Please say there's no regrets

Sana doğru koştuğumu hatırlıyorum, ve çekmecenin dibinde gizli kalan boşluğumla sana getirişim uzun bir süreden sonra.
Gülümsemiştin tpkı güneşin batışını umuramadığımız gibi ve düşünecek hiçbir sorun yoktu.
Zaman akıyor ve sen aynı şekilde ellerimi tutmaya devam ediyordun öyle kaba duygulardan yoksun huzurun eşiğinde zamanın umursamadığı köhne köşelerde seviyorduk çünkü biliyorduk omzunda nefes alabildiğim sürece vardım ve sen kucağımda uyuyordun..
Kalbimi dinliyor nefesimi kontrol ediyordun,ateşimi ölçüyordun ben uyurken ve başucumda dua ederken aslında baktın ki olmuyordu ve biz sadece düşündüğümüz kadar iyi değildik,biz başaramıyorduk..
Bir gün incitici laflar sarf ettiğimiz zamanlarda koşarak sana sarılıp ağlayışım ve saçlarımı okşayışın tıpkı duaların kabulü gibi, ağlayarak uyurken dizlerinde saçların hala ellerimde, gideceğini-gideceğimi bile bile sen vedaları sevmiyordun.
Ve biliyorsun ki asla bizim kadar iyi olmayacak hiçbirşey, hayatının doruk noktasında gözlerin takılı kaldığında ve ellerin benden çok uzakta olduğunda istediğin kadar iyi hissetmediğinde ve yalnız kaldığında.
Gözünün takılı kaldığı bir eşya gibi şimdilerde sessizce bakmak sana yüzünü anımsayamamak hıçkıra hıçkıra ağlamak ve sen asla kıyamazdın, mecburiyetindim senin yapman gereken bir ödev asla yarım bırakamdığın bir iş gibi aslında hep daha iyisi.
Unutmamıza asla izin vermek istemediğimizden yağmurda ve güneşte hatta karlar yağdığında beraberdik hep daha fazlası için..
Sonra;
çirkin şeyler yaşanılan bir akşamla başladı herşey sonun başlangıcı diyorlardı buna yapma diye yalvarabilirdim dur lütfen,hayır ona öyle bakma,hayır ben daha iyisiydim,hayır sevdiğindim ve bizim şarkımızda dans edebilirdik,lütfen diyebilirdim halbuki sadece izledim.
Uzaktan bir tabure çekip olana öylece seyirciydim,daha fazla ne kadar katlanabilirdim oysa gülümserken sen bu ilk defa oluyor diye yalan söyledin,hayır ilki bizdik,banada mı yalan söyledin.
Bardaklar boşalıp doluyor ben seni izliyordum,sinirlenmeden üzülüyordum tam dokunup yapma diyecekken vazgeçiyor sonunu merak ediyordum,uyuyor olmalıydım ve sen kötü bir kabusta rol alıyordun daha iyisini isteyip beni kenara koyuyordun,hayır daha iyisi bendim,dayanamadım sen bizim yapbozumuzun parçalarını tek tek kaybederken kalktım ve gittim sonrası birdaha asla karşılaşmadık..

Gülümsemiştin,tıpkı güneşin doğuşunu umursamayıp uyumaya devam ettiğimiz gibi,kahvaltıyı öğle vakti yapıp film izlerken mısır yemek gibi,etrafa dökmek hiç sorun değildi,çünkü biz en iyisiydik..

p.s;
Avril - Remember when..

Hiç yorum yok: