Ufak bir ayrıntı..


Karışık renkler ve başkalarına ait,kullanılmış,kırık oyuncaklarla büyüyen bir çocuktu o..
Eski oyuncaklarını eline aldığında hep mutlu olmasını bilen biriydi iyi veya kötü bir sürü gün geçirmişti yaşına göre her zaman olgun her zaman daha büyük laflar etmesini bilirdi.. Gerçekten böyle mi olmasını istiyordu yoksa şartlar mı bunu gerektiriyordu oda farkında değildi ama bunu yapıyordu ve yorgun ama mutluydu..
Büyüyünce diyordu hep bir sürü bir sürü oyuncaklar alacağım kendime odalarım oyuncaklarla dolacak çok zengin olacağım annem ve babam rahat edecek bakacağım onlara...
Olmadı.. Önce babası gitti ellerinden sonrada bu hayata daha fazla tutunamayıp kendini bırakan annesi..Annesi zaten (babası öldükten sonra) son yıllarda onu hep dışlıyordu çıkıp,çıkıp evden gidiyor saatlerce gelmiyordu geldiğinde ise yorgun olduğunu söyleyip odasına çekiliyor ve ona odasına girmemesini söylüyordu..O yinede çok seviyordu annesini fakat annesinin son yaptığı ona çok ağır gelmişti annesi onu bir sebep yokken intahar ederek bırakıp gitmişti.. Kızdı annesine hep. Babam dedi belki hastalığına yenik düştü fakat annem ? O neden babamdan sonra hayattan her şeyini çekip babamın yanına gitti ? Ben neydim burada ? hiç mi sevmedi beni neden dışladı babamdan sonra bir o kalmıştı yanımda ama gitti.. Annesinin mezarına bile gitmeye cesareti yoktu babasının kabrinin hemen yanında yatıyordu annesi.. Babasını ziyarete gider ve o kapıdan içeri giremeden sırf annesini görmemek için geri dönerdi eve gelir uzun,uzun ağlar ve annesinin neden böyle olduğuna bir anlam veremezdi daha iyi olamazmıydı..
Her şeye rağmen yıllar geçmişti aradan o evden hatıra olan tek şey annesinin sandığıydı bir türlü açmaya cesaret bulamadığı o ahşap sandık.
Bir gün iş dönüşü eve gelirken kafasında bir sürü şey tasarladı taşınacaktı bu şehirden daha uzak bir yere gidecekti Ege sahilleri olabilirdi küçük bir sahil kasabası ufak bahçeli bir ev hatta bir ilan bile bulmuştu tamda hayalini kurduğu o evi bulmuştu hem böylelikle annesinden de uzaklaşmış olacaktı her ne kadar babasını yalnız bıraksa da olsun diyordu annem nasıl olsa babamın yanında. Beni sevmezdi ama babamı çok severdi o onu yalnız bırakmaz diye kendini avutmaya çalışıyor bir taraftan da annesine içi gidiyordu annesiydi nede olsa..
Derken eve geldi odasına geçip üstünü değiştirecekken ayağı annesinin sandığına takıldı o an onu ne kadar açmak istediğini fark etti evet,evet annesini çok özlemişti!
Yavaşça yere oturdu açmaya karar verdi açtı kapağını.. İçinde bir defter vardı belki yüzlerce sayfası olan bir defter ne bun diye şaşırdı tek,tek okumaya başladı aradan saatler geçtiğinde defterin son sayfasına bakıp oturup ağlıyordu.. Hıçkıra,hıçkıra ağlıyordu. Bir anda ayaklandı ve koşarak ayakkabılarını bile zor giyerek evden çıktı annesinin mezarında aldı soluğu yasladı başını toprağına ağlamaya devam etti.. Annem dedi.. Affet sana kin beslediğim için yıllarca yanına gelemediğim için affet beni annem,canım annem seni çok seviyorum annem seni çok....
Evde yerde son sayfası hala açık bir günlük duruyordu.. içinde ise;

‘’ Onu dışlıyorum sırf bana bağlanmasın diye.. İçim parçalanıyor o benim canım ciğerim Allah ım affet beni! Ama ona nasıl söyleyebilirim kanser olduğumu ve günden güne gözlerinin önünde eriyerek biteceğimi nasıl anlatabilirim! Affet beni Allah ım tek çözümüm intahar sanırım biliyorum bu afedilemez bir şey ama oğlumun bunu izleyerek zaten şuan kötü olan hayatını daha da maffetmeye hakkım yok beni böylelikle kötü bilir belki benden nefret eder de çabuk unutur acı çekmez onu koru Allah ım sana emanet ediyorum canımın bir diğer yarısını.. Geceleri gizlice öpüp kokladığım yavrumu sana emanet ediyorum.. ‘’

Hiç yorum yok: