Trouble..


Objektifin arkasından izliyorum seni,kül tablasının kenarlarında döndürüyorsun sigaranı,izmaritin hep bir üçgen..
Kenarlarına brokoli dizilmiş bir salata tabağı gibisin..
Brokoli kadar iştah açıcı,brokoli gibi doyurucu değilsin..
Damaklık bir zevk belki,bir tanesinin ağzında dağılması kadar kısa,pişirilmeden yada haşlanmadan önce olan görüntüsü kadar iticisin..
Servise sunuluyorsun rezervime,buda bizden diyorlar.. Afiyet olsun..
Daha tadına bakmadan doydum..
Ben kalkarken;
Boş bardaklar birikiyor masada,ikinci el duygular çıkarılıp askıya asılıyor,yüzü(m)n düşüyor cam sehpalara ve şehrin ışıkları uykuya dalıyor yaşlanan İstanbulda..
Ardımdan;
Ayakların çıtlıyor yürürken gecenin loşluğunda bense dinliyorum uvzunun yorgun feryadını. Gün ağarıyor gazetelerin sarı sayfalarında,sen susuyorsun..
Susadıkça yüzün düşer aklıma..
Tesadüf ne demek biliyormusun?
Kahveyle aram yine son derece haşır-neşir bu günlerde,konudan konuya atlıyor,verdiğim sözlerin hiç birinde durmuyorum.. Bilmiyorum,uykusuzum..
Uyandığımda odam aynı,akşamdan kalma bir huzursuzluk kokusu oksijenimi taciz ediyor. Coldplay-trouble dinliyorum güne başlarken,her yeni bir gün yeni bir cümlenin altını çiziyorum şarkıda.. Biri silmeli belli ki bu şarkıyı.. Her sabah dinlemek alışkanlık yapıyor.
Her yeni bir alışkanlık yeni bir soru demek. Sorulara cevaplarım yok benim,düşüncelerim hep kısıtlı..
Sahi neden yazıyorum bunları?


D.N..
Bir sinek cenazesinden dönmüşümde sanki..
Ağzım,burnum kanyak..


Tesadüf'ü izledim..Etkilendim..
Utanmasam ağlayacağım ayol..
Geçelim lütfen..

Bak seninde gözlerinde..

Yeni viledalanmış payanslarda ayak izlerim çıktı,umrumda olmadı yürüdüm. İzlerim hansell'in ekmekleri gibiydi.. O yollara attı,kuşlar yedi..

Herşey yapılabilirdi o an,her duygu dile getirilebilir,her aşk tekme yiyebilirdi.. Bağcıklarım çözülmüştü,bağlayası eller vardı bağladı..
Bir şeyler ifade edercesine düğüm atıldı bağcıklarıma, bir daha hiç çözmedim..
İçimde ki italyan soslu,acılı bayan yüksek topuklu ayakkabılarınla basıyorsun tüm duygulara,acıman yokmu kuzum?

Ben bir plan yaptım diyerek başlıyordu cümlelerine, sadece dinlerdim eskiden,çok eskiden,büyümemişken...
Tırnaklarım kısa ve ojesizdi,daha az poster daha az albüme sahiptim o zamanlar..
Sonra,sonra öğrenmeye başlamıştım ters yatınca miğde bulantısının geçmeyeceğini,içtiğim bira kadar lavaboya gideceğimi..
Ya şimdi..
Yol(un)dayım,vazgeç(eme)dim..
Herşeyi yaptık o an.. Her duyguyu dile getirdik,bütün aşklara tekmeler attık. Afacan tavırlarla aldattık,masumlukla özür diledik.
İstanbulu sevdik,alıştık,sahillerinde kustuk..
Yatağımıza yattığımızda gözlerimizi tavana dikip aynı yıldızın gölgesine tutulduk,ama sen her zaman daha aptal olandın..
Yıldızların gölgesi olmaz ki..


Eski ve buz gibi müzik kokan bir barda kesmişsin kalbini,kalbin kadar ellerinde kirlimi ..

Silent,Kaptan Ve Mami


Sabahın 11'inde üç deli divane ..
Sonra tren istasyonu tüm görkemiyle sonra bostancı durağı karşıda vapur iskelesi..
Bostancı durağında ismin dudağımda..
Kaçırılan bir ada vapuru üşenmeden beklenilen bir ikinci vapur,gülüşmeler,şakalar,krizler.. Derken gelen ada vapuru..
Bu ada vapurunda sen olmalıydın yanımda..
Bindik bir alemete gidiyoruz kıyamete hesabı yolda hazırlanılan planlar..
Ver elini büyük ada.. İner inmez bizim kaptan adayı dostumuzun tepkisi..
of allahım sana geliyorum hatunlara bak!
Yemek yedik önce bir bira eşliğinde balık.. Ne çok özlemişim..
Ertesinde bisiklet maceramız,fotoğraf krizleri,yorgunluk,kaptanın yokuşu çıkamaması,Maminin onu taşıma çabaları..
Derken,azizim büyüyor insan..
En son birlikte bir yere gittiğimizde cips ve meyva suyu ile idare ederken şimdi birbirmizin sigaralarına göz koyup biranın dibini içme telaşı içindeyiz büyümüşüz,farkına vardık..
Ama şuda bir gerçek ki bir araya geldiğimizde yine en az eskisi kadar çocuk,eskisi kadar mükemmel dostuz..
Büyüdüğümüzün farkına varmak canımızı yakmıyor aslında sadece biraz burukluk..
Hey gidi günler hey..
Eskiden fizikten kopya çekerken yakalanmanın telaşı içindeydik şimdi hayatımızdan geçen insanların endişesinde..
Veda vakti planlar yaptık,bu yaz hep beraberiz..
Bir daha ki çarşamba için sözler verdik birbirmize..
Ben mami'nin omzunda şarkılar söyledim vapur dönüşünde,mami kaptanın omzunda dinledi tüm bildiklerimi..
Veda vakti aynı otobüsteydik ben indim onlar el salladılar arkamdan..
Güzeldi,yaşanılası bir gündü,yazın en güzel süpriziydi belli ki..
İçim bir avuç umut dolu nereye gidersem gideyim ellerimi sıkı,sıkı kavrayan baş belaları var yanımda..
Bir daha ki çarşamba ver elini Ağva!

D.N..
Çalışan bir bayanım artık cicim..
Fedakarlık etmeliyim hippi görüşünümden,aylak vakitlerimden..
Sahi,
Konuşmalarım hiç bu kadar gerçekçimiydi kuzum?
Plasytim ; olsa dükkan senin..

Gaf..


Öyle yada böyle geçiyor zaman, ne kadar durduğum yerde sabitlenip gözlerimi sımsıkı kapasamda ellerimden akıyor bir şeyler damla,damla geçmiş adını alıyor..
Düşüncesi bile üzüyor bazen,kimim ben..
Müzik dinleyesim yok bu günlerde,gezme isteğim yok,konuşma isteğim zaten son aylarda kendini heba etti boşluğa..
Avuçlarım dolu,dolu koşarken yolun ortasına geldiğimde, ellerimde sadece tozları kalmıştı üzüldüm tabi her insan gibi,biraz gurur yaptım bakmadım arkama..
Sonra döndüm bulamadım kayettiğim yerleri..
Meğer ne çok olmuş sen senden geçeli hiç bir şey aynı kalmıyor, bir çok defa dile getirdiğim gibi ve kalmayacak dünya bu denli döndükçe..
Aslında senin dünyan tepsi gibi dümdüz..
Aynı yolda yürüdüğünde bir zaman sonra köşelere çarpıyor kalbin geri dönemiyorsun,köşelerin gururdan kaplı zaten, ah ne olacak bu halin..
Bir sene daha geçti, ellerim terli zamanı tutmaya çalışmaktan, o kadar da mutlu sayılmam.. Yaşlanmak değil ki korkum benim sadece ne bileyim hani bazen söyleyemez ya insan,işte öyle bir şey buda..
Fotoğrafçılığa başladım bazı şeylere artık kelimeler yetmiyor anlatmaya..
Bir kaç eski dostla görüştüm,bilmediğim yerlerde kayboldum,içimdekilerini atmak için sigarayı bahane edip bir saatlik yolu yürüdüm..
Kötüyüm bu günlerde,gerçekten kötüyüm..
Yaz geldiği için herkesin yüzünün anlamsız bir ifadeyle gülücükler saçıyor olması da sıkıyor aslında canımı,niye onuda bilmiyorum ya..
Anlamsız bir stres var üstümde,kanımı emen kene misali durdukça bitiriyor,uyuşturuyor beni..
Bacaklarımı dizlerime çekip oturasım var saatlerce kimse dokunmasın,konuşmasın,acıtmasın..
Bilmiyorum..
Üzülüyorum aslında sana..
Üzülüyorum kendime..

D.N..
Bir çöp kutusundan farksız hayat,içi sürekli doluyor,sürekli boşaltılıyor kimi duygular yerlere saçılıyor..
Eğilip toparlamayı midemiz kaldırmıyor..
3 Doors Down - So i need u çalıyor..

13,06,



Sen gelmeden önce daha kötüydü günler..
Bakma şimdi böyle dediğime
Ama geçecek biliyorum,
Göğsüme yatıp derin,derin nefes alış verişini duydukça geçecek herşey..
Bitecek,sona erecek bildiğimiz tüm kötü şakalar..
Ellerin,avuçlarımda kaybolurken,
Şarkılar söylemeye devam edeceğim sana..
Ve sen güldüğünde tüm zaman duracak,
Bütün kötü alışkanlıklarım seninle sona ermeye devam edecek..
Sen yeter ki hep gülümse..
İlk gün ki gibi..
Sana söz veriyorum,
Her attığın adımda duyacağım seni,
Eğer düşersen tutacağım ellerinden,
Devam edersen engel olmayacağım..
Çok kırıldı düşlerim,çok yoruldum,
Ama sen hiç hissetmeyeceksin bu olumsuzlukları,
Asla yara almayacak,asla kırılmayacaksın,
Öyle sıkı tutacağım ki ellerinden,
Düşmene bile fırsat vermeden geçeceksin tüm kötülüklerden..
Sana söz veriyorum ki,
Seni her zaman seveceğim..
Doğum günün kutlu olsun küçük meleğim..

Halan..

Alışkanlıklar..


Hesapta olmayan olaylar,anlamsız duruşlar,tedirgin bakışlar..
Masalsı bir yanı var, yağan yağmurların ıslattığı sokaklarda ki bıraktığı izlerin.
Sanki çok önceden ben,ben değilmişim gibi..
Kahve,kahve üstüne..
Göz kapaklarımın sertleştiği,kirpiklerimin canımı yaktığı andayım,kendimin batıya bakan yönünde bir sahil kenarında yüzme bildiğim halde boğulma endişesi içinde..
Sense rüzgarda savrulan saçlarınla bir fransız romantizmini andırıyorsun,bakışlarında ki hiç varolmamışlık endişe ettiriyor beni kendimden.
Sanki sen ve ben yada biz diye bir kavram yokmuşcasına,aynı kaldırımı bile paylaşmaktan yoksul iki avare yaratıkmışız gibi bakıyorsun gözlerimin içine..
Kafein tadında titremeler ruhumda..
Tedirginlik değil,korku hiç değil, dayanıksızlık belki.
Oda elimde değil..
Alışkanlıklarımdan vaz geçtiğim noktada yeni alışkanlıklar ediniyorum kendime,
Alışkanlıklarımdan vaz geçememe alışkanlığı..
Hayatımın yapışkan monotonluğundan sıyrılırken,o arındırılmış salgısıyla yeniden sarıyor beni özlem dolu bir kaç sözcük gibi..
İyi veya kötü fark etmiyor şu zaman dilimi içerisinde artık..
İyiyi ve kötüyü ayırt edebilecek kadar büyük,bu büyüklüğün farkına varamayacak kadar şaşkını(z)m..
Bu şaşkınlık içerisinde uykusuzluğuma yenik düşüp uzanıyorum saçlarına, saçların kadar masum olsan keşke,
Keşke biraz ben olsabilsen ..
Bencillikmi bu yaptığım? Sen olmak yerine ben olmanı istemem.. Adi ve basit bir bencillikmi..
Dedim ya...
Alışkanlık sadece..

Gözpınarlarım kurudğunda gökyüzü ağlar benim yerime..
Ani bir açıklanamazlık bu ruhuma..
Tepkili ve en az senin kadar karmaşık bir hareket bu bana..

Zümrüd-ü Anka..


Bir Zümrüd-ü Anka kuşu misali sen,
Değmeden açmıyorsun kanatlarını göğe..
Bir peri masalından mı çıkageldin?
Gecenin bu saatinde..
Burada masallara inanmayacak kadar büyük,
Okumaya üşenecek kadar kibirli duygular var..
Yağmur mu dedin ? Hani şu can acıtan,
Yağdıkça seni iliklerine kadar yakan,ıslatan yağmur mu bahsettiğin?
Pek sevilmez bu kentte böyle derinlemesine,
Böyle soyutlanmış ince duygular..
Nesnel olmalı,aynı olmalı biz olmalı yaşadıklarımız,
Susuzluğun giderisi için yağmalı yağmur,
Aşktan yanan kalplerin durulması için değil..
Bir Zümrüd-ü Anka kuşu misali sen,
Hala aynı yerde bekliyorsun gün batımını..
Oysa güneş hiç doğmayacak kadar derin battı,
Göz kapaklarımız ıslandı biz susadıkça,
Yanaklarımızdan aktı..
Bir uykusuzluk sarhoşu var içimde,
Sen bir Zümrüd-ü Anka kuşu..
Kanatlarından akıyor gökkuşağına renkler,
Gözlerinin feri kadar ciddi duyguların..
Bir Habeş soylusu ben,
Durdukça huysuzlaşan,yok olan..

08,,

D.N..
İlk ve tek şiirim..

Habeş Soylusu...


Bir bar taburesinin kendi ekseninde dönerek yere düşmesi gibiydi kırılan her şey..
Ağır ve sakindi,tiz ve yumuşaktı tüm sesler tıpkı pamuk ipliğinden yukarı çıkan bir tırtılın ayak sesleri gibi..
Dinlendiriyordu..
Bir bardak biradan sarhoşluğa meyilli bir alışkanlıktı bu aslında kimsenin ne söyleyebileceğimi tahmin edememesi yada tüm bildiklerimi herkesin bilmesi gibi bir duygu yoğunluğuydu..
Suçluydum bazı şeylerde,herkesin biraz suçluluk payı vardır benimkide böyle bir şey işte..
Kaldırımlarda bekleyen,emekçi adı verilen kadınlar gibi ruhum..
Sahte bir kontes gibi makyajı akmış,ruju taşmış biraz punk biraz black havasına bürünmüş,gümüş kaşıkları çiçek dikmek için kullanmış olan bir kontes kalbim..
Zavallım benim,anlayabilmekten yoksun iki gülümsemeye aldanan küçük mahluk..
Yordun beni..
Biraz gerginim sanırım,espri alışkanlığımı da yitirdim son günlerde kendi etrafımda pervane misali parmaklarım yorgun..
Hayatları bana değip geçen insanlar var farkındayım o kadar da sevmiyorum insanları götürüleri daha fazla oluyor her sürtünmede, bana değip geçmelerinde..
Küçük perileri sıkıyorum avuçlarımda yolunana denk kanatları,ayaklarım üşüyor mermerde çıplak ayakla dolaşmaktan,gözlerim acıyor ayrıntılara takılmaktan..
Sözcüklerim eriyor biten bardağın dibinde..
Suskunluğuma amadeyim ..
Emri vaki yapıyorum sürekli kendime,küçük notlar yazıp yapıştırıyorum yol kenarlarına,içimde ki küçük Godzilla’yı uyandırıyorum çoğu zaman parmaklarımdan başlıyor kontrol altına almaya..
Parmak uçlarımda yükselip bakıyorum dünyaya..
Küçük kontesi görebilme umuduyla pencere kenarında sabahlıyorum..
Bulutlar geçiyor güneşimin önüne..
Bulutsuzda çekilmiyor böyle havalar böyle duygular içinde,iyi geliyor..
Kendine bürünüp itiyor beni küçük zavallı pericik..
Ve konuşmaya başlıyor kendinden bir haber, boş sokaklarda..

D.N..
Evet dedi bende seni aldattım..
Bir kez de değil üstelik çünkü beni çok kanattın,çok sevdiğim bir yalandın..

Köhne kuyu delisi..



Gölge oyunları oynuyorum kendimle
Yatağıma ters yatıp şekilleri seyrediyorum kaybolduğum küçücük delikten..
Sesleri takip edip,kaybolduğum şehri geziyorum parmak uçlarımda,
Aman ses çıkarma..
Çift kişilik dev bir kadro oynuyor sahnede, yersiz gülümsemeler bırakıyorum dram sahnelerinde. Kimin umurunda ki oynanan rol, sorun sözcükler olmasa..
Bir akustik şarkı çalıyor en sevdiğimden,bol limonlu votka tadında,damağımda, uykusuzluğumda..
Şehrin ışıkları yanıyor ben kollarımda sinekleri öldürürken,bir kadın geçiyor baş ucumdan etekleri bana değercesine.
Hayat kokuyor buram,buram genzimi yakacak derecede nefes alıyor içinden,en derininden,ucube görüntüsü ardında..
Esip kayboluyor rüzgarda,tüm bildiği birkaç eski telefon numarası aslında, hala rehberinde gereksiz yere kayıtlı olan.Tüm bildiği eski yaşantısının etek uçlarına çengelli olması,bildiği sadece yosma yaşantısı..
Eş,dost,sevgili hepsi bir girdabın eflatun bakan yüzünde gömülü,sevimli ve cana yakın gülümseyişleri bir eflatunun koyu çizgisinde gizli..
Kalsın dercesine ittiriyorum ellerimle,yürüyorum bilmediğim sokaklarda,tanımadığım insanlarla,uyukluyorum omuzlarında. Bir bardak nescafe olsa ya baygın ruhuma, aralasa kapanan gözlerimi,alsam acısıyla,burukluğuyla tadını sana,bana inat..
Yutsam tüm bildiklerimi,yutkunsam,uyusam..
Gözlerim ne eflatun bakıyor sana nede beyaz..Bomboş,köhne eski bir masal gibi izliyorum seni..
Dibine kadar mutluyum bu gün..
Küfür edercesine mutluyum,sonsuzluk gibi,kainat gibi,ben gibi..
Ojelerimi çıkartıyorum,saçlarımı topluyorum ilk defa kızmıyorum buklelerime..
Dedim ya dibe vurduğum anda,dibine kadar mutluyum sonsuzluğun kucağında..

D.N..
Hoş seninde bir var oluş sebebin var,yakından uzaktan alakam olsa mutluyum..
Bir gülümseten benmişim.. Bir daha,daha söyler misin..
Tek iyim sen kalmışsın aman ne mutluyum,burnum omzunda..

Doğum günün kutlu olsun..