Yol..


Yollar..
dar,uzun ve tam olarak yanmaya bile cesareti olmayan sarı loş ışıkların aydınlatma çabaları altındaki asfaltlar..
Aslında pekte şikayetçi değilim..
Uzun yol ve arka koltukta uyumakla uyumamak arasında müzik dinleyen ben ..
Elimde basılalı yıllar olmuş bir kitap arka bagajda uzun yolun vaz geçilmezleri olan bavullar yandan geçen arabaların motor sesleri ve arabanın içinde ki gidiceğimiz yer ile ilgili olan mutlu,komik,fantastik anıların muhabbeti..
Dudaklarımda neden olduğunu bilmediğim bir tebessüm cebimde titreyen telefonum..
Sanki ilk defa gidiyormuşçasına camdan yolları izliyorum, yanından geçtiklerimizi,yanımızdan geçenleri,akşamın sisiyle birlikte ayırt etmeye çalıştığım plakaları..
Ve daha önce çok defa uğranılan bir yere park ediyoruz amacımız biraz dinlenmek gerçi hoş pekte yorulmuş değiliz ama sıkıntıdan sanırım.. Arabadan indiğimizde ağır soğuklukta ve sonuna kadar temiz olduğuna garanti verebileceğim bir hava karşılıyor bizi montumun önünü daha bir sıkı kapatıyorum kapşonumu takıp ellerimi cebime sokuyorum bizim gibi onlarca dinlenmek için ark edilen arabaların yanından geçiyoruz kimileri 44 plakalı kimileri 36 kimileri 14..
Anlaşılan herkes birilerini ziyaret etme gereksiniminde bulunmuş tüm bunlar aklımdan geçerken babamın sesini duyar gibi oluyorum mp3'ün sesinden bir şey anlamadığım halde babamın yüzüne baktığımda bana doğru döndüğünü ve dudaklarının kıpırdanışını fark ediyorum kulaklığın tekini kulağımdan çıkardığımda yarım yamalakta olsa anlıyorum
'' karnınız acıktımı ? bir çay içelim şurada '' havanın soğuk olmasına rağmen her zamanki cafetaria'nın bahçesinde çaylarımızı yudumluyoruz açık büfe.. İştahım yok..
İnsanları izliyorum yan masada tek başına oturan kadını,karşıda ki aileyi,çaprazımızda duran salıncakları..
Saat gecenin 3'ü..
yeterince durduktan sonra tekrar arabaya marş'a basılır ve araba hareket halinde..
dizlerimi karnıma kadar çekip ellerimi bacaklarımın üstüne koyuyorum ve işte..
Yollar,yollar,yollar..
Ve bizi bekleyen insanlar.. Yeni yüzler..

Hiç yorum yok: