Martı hiç küser mi denize ?
Adaya gidiyoruz sık,sık rakı içmeye birde sarhoş olunca o değme keyfime başlıyor tatlı,tatlı mırıldanmaya,aşkından,hayatından usulca ellerime uzanıyor parmak uçları sonrası güzellik sonrası sağlık..
Elbette küsmedim hayata hergün biraz daha canlı uyanıyorum güne hergün biraz daha fazla seviyorum ana hala en sevdiğim şey arabam sanırım bu lidtede onu bir bu zorlayacak..
Haysllerimde ki işe evet kavuştum birsürü şey öğrendim şu zamanda en çokta insanları en çokta kendimi tanıdım hayat işte insan doymuyor öğrenmeye..
Yüzü avuçlarımda Allah'ım diye serzenişte kalbim rüya mı yoksa ? Uyanmak olmasın öyleyse , yormuyor beni ve yormuyorum durgun ellerini özledikçe sarılmalı insan özledikçe doymuyorum sarılmalara birde şu gizli kıskançlığı aslında nasıl çekici..

iyileşme süresi

Kalabalıktı bir sürü ses bir sürü konu geçiyordu ben çevirirken bardağı önümde rüzgârı yemekten mi sızlıyordu göğsüm duygularımın maskara oluşundan mı bilemedim zaten o an bilmek gerekmiyordu..
Sen susma benay dedi bir ses ismim geçmişti irkildim ben susmuyorum dedim konuşuyorum içimden hemde saatlerdir susmuyorum..
Gülümsedi kilometrelerce geldin diye mırıldandı içinde ki seside bıraksaydın oralarda belki dedim belki birgün oda olur neden olmasın..
Anlatmak istersen dinlerim dedi biraz daha tedirgin bir sesle ne olur anlatma dercesine.
Anlatacağım birşey yok dedim biraz öfkeli biraz kırgınım biraz hırpalandım biraz düştüm ama iyiyim evimden biraz uzağım işte hepsi bu.
Sen susma benay diye yineledi susmuş kadın gitmiş kadındır sen susma işte.
Ateşe baktım yanıyordu, derin bir nefes aldım göğsümü delercesine yanıyordu.
Olur dedim susmam,
Ben susmam, yüzüme bakmadı elini cebine atıp gökyüzüne baktı ne çok yıldız var değil mi diye mırıldandı.
Yanlış zamanda yanlış bir şehirde olduğumu anlar gibiydi sesi,eski benay nerede sahi şu yıldızların arasında mı gizleniyor yoksa o dimdik ayakta duran küçük nerede..
Buradayım dedim alıştığı ses tonumla,
Biliyorum geleceksin dedi ama sanırım biraz vakti var umarım yıldızlar hala böyle güzel duruyor olur dedi merak etme dedim içler acısı bir teselli niyetinde, sen hiç merak etme..
Gecenin derinliğinde boğuluyordu sesler, gülüşler denizin sesi çınlıyordu masada rüzgâr estikçe titriyordu ellerim ay tam olması gerektiği gibi olması yerde biraz üşüyordum hepsi buydu işte..

Bir yıldız.

Eğer bir yıldız olsaydı cennetten kopup gökyüzünde asılı kalmış; büyük,parlak bir yıldız,
bir yıldız sana yolunu gösterecek olan ve bir o kadar bulunması güç,
yorgun ve aciz vücuduna denk düşen bir yıldız o an bilebilirdin..
Tıpkı çıplak ayaklarınla toprakta yürümek gibi,
üzerine bastığın dalların çıtırtı sesleri bile ürkütürken ellerini,bitmek tükenmek bilmeyen bir yürüme isteği,acıyan parmak uçlarına inat bir kaç adım daha atabilme çabası sanki yıldıza ulaşmak istemek gibi..
Bir korku,bir his,başkalaşmış bir koku herşeyi değiştirebilir.
Beyaz bir elbiseyi kirteletebilir,masadan bir bardağı düşürebilir,halıyı lekeyebilirdi.
Bir his bir başkalaşımı ardından sürükleyebilir bir değişim meydana getirebilirdi,
Herşeyi bilmek,yada bilmek istemek zamanla anlıyordum bende bu insana sadece zarar veriyordu.
Vazodaki çiçekler soluyor,yiyecekler bozuluyordu,
bu bir tür labirentti ve gittikçe çözülmek yerine daha büyük bilinmezlikler doğuruyor beni içinde hapsediyordu.
Kulağıma  fısıldadı zaman,
duyamayacak kadar çocuktum,korkuyordum.
Kaybetmekten mi,bulamamaktan mı yoksa aslında hiç varolmamış bir yıldızın izinde yürüdüğümden mi..
Ayaklarımın acıdığını fark etmiş olmalıydım,durdum.
Kulağımda uğultular.
Sahip olduğum sevimlilikleri kaybediyordum,oysa en sevdiğim şeydi saçlarım topluyken koltukta uyuyakalmak,zaman ilerledikçe benimle birlikte varolan özdeşliklerimde yaşlanıyordu,zamanla geçmeyen tek şeyin zaman olduğunu farkettiğim an büyüdüm.

Bir korku,bir his,başkalaşmış bir koku herşeyi değiştirebilir.
Bir olasılık bütün iyi niyetimi yokedebilir,olmayan beni yeniden varedebilirdi,zaman fısıldadı,korktum.
Eğer bir yıldız olsaydı iyi niyet;
cennetten kopmuş ve gökyüzünde asılı kalmış olan o zaman bilebilirdim.
Kızınca kendini vuran adam,
Göğsünde ben olduğumdan bu denli yara almam şimdi yarım yamalak bir cümlenin virgülü gibi..
Korksam koşar gelirdin sen ne zamandır bu kadar geç kalmaya başladın peki sen en son nerede tıkandın..
Ben aklımı dile düşürdüm bunu gören sen beni yere düşürdün ben seni düşündüm sen karşımda gülüştün..
Ben kırdım sen onardın, onardıkça sana borçlu kaldım borcumu ödemek için defalarca kırıldım, paylaştım seninle göremediğin anlarımı mutlu ol diye bizide koydum küçücük kalbime sen dinlerken uyuyakaldın..
Gördüğün rüyalarına sığındım kimi zaman bunalttım çoğu zaman anladım yorulunca aptala yattım kaldırdın sen uyurken ben uyandım..
Gökyüzünde binlerce martı senin gözlerinde kuru bir ayaz var daha önce söylemiştim benim ellerim zaten hep soğuktur bu yüzden üşütmez beni öyle bakışlar.
Cümlelerin yorar, güvenmek denen şeyi akıl zamanla kavrar zaman geçerken umut etmek bizi oyalar..
Bilmecelere ısınamadım, oyun oynamayı sevemedim hiç üzülme ben küçükkende böyleydim sonradan değişmedim eğer değişebilseydim biraz daha az gurur isterdim böylelikle daha az yara alır seni daha fazla mutlu ederdim..
Bana bir söz ver diğer cümlelere benzemesin içimi ısıtsın ama öyle kötü cümlelerle dolmasın beklemek ömrümü alsın ama öldüğüm güne kadar beni oyalasın..
Öyle şeyler yapmayacağım de meselâ belki o gün yeniden şarkı söyleyebilirim sana.
Şimdilik çok kırgın ve düşmeye meğilli bir vazo gibiyim düşersem parçalanacak varım yoğum güvenim..
Böyle mi söz vermiştik o iki halkayı geçirirken parmağımıza bu yüzden mi senin parmağını sıkıyor benimkine bol geliyor..
Zaman her daim işini biliyor..
Bu defa gülümsetmiyor..


Zamanın usul usul tenimize işlediği fail bir boşluktayız aslında kim inkar ederse etsin her gün bir öncekine göre biraz daha yaşlı aslında.
Kahramanları ölmeye mahkum bir film gibi geçiyor yıllar farkında olmadan her an biraz daha yorgun hissediyor insan.
Ben ise daha ziyan, cephede tek başıma savaşır gibi kendi ordumun ihanetine uğramış ve gururundan dudaklarımı ısırıyorum sanki..
Ellerim hep soğuktur benim, ayaklarım hiç gitmez ve dar odalar beni ürkütür.
Kışın gitmekten yazın kalmaktan korkarım en çok virgüller yorar beni aç kalmak uykusuz kalmak dokunmaz tenime fakat değince insan bir boşluğa git gidebilirsen işte.
Beni anlayabiliyor musun cümleleriyle bitiyor ömür en üzücü olanı da bu anlaşılamadan ölüveriyor insan gün geliyor bir bakıyorsun en sevdiğin hobin aslında kocaman bir yalan.
Sana şiir yazamam ben şiirde okuyamam ve ben sahiden şiirlerden hiç anlamam çok romantik olamam ama gördüğüm yolları anlatabilirim, ağaçların ve kedilerin dilinden anlayabilir gece gökyüzüyle konuşabilirim sende dinlersen ne alâ geçer gider ömrümüz fakat şimdi kış vakti ağaçlar yaprak döktü ve gece yıldızlar çıkmıyor kediler sokaklarda saklandı birde ben geçmez oldum ağaçlı yollardan.
İyi günde kötü günde deniyor ya kötü günümdeyim anlaşılan.
Beni suçluyor ya için ben değiştim ama sanki senin bunda hiç suçun yokmuş gibi birazda buna güceniyor insan..
Sanırım senin için defalarca yüksek binalardan attım kendimi ölmedim ama sağda kalamadım yine kalktım burnumu sildim gülümsedim toparlanmaya çalıştıkça birşeyler düştü cebimden keşke sen toplasaydın ardımdan yorulunca bana uzatsaydın ben taşırdım..
Sana karmakarışık cümleler kurabilir sonra açıklama yaparken saçmalayabilirim eğer gülümseyerek dinlersen beni sade ama hoşuna gidecek şeyler söylerim sonra zaten iyi olur hayat iyi olur günümüz fakat konuşamayacak kadar kırgınım..

kendime.

Vakitsizlikten şikayet ederken kendimi yolda buldum boş bir zaman dilimi içinde hiçdurmadan giden ben ardımda kalan onca hikayenin günahı boynuma bir sığamamazlık var içinde korkularının başucunda.
En az benim kadar günahkarsın Tanrım sana acısın ve benim işlediğim cinayetlerim yermi lan velet bile bile ipe asarken ben kendimi hiç denemedin ipi kesmeyi.
Karnımın sol yanında bir acı belki tanıdıktır hatırladın mı? Çoktan tarihin sayfa aralarına gömdüğün bir iz şimdi bu kimilerinin hiçi benim herşeyimdi belki bundandır vakitsizliğim buna adamışımdır belki kendimi hiç düşündün mü kelime aralarında saklanan o belki neydi.
Sana göre benim suskuluğum bir ihanetin habercisi bana göre suskunluk yorgunluğun bedeli belki zihniyet ayrılığı yada çekilenlerin çilesi. 
Bilmeceleri sevemedim helede sorular varsa başında oyun oynamakta tersti benim aklımda ya dikine yürüyecek ya toz olacaktım o çok sevdiğin kendine ayırdığın zaman aralarında.
Ben öldüm kaç kere hiç duydun mu kendi kendime sessiz çığlıklarımdan oluşturduğum halatı dolarken boynuma af diledim defalarca bir bir dizdim Tanrıya bütün günahlarımı ve oturdum bekledim kayıp günün karını.
Ve ben gömdüm kaç kere içinden çıkamadığım senin kullandığın kelimeleri boş bir namluya dayanamak gibi alnımı öldürmeyen acı güçlendirirdi daha da zayıflattı bunu da koydum cebime zorda kalmadıkça çıkartmadım.
Boş bakan gözlerime sitemin hi.ç durmadan incitmeye devam ettin dur dedim sonrası zaten bilirsin en iyi sen bilirsin aslında biraz üşüdsüm hepsi bu başka sorunum yok bunuda geçelim için rahat olsun ben ölmem yoklarımdan dirilir yeniden göğüs gererim.
Gelmişi geçmişi boşverelim yolumuza bakalım önümüz aydınlık dosta düşmana kadeh kaldıralım her şişede biraz daha yıkılmadan dayanabildiğin kadar dayan yorulursan yaslan bana ben alışkınım tutarım seni düşersem bakma yüzüme bana güven beni bil dediğin müddetçe biraz daha destek olur fikrin bana.
Parçalandı ellerinde kum duvarlarım, susar bu kuru dudaklarım ne hakla yarımı-yarını benden aldın.
Dayan sabır gerek Yolun uzun vakit kısa.



Aslında çok kısa ömür bugün renkler var belki yarın ölür,
gücüm bugün yok ama belki sonra yeniden büyür, içim boş kalır sonra çoğalır kendime kızarım sesler dağılır..
Bence yazık olur bir anda bırakırsan,
tutunmaya çalışıpda bir türlü yakalayamazsan, hem çok üzücü gerçekten inandıysan, korkarsın en sonunda bir başına kalırsan.
İnsan anlamakdan ziyade anlaşılmak peşinde, kışı unutup hep yazın derdinde hem bu yüzden aç kalınmadı mı karıncanın hikayesinde..
Kurumuş gül yaprakları kaldı ellerimde..
Gece biter zaman,
Sabah olur uyan..

bir rüya görmüştüm..

Bir rüya görmüştüm çok da uzun zaman önce değildi şimdi tam hatırlayamadım ama lal bir geceye aitti.
Bir cumartesi kalabalığı arasında bir cuma sevinci ve sen ilk kez öyle bakmıştın bana sanki hepsi gerçekti..
İki kelimelik bir cümle tüm hayatımı değiştirmişti sonra büyü bozuldu herkes kendi yerine geçti.
Yapboz muydu kaybolan parçalar ne yaparsak yapalım gelmeyen uykular,
Bir sendrom gibi kapanan kapılar oksijensiz kalıp solan aşklar..
Önce sen susmuştun üstelik fırtına dinmemişti, gözümden iki damla yaş geldiğinde biri sana biri bizeydi.
Kabuslar yapıştı dudaklarıma o günden sonra bulutlar penceremden dinmedi, çok isterdim görmeni balkonda açan çiçekleri.
Parmağım üşümüş olmalıydı bazı yokluklar acıtırdı sense artık vazgeçmiş gibi bazı olmayanlar sanki bir sınavdı.
Kısacık bir andı ve gözlerimde derin bir anı olarak kaldı tek bir geceye ait gülümsemen kalbimde derin izler bıraktı, akvaryumunda ki bir balık kadar belki hatrım kalmadı duymaktan bıkmayan kalbim belki de artık sana inanmaktan mı caydı...
bir bardak kahve içelim dedim belki yeniden gülümseriz senin gözlükleri takarsam belki biraz eğleniriz..
belki birgün yeniden sana yemek yapabilirim belki evleniriz de açlığı sarılmaya bahane ederiz...
yada ayrılır belki yollarımız yıllar sonra birbirimizi yaad ederiz,
Dar bir sokakta evlenelim yinede kaçacak halimiz olmasın ben korkularımı belki yenerim de takatimiz solmasın. Belki yeniden bir cumartesi gecesi cuma sevinci yaşarız iki kelimelik bir cümleyle yollarımızı bağlarız..
derken aklıma düşünce;
Bir rüya görmüştüm çok da uzun zaman önce değildi şimdi tam hatırlayamadım ama lal bir geceye aitti..

Sigara içmediğim dönemlerdi diye düşündüm kendi kendime,yine çayı bu kadar çok seviyor yine kahve tüketiyordum.
Kilolu fakat kendi dünyasını eğlenceli şekilde yöneten bir kızdım.
Belki çocuk belki yetişmeye hevesli bir tiptim işte o zamanlar asla dediğim ne varsa zamanla yaptım sonra..
Sonra durdukça değişen dünyanın solgun kölesi olarak buldum kendimi.
Sevdiğim şeyler değişti, sevdiğim şeyler gerçekten değişti.
Fırtınalarla savaşmak çocukken kolay oluyor eve kaçıp odanın kapısını kapatıyorsun geçiyor sonra yada geçti sanıyorsun sanmak güzel şey bazen sırf güzel diye sandığın şeyler oluyor..
Benim güzel diye söylemediğim kimse görmesin diye sakladığım anılarım var çekmecemde.
Bulurda bozarlar diye korktuğum hayallerim var..
İnsanlar çok acımasız büyüdükçe vicdan denen duygularını gömüyorlar toprak altına kin olarak yetişiyor sonra..
Hayat kim duyulmayacak kadar kısa mutluluk affetmek kadar yakın derdi babam bana.
Büyüdükçe anladım ne çok haklıymış aslında..

..

yüzüne dökülen saçlarım efsunlu bir rüzgarın ardından.
Kokum kaybolur gecede korkum göğe yükselir dilim gem vurur sevgi sözcüklerine inadına yaşamaksa seni sevmek ellerim kayıp seninse ayların ziyan.
Bulutlu şehrimin dinmeyen yağmuru, bulutların ardına saklanan güneş misali gözlerin, bazı insanlar gözleriyle sever görebilseydim ah bir görebilseydim.
Fırtınam dineli epey oluyor ki heryer talan şimdi kentim duman,
yağ üstüme çamura dönsün sesim,ellerime bulan.
Kimse öpmedi mi seni yorgunluğundan,gözlerinde ki kayıp yıldızlardan..
Sessiz adımlarla kaybolan sokaklarım,adını unuttuğum bir yerde şimdi gölgeme saplandım.
Sen ise fısıldıyorsun vargücünle çığlık,çığlığa ''ne olur dayan !''
Cevabını bulamadığım her soru için bir çizgi çekiyorsun üzerime,yol yapıyorsun benden sana sonra kapı çiziyorsun ellerinle kilit vuruyorsun göğsüne hadi diyorsun bana gir bakalım kolaysa..
Oysa en sevdiğimiz şarkılarda geçen sözlere inanmış bir vaziyette ''çizgilere basmadan  yürümeye çalışan insanların'' niyetinde söz vermiştik birbirimize..

En son kim vazgeçti verdiği sözden,hangimiz daha önce yüzünü döndü yalnızlığa?

En sevdiğim yalandır 'herşey yolunda''

Öyle

Anlatmaya gerek yok uzun uzun,
Anlarsan seviyorum,
anlamazsan;
geberiyorum..

biliyorsun iyi değilim.

Delirmiş olmalıydım bu yalnızlık ve garip bir duyguda,
birkaç sayfa okumak yetmiyordu yalnızlığın tanımını yapmaya, aklımda binlerce şarkıyla aslında hepsi birer fırtına.
Kendi kendime sokuldum ve sordum;
ne istediğimi bildiğimden emindim birde gözlerinden görebilseydim.
Kahve yapmaya karar vermiştim sigara içip kendimi ödüllendirecek belki iyi hissedecektim sonra o anlamsız sorular kafamın içinde koştururken durdum ve hayır bu değildi tam olarak yada neyse.
Başımdan attım,geçiştirdim tüm doğruları yanlışa doğru hızlı adımlarla koşarken bildiğim şey çok büyük ve koyuydu ve bana yer yoktu.
Anlayamadığım herneyse benden istediği bu değildi,
bulmacalara gömülmüştüm hava sanırım kararıyordu yeteri kadar zaman yoktu dişlerim hala gıcırdıyordu soğukluk tenime işlerken sesini duymayalı epey olmuştu,
bir kaç cümle kurup kendime kızdım sonra onları da atladım yine kendimle başbaşayım.
Korkuyor muyum?
Susadım..
Uzun bir çöl hayal edip seni ortaya yerleştirdim sonra avuçlarımla su içirdim teşekkür etmedin kabaydı yine zarafete yenildim, sonrası biliyorsun kolay değildi..
Aralıksız uğraşmamın aklımı dağıtacağı düşüncesiyle mutlu olmaya yetim misali hayır güçlüydüm duygulara ve kırılganlığa.
Orada bir yerdeydin ve benden uzakta;
 senin şarkıların var ve benim cümlelerim tek bir savaş iki ayrı safta aslında aynı tarafta..
Orada bir yerlerdeydin kaybettim bulmaya çalışmaktan vazgeçecek gibi yorgun ve huzursuzdum aslında tüm bunlar basit sığınaklar doğru neydi?
İyi değildim bu sıkıcı bir hal almıştı söylemeye çekinir vaziyette suskunluğum anlatıyordu daha ne kadar yol vardı ve ne kadar zaman kalmıştı..
Sormadım..
Boynuna sarılacaktım fakat akşam olmuştu,hava soğuktu anlaşılmayan cümleler dudaklarıma dolmuş senin ellerine taşıyordu, halimi anlatacaktım;
Sormadın.

Sonra;
Anlatmadım.
Uykum gelebilirdi,gelmedi..
En sevdiğim renk artık mavi değildi.
Yalnızlık ne renkti..

Ardam..

Baharlar gelecekti,
beklemeyi unutup deli dolu hayatıma devam ederken şans bizi yeniden karşılaştırdı ılık bir rüzgar gibi saçlarımın arasından dolaştı gülümsedim,gülümsedi elini uzattı aklım tereddütlerden artık uzaktı biliyordum bu adam doğru adamdı..
Aramıza zaman girmişti,aramıza bir sürü insan aradan zaman geçmişti ve silindi ne varsa kötü olan.
Onun gözlerinden bakmak çok farklı bir kere gülümsüyorsun sürekli bu yüzden biraz kısık görüyorsun negatif olan şeyleri, mod diye bir takıntısı var düştüğü zaman kaldırmak bir hayli terletiyor insanı olsun diyorum boynuna atlayıp gökyüzüne ulaşıyorum..
Bir insanı sevmek ama gerçekten sevmek çok farklı;
derin bir nefes gibi ciğerlerine kadar işlemesi suratında anlamlı anlamsız tebessümlerin yer edinmesi sayıca iki kişiyken tek kişilik cümlelerle betimlenmesi.
Baharlar gelecekti inanıyordum ve baharım bir kış günü kapımı araladı.
Üşüdüğümü fark etmiş olmalıydı ki bir telaşla yüzümü sardı,kulağıma bir şarkı fısıldadı.
Bir dolu yol gittik beraber ellerini ellerimden hiç ayırmadı,batıllarımızı yok ettik birlikte, denize bir daha aşık olduk, balığı sevdik , pazarları uyuşukluk yaptık cuma gecesi rakıya düştük beraber ama en çok birbirimizi sevdik..
Özlemek de güzeldir dedik ama biz hep sarılmayı seçtik..
Ne çok beklemiş beni ne çok beklemişim seni,
yıllar sonra tek bir satır yetti birbirimize koşmaya..
Söz verdik birbirimize ne olursa olsun boynuna sarılmaya ne olursa olsun elimi tutmaya..
Sevmek öyle birşey ki;
yıllarda geçse aradan, onu yeniden görünce ilk günkü gibi dokunabiliyor insan..


Omzunda ki martıdan öpmüştü beni yıllar önce, sağ elinin yüzük parmağından öptüm bende..

Beraber bir ömüre sevdiğim,
Sadakatim namusumdur,sözümüz hayırlı  olsun..
Sizi seviyorum :)

-1

Bir daha göremeyeceğiniz birisi olsaydı ona ne söylerdiniz?
Sevdiğiniz için son birşey yapacak olsaydınız, ne yapardınız?

Söyleyin..
Yapın..

p.s;
çünkü yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur..

0

Bu boşluk çekmecenin en dibinde..
Allahım, ne kadar parçalanmışım, ne kadar acımış canım, ne büyük bir çığlığı içime sığdırmışım, ne acı bir lokmayı çiğnemişim, binlerce iğne yutmuş gibiyim yutkundukça kanıyor sanki içim..
Kurtulamadığım herşey ve bir bir hesap sorulur gibi rüyalarımda, cevap veremediğim tüm sorular ve asla anlayamayacağım konuşmalar rol yaptığım iyimser tavırlar..
Ağırlığı altında ezildikçe bitiyor gibiyim, geçer denilen bütün yaralar günden güne sanki mikroplanıyorlar içimi çürüten sanrılar, korkular,korkular,korkular..
İhtiyacım olandan hep daha azlar bir yudum su bir yudum ekmek derdi gibide sanki hep daha fazlası gibi nefes aldıkça zehir çekiyormuşumda kurtarılmayı bekler gibi..
İki dudağın arasında sanki ömrüm, iki ince çizgi, iki kelimenin yanyana durması kadar basit sanki..
Bana birşey söyle;
Bir gün olmadığımda, sana beni anımsatacak birşey, duyduğunda yüzümü özleyeceğin, yaptıklarımı anımsayabileceğin, kötü davranışlar sergiledikden sonra ki utancımı hatırlayabileceğin, en çok güldüğüm haline dönebileceğin, bazen olmadık anlarda aklına düşebileceğim birşey söyle..
Öyle ki;
geçiştirip attığın anlarda bile gerçekliğini inkar edemeyeceğin, içten içe özledim diyebileceğin..
Biliyorum, çok üzdüm üzdüğüm kadar üzüldüm bedel ödettiğim kadar ödedim..

Bir sabah uyandığında nefesinden çok uzaklarda olsaydım, dokunamayacağın kadar imkansız göremeyeceğin kadar silik, sesini duyuramayacağın kadar derin bir yoklukta,
hüznün yetersiz kaldığı bir yerlerde,herşeyin yeniden başladığı bir hayatta, sense ben ve benim dertlerimden çok uzaklarda aslında benim derdimin artık sana değemediği bir dünyada..
Beni özlermiydin,
çay içerken aklına düşerde yudumun boğazına takılırmıydı, akşam oluyor diye huysuzlandığımı hatırlarda ışıkları daima açık tutarmıydın, çikolata yediğinde hatırlarmıydın, sakarlığım aklına gelirde olmadık yerde gözlerin dolarken gülümsemeye çalışırmıydın..
Bir sabah uyandığında ben olmamış olsam,
gerçekten uyanırda aynaya bakarmıydın..
Seni sevdiğimi bir daha duyamayacak olsan bana defalarca bunu tekrarlatırmıydın..

P.s;
bazen kontrol edemediğin anlar olur bir yanlışın bir hayatı sildiği, geri dönüşün sözlükte yer almadığı anlar olur..
İstesekde sarılamadığımız, arasakda bulamadığımız, bir ömür özlemin bir duaya sığdırılmaya çalışıldığı anlar..

1

Varlığımın ziyadesiyle noksanlığını hissettiğim anlar oluyor bazen, derin bir ışık demeti kaplıyor ufkumu, işte en çok böyle anlarda korkuyorum..
En çok aydınlıkta, en fazla güneş doğduğunda huzursuzluğum artıyor, hüznüm önüme düşüyor, ümitsizliğim ağır adımlarla ilerliyor en çok gündüz bir telaş kaplıyor içimi çünkü gece herşeyin üstünü örtüyor..
Ellerim daha küçük görünüyor gündüzleri, adımlarım daha yavaş sanki, yüzüm daha solgun oysa gece;
kocaman bir gölgem oluyor ardımda yanımdan hiç ayrılmayacakmış gibi bazen beni bile geçiyor sanki gözlerim daha bir belirsiz bakıyor geceleri belki de rahatlatıyordur beni; görememek herşeyi..
Yorulduğumu fark ettiğim anlar oluyor;
yürümekten,konuşmaktan,anlamaya çalışmaktan ve bir türlü başaramamaktan..
Yanlışda anlatmıyorum aslında, yolumu bulma çabası değil derdim,dert dediğin alfebenin kaç harfine denk düşüyor ?
Hatalar bir kez yapıldığında mı af buluyor yoksa tekrarlandığında da hoş görülüyor mu, kendimi affedebilseydim eğer çiçekleride besleyebilirdim diye düşünüyorum bazen, balıkları yaşatabilirdim mesela avuçlarımda biriken sularda, kedileri besleyebilirdim sokak kenarlarında yada bir çocuğun masumluğunu takınıp gülmseyebilirdim inciten tüm insanlara..
Ama bir hırçınlık ki talan ediyor ekinlerimi hasat vaktinden önce sökülüyor sanki, budamıyor koparıyor çiçeklerimi, toprağım çamura ekinim mundara dönüyor gözlerimde bir toz bulutu ne önüm gözüküyor ne ardımın yolu kalıyor, hasat vaktinden önce talan ediyor ya ekinleri belki de bu yüzden mahsülüm hep hüsran oluyor..

sometimes

Bazen tam sarılmak istersin sonra bir an durur ve siktir et der geçersin.
Hergün gecikiyorsun 'dün ölmüş olabilirdim.'

koşturmacalar

herşey öyle hızlı ki bazen yetişememekten korkuyorum..
Hergün biryerlede, hergün bir sohbete tanıklık ediyorum, yerimde durmuyor bazen eve bile uğramakta geç kalıyorum..
Herşey çok güzelde sıkılıp yine o karadeliğe düşmekten korkuyorum..

Everybody needs a song.. ( i just need a you..)

Herkesin bir melodiye ihtiyacı vardır, herkesin bir ışığa, herkesin bir yerlere..
Korktuğunda bir sese, üşüdüğünde bir ele, yalnız kaldığında bir gülüşe..
Herkesin bir eve ihtiyacı vardır..
Yalnız kaldığımda ve korktuğumda koşarak geldiğimde sana, evimin yolunu kaybettiğimde ve bunca üşüdüğümde herkesin sığınacak birine ihtiyacı vardır ve yalnızlığı gideremediğinde..
Yine geleceğim, her zaman daimi olacak bu yol benim için ve kapını çalmam için korkularıma ihtiyacım yok..
Haritalarımda seni işaretlemeye devam edeceğim, ne dersen de asla kötü cümlelerini duymayacağım, öyle inanacağım ki varlığına gittiğinde yine bekleyeceğim, ışıkları asla söndürmeden..
Uykularıma rüyalarımı ekleyeceğim, korkularıma cesaretini, ellerime ellerini birleştireceğim, cümlelerine ismimi, gülüşüne sesimi..
Ve kalbine dokunacağım yalnız hissetiğim anlarda..
Aynı sokağı sevmeye devam edeceğim, aynı şarkıyı söylemeye, aynı filmleri izlemeye.
Düne dair ne varsa üzerine hep bir yarın ekleyeceğim, çoğaltacağım bize dair olan herşeyi, en sevdiğin yemeği  seveceğim, en güzel gününü sahipleneceğim..
Herkesin bir  ihtiyacı vardır, herkesin biraz sevgiye..
Ben ihtiyacım olan herşeyi seninle ikame edeceğim..
Çünkü;
herkesin bir eve ihtiyacı vardır..

benim şehirim de;



bazen üzülüyorum annemi özlüyorum bu şehirde hava hep bulutu mevsimler hep gri işte böyle zamanlarda daha çok özlüyorum evimi, ada kızıyım ben; bir yol farkıyla yarım ada adını alan bir yerden geliyorum denizin sesiyle uyurdum önceleri oysa öyle bir yere geldim ki dedim ya burada mevsimler hep gri günler hep yağmurlu insanlar hep hüzün kokuyor.

Ve annemi özlüyorum akşamları burada akşamlar hep yalnız hep eve özlemli..
İnsanlar gülümsemiyor mesela sabahları, erken uyanmıyorlar bu şehirde, sıcak ekmek hep geç kalıyor kahvaltıya anne elide değmeyince çaya, kahvaltının da pek bir anlamı kalmıyor aslında..
Benim geldiğim yerde kahvaltı bahane olurdu sabah sohbetlerine oysa burada doymak için yeniliyor, mutfaktan yemek kokuları geliyor da sonunda eline sağlık denilmiyor..
EV hep tenha hep sessiz hep bir yabancı dilime, benimsenmiş gibi kokmuyor insanlar geçiyor pencerenin önünden, adımları hep hızlı,gözleri hep yerde..
Hep bir telaş var yüzlerinde hep bir geç kalmışlık hissi;
kol kola yürümüyor yolda kimse mesela ya yan yana yada teğet geçiyorlar birbirlerini, bazen sanırsın ki burada kimse sevemiyor birbirini..
Sonra özlem öyle bir dolduruyor ki içini havası bile çekilmiyor bazen ciğerlerine, nefes almak boş bir eylemmiş de buna zaman yokmuş gibi geliyor sonra çok hızlı koştuğunu fark ediyorsun ve içinden bir ses fısıldıyor;
''.. yavaşla,sen onlar gibi değilsin..'

Bazen zor geliyor,zoruma gidiyor öyle ağırlaşıyor ki içimde ki hüzün gözlerimden taşıyor yanaklarıma akıyor biri dokunduğunda hep aynı şeyleri söylüyor ' hüznü dinmiş olamaz yaşlar hala sıcak..'
Gitmem gereken onca yol, harcamam gereken öyle çok zaman var ki tüm bunlar dolmadan evimin yolu bana görünmüyor telefon açıp 'eve gelmek istiyorum' demek geçiyor içimden dudaklarım saklıyor gizemini ve cümlelerim devam ediyor ' burada herşey güzel,beni merak etmeyin..'
Yoruluyorum çoğu zaman;
insanlardan, koşmalardan benim geldiğim yerde insanların zamanları hep vardır koşmazlar yetişmek için zaman herşeye yetebilecek kadar fazladır, zaman sevmeye yetebilecek kadar vardır zaman özleyebilecek kadar çok sarılabilecek kadar yakındır benim şehrimde insanların birbirleri için zamanları her zaman vardır..
Burada bir şeyler hep kısıtlı burada bir şeyler hep yarım yamalak burada bir şeyler hep özlemli,insanlar hep hüzün kokuyor günler hep bulutlu mevsimler hep gri..
Kocaman bir evin büyük penceresinden dışarıda ki insanların küçük dünyasına bakıyorum da;
geldiğim yeri görselerdi burada olduklarına ne çok üzülürlerdi..

acıyor..

bana yalan söylediğin için seni asla affetmeyeceğim;
geçecek demiştin bak hala duruyor en acıyan yerim..
öyle ki; sanki nefesimi tutarsam geçecek.