peri masallarında ki güzellikler gibi görünmekten çıkmıştı..
Anlamsızca değersiz bedenini savurdu gideceği istikamete..
Elini kaldırdı ve..
- taxi..
İstanbul'a veda..

Kadın adamın gittiğine emin olduktan sonra paketten bir sigara çıkarttı..
İçecekti.. Son kez onun şerefine..
Çakmağı kavradığı anda durdu.. Beş oara emez bir herif için değmemeliydi..
Yakmadı.. Paketi çöp kutusuna attı..
Odasına girdi artık pek vakit ayıramadığı kedisini kucakladı..
Uykuya daldı..