Balık.

Balık oltaya gelir.
Olta kıpırdar,misina hareketlenir,gerilir ve gevşer.
Vicdan azabı çeke,çeke makarayı geriye doğru sarmaya başlarsınız. Misina gerilir.
Her saniyeniz balığın denize tutkusunu arttırır.
İştahınız açılır,balık için fantaziler kurar beyniniz..
Misina; suni bir yeme aç olan balığa dar ağacı misali..
Parlak,gümüş rengi,işaret parmağınızın boyunu geçemeyecek bir balıktır bu,bu derecede aptal olan.
Balık kıpırdanır,sanki o küçücük bedeniyle dudaklarından vaz geçer gibi çırpınır.
Kimi balıklar vardır dudaklarını feda eder denizlere geri dönebilmek adına..
Kimi balıklar vardır her çırpınışında ki duyduğu acıyla vaz geçer denizden,kabullenir bir tabakta sana,bana sunulmaya..
Ve balık ölür. Bu küçük balıkların;
göz kapakları yoktur ya canları acımaz sanarız. Ağlayamaz,ses çıkaramazlar.
Acıdığını göstermek için illa gözlerden yaşmı gelmeli?

Hiç yorum yok: