Cennetin şeytanı.

Bütün değerlerim geometrik artar..
Yorgun bir savaşçı gibi senin ruhun. Savaşmaktan değil,kaçmaktan yorgun.
Köşede oturan yaşlı bir adam gibi. Gazetesini defalarca okumuş olduğu halde hiç sıkılmadan yeniden başlayan..
Kocası tarafından terk edilen bir kadın gibi.. Öyle masum ki hisleri.
Soğukta üşümüş kedi yavrusu gibi. Rengi gri. Ebatına göre kocaman gözleri; hala umut bekler gibi..
   İlk defa, kitap okurken başlamıştı aslında herşey..
Aşkın ömrü 3 yıldı adı.
Aşk dedim.
İzole edilmiş bir ses dalgası gibi. Sessizlikten sağır ediyor hala kulaklarımı.
O zamanlar böyle şaşalı değildi duygular şimdi ki gibi. Daha içten,daha derindi.
Gözleri vardı simsiyah,kıvırcık saçları.
Naif parmakları,uzun kirpikleri..
İlk defa köşede rastlamıştık birbirimize. Ben gitar çalıyordum,o yoldan geçiyordu o sırada..
İlk o  tanımıştı ama beni. Usulca sokulmuştu yanıma,dikilmişti karşıma..
Yüzüne baktığımda ellerim titremişti.
Öyle sapıkça duygular yoktu aramızda. Daha farklıydı.
Nazik ve kibardı.
Seside aslında mükemmeldi.Söylemedim hiç ona bunu. 10küsürlü yıldır çalıyordu elinde ki enstrümanı.
Çalmıyordu,tabiri caizse ağlatıyordu.
bende ağlıyordum o zamanlar onunla birlikte..
Akşamları sahile bakan merdivenlerde oturuyor,onun inancından benim sesimden konuşuyorduk.
Hayat diyordu ufaklık..
Hayat böyle işte.
Korkuyordu aslında biliyordum korktuğunu. Deli gibi titriyordu ruhu,küflenmiş mazgalların ardında.
Sonra bir gün..
Birisi daha çok sevdi onu benden.
Çırpındı o,direndi. Oysa ben çoktan salmıştım onu.
Farkına varamadı..
Şaşırdı,dengesini kaybetti..
Tanrıya inandı.. Lanetlendiğine..
Ve sonra gökyüzü onu aldı.

Hiç yorum yok: